Tükendi translate French
817 parallel translation
Tüm biletler tükendi!
Tous les billets sont vendus
Kaynaklarımız neredeyse tükendi.
Nous devons une nouvelle fois remettre les choses en place ou nous serons ruinés.
Senin de neslin tükendi.
Vous êtes obsolète, comme moi.
Ya demek şansın tükendi.
Pas vraiment.
Ama artık sabrımız tükendi, prensim!
Mais notre patience est à bout.
Tükendi demek.
Bon. Tous vendus, je suppose.
Ama artık bitti. Hepsi tükendi.
Tout est fini entre nous.
Sabrım tükendi artık.
Ma patience est à bout.
- Söyleyeceklerim tükendi.
Panne de dialogue.
Hevesine ne oldu? Tükendi Max.
Elle s'est tarie, Max.
Hemen hemen tükendi. Hevesle uzun bir yol kat ettik.
Elle m'a mené loin, tout de même.
Şansım tükendi.
Ça aurait pu être un bon moment mais quand rien ne veut sourire...
- Para tükendi. Hepsi bu.
- On a plus d'argent, c'est tout.
Sadece pilim tükendi.
- Dis-moi.
Hepsi tükendi.
- Il faut que j'aille en chercher.
Her şeyimiz tükendi mi?
C'est la fin de tout?
Elimizdekiler tükendi.
Nos gisements sont épuisés.
İyon tabakamız tamamen tükendi.
Notre couche ionisée est complètement épuisée.
Artık sabrım tükendi.
Ça fait huit ans, et je n'en peux plus.
İki hafta önce paramız tükendi.
On a épuisé nos ressources il y a deux semaines.
Bu cinsin soyu dünya üzerinden milyonlarca yıl önce tükendi.
Cette espèce a disparu de la Terre il y a des millions d'années.
Benim gibilerin soyu belki 1930'larda tükendi.
Peut-être que mon style a disparu avec la prohibition.
Son erzak gerçekten çok hızlı tükendi.
Vos provisions filent vite.
- Benim lügatım tükendi.
- Je ne sais plus quoi faire.
Artık nefesim tükendi.
J'en ai assez dit.
Vejetaryendiler. Bu yüzden nesilleri tükendi.
Ils se sont éteints parce que végétariens.
Susun! Sabrım tükendi!
J'ai perdu patience!
Cesaretin tükendi mi?
Plus de cran?
Sammy, ona sen laf yetiştir, Nefesim tükendi.
- Samy, prends le relais.
Dur! Ayaklarım tükendi.
Allez, arrête!
Zamanımız tükendi.
Le temps est écoulé.
Sayılarım tükendi ve hala geliyorlardı.
J'ai fini par en perdre le compte.
Bu kalem "içten" ve "dileklerimle" arasında tükendi.
Ce stylo m'a lâché entre "mes" et "amitiés".
Montusi yerlileri buna inanırdı, ama soyları tükendi.
La tribu Montoosi le croyait, mais elle s'est éteinte!
- Yanaklarım tükendi artık. Hayır! Bunu çözmenin tek bir yolu var.
Ils ont bu un verre au Plaza Hotel, et on connaît la suite.
Cephaneleri tükendi.
Ils n'ont plus de munitions.
Yakıtımız tamamen tükendi ve hedef mesafemizin dışında kalıyor.
Nous n'avons plus de carburant et il est hors de portée.
Soylu sabır artık tükendi.
La patience du roi a ses limites.
Kırık bir çömlek gibi metanetim tükendi, ve dilim damağıma yapışıyor.
ma force s'est asséchée et ma langue reste collée à mon palais.
Enerjiniz tükendi.
Vous n'avez plus de jus.
Ben Mudd 1'im. Her neyse, fikirlerim tükendi.
Bref, je suis à court d'idées.
Ama sanırım zaman tükendi.
Mais j'ai échoué. C'est mon seul regret.
Nüktelerim tükendi. Senin nüktelerin acı tatlı. Üstelik çok ta keskin.
Ton esprit est trop caustique.
Buffalolar tükendi. Yakında atlar da gidecek.
Les bisons sont tous partis... et bientôt les chevaux.
En sonunda şansı tükendi.
Finalement, sa chance a tourné. Banque
Bütün nefesim tükendi.
Je suis hors d'haleine.
Gücüm mum gibi eridi, kalbimde umutlar tükendi.
Ma force a fondu comme de la cire, et mon coeur est sans espoir.
Dün gece gücüm tükendi.
Je suis tombé en panne d'essence.
Hyoutan'un pili tükendi gibi.
Il est complètement saoul.
Açık konuşmak gerekirse, takatim tükendi.
Je suis très fatigué.
Onun ki de tükendi.
Il pourrait avoir disparu.