Utanmak translate French
117 parallel translation
Utanmak ha! Sen mi?
De honte!
Utanmak mı? Ondan değil, efendim. Sadece bir beyefendinin hizmetkarının onunla oturması uygun düşmez, efendim.
Non, mais un domestique ne peut s'asseoir avec son maître.
Çünkü yenileceğini biliyor ve utanmak istemiyor.
Il sait qu'il serait battu et ne veut pas être humilié.
Utanmak mı?
Tu as honte?
Utanmak mı dedin?
Honte?
Utanmak için bir sebebimiz yok.
Il n'y a aucune raison d'avoir honte.
Utanmak için doğmadı o!
Romèo n'est pas né pour la honte!
Sebepsiz yere utanmak boşunadır.
Il est inutile de ressentir de la honte sans raison.
Sebep varken utanmak da boşunadır çünkü zamanını, seni utandıran şeyi düzeltmek için harcamalısın.
C'est également inutile quand il y a une raison. Mieux vaut utiliser ce temps à corriger ce qui te rend honteux.
- Utanmak mı?
- Honte?
Böylece senden ve zayıflığından utanmak zorunda kalmam.
Comme ça, je n'aurais plus besoin d'avoir honte de toi et de ta lâcheté.
Utanmak mı?
Honte?
Bu şerefti. Bundan utanmak korkunç olurdu. Küçümsenin kapısından içeri girmenin.
C'était la gloire... c'était terrible d'en avoir honte... d'y pénétrer par la porte du mépris.
Utanmak, softaların insan ırkını sömürmek için uydurduğu... mutsuzluk veren bir duygudur.
La honte est un sentiment sans joie inventé par des bigots pour exploiter les humains.
Artık soyumdan utanmak istemiyorum, Kaptan.
Je ne peux plus accepter d'avoir honte de mon héritage, capitaine.
Utanmak mı madam?
Honte, madame?
- "Utanmak" mı "gücenmek" mi?
- Tu préfères "honte" ou "chagrin"?
Olmaz. Sevmezsin. Ben de utanmak istemem.
Ce sera un bide, je saurai plus où me mettre.
Sonunda babamın mesleğinden utanmak zorunda değilim.
J'aurai plus honte du boulot de mon père.
Senin hissettiklerini ben yaşamadım demeyeceğim ama eğer temiz pak giyimli ve Web sayfası olan İrlandalı Katolik beyazlar için burs olsa üstüne atlardım. Alçakgönüllülük etmek yok, utanmak yok.
Je ne prétends pas avoir traversé la même chose que toi, mais s'il y avait une bourse pour des Irlandais catholiques blancs avec des vêtements BCBG et des pages Web, je sauterais dessus, sans honte ni humilité.
Ama yatakta utanmak nedir bilmiyor!
Pourtant... elle n'a aucune honte au lit!
Duruşmada utanmak cesur bir adım olur.
Ridiculisez-vous, vos actions chuteront.
Lütfen. Sanki utanmak gurur duyulacak bir şey!
La honte est un truc dont on doit être fier?
Utanmak mı?
La honte?
Utanmak duygularımı anlatmak için yetersiz bir kelime.
C'est l'euphémisme de l'année!
Nedimeliğin kötü bir elbise giyip, utanmak olduğunu sanırdım.
Je croyais que la demoiselle d'honneur portait une robe laide et humiliante.
Bir rüyada çıplakken utanmak gibi mi?
Comme, nu dans un rêve embarrassé ]
Görüyorsun, utanmak yersiz.
Tu vois, ce n'est pas la peine d'etre embarrassì.
- Utanmak kadınsı bir şey mi?
- C'est réservé aux femmes?
Bak ne diyeceğim. Utanmak için bir neden yok.
Ecoute, t'as pas à être timide.
- Utanmak
- Mortifiée.
Hiç utanmıyor musun? - Utanmak mı, Sanju?
Tu n'as pas honte?
Üzgün hissetmek yeteri kadar acı verici ama bunun üstünde... hisler için utanmak, bu öldürür.
C'est déjà dur d'être triste, mais être gêné par ses sentiments, c'est le pompon.
Utanmak zorunda kalacağım hiçbir şey yapmam.
Je ne fais rien dont j'ai à avoir honte.
Utanmak zorunda değilsin.
Tu n'as pas à te sentir gênée.
Utanmak zorunda değilsin Ray.
Pas la peine d'avoir honte, Ray.
Salaklık ve utanmak havalı olmak değildir.
Une tête d'intello timide, c'est pas une image.
Utanmak mı?
Honte de toi?
Utanmak mı?
Ça vous embarrasse?
Eğer baş diyakoz utanmak istemiyorsa bu davadan özgür bir adam olarak çıkman gerek.
Si l'archevêché ne veut pas être embarrassé, il faut que vous sortiez libre de ce procès.
Gerçek hissiyatlarımızı her daim saklarız. Böylece onlardan utanmak zorunda kalmayız. Gülünç durumda görünmekten korkarız.
On cache nos sentiments pour ne pas en rougir... par peur de sembler ridicules.
Utanmak yerine büyük olmayı seçmek.
Soyez grands au lieu d'être honteux.
Çünkü utanmak ve onun erkekliğinin azaldığını düşünmeni istemedi.
Il ne voulait pas avoir honte ou que tu penses qu'il n'était pas un homme.
Biliyor musun, seninle ilgili pek çok şeyi tahmin ederdim ama bir kadının önünde utanmak bunlardan biri değildi. Eğer bunu...
Je m'attendais à beaucoup de choses, mais pas à ce que vous soyez timide face à une femme.
Utanmak, evlat fazilete açılan kapıdır.
La honte fils... est une porte vers la grâce.
Utanmak fazilete açılan kapıdır.
La honte est la porte vers la grâce
Ama utanmak için zaman yok.
Ce n'est pas le moment.
Utanmak istemiyoruz.
On ne veut pas avoir honte.
Utanmak mı?
Humilié?
Söylesene Skitch, bu gece utanmak mı istiyorsun?
Tu connais la honte?
Daha fazla utanmak, küçük düşürülmek ya da hor görülmek istemiyorum.
J'en ai assez d'être humiliée ou maternée.