Verirsen translate French
4,857 parallel translation
Beni almalarına izin verirsen ölü bir adam sayılırım.
Si tu les laisses me capturer, autant me tuer car c'est ce qu'ils feront.
Cüzdanı bana verirsen ödülü... alır getiririm.
Si vous me donnez ce portefeuille, je toucherai la récompense.
Pekâla... Ne verirsen onu alırsın.
Tu en as pour ton argent.
İzin verirsen sana yardım etmek isterim.
Je t'aiderai, si tu me le permets.
- Bana izin verirsen.
Si tu me le permets.
Tecrübelerime göre, Eğer bi adama ikinci bir şans verirsen genelde bu fırsatı iyi değerlendirirler.
D'après mon expérience, quand on a une 2e chance, on la saisit.
Göstermeme izin verirsen anlayacaksın.
Si je vous montre, vous comprendrez.
Ama burada çalışmamıza izin verirsen...
Si nous avions votre permission pour travailler ici...
İzin verirsen, bakacağız.
Écoutez, on va faire le tour par nous-mêmes, d'accord?
Eğer sıçmaya karar verirsen, memur Rowland'a söyle.
Si vous vous décidez à chier, prévenez l'agent Rowland.
Ona zarar verirsen Smythe eğer ona zarar verirsen yemin ederim seni öldürürüm.
Si vous lui faites mal... Smythe, si vous lui faites mal, je jure que je vous tuerai.
Bize paramızı nasıl geri alacağımız konusunda biraz tavsiye verirsen bir sonraki şartlı tahliye duruşmasında biraz senden yana konuşabilirim.
Si vous aviez des conseils pour qu'on récupère notre argent, je serais sympa à l'audience de libération conditionnelle.
Eğer bir kelime söylememe izin verirsen fikrini değiştirip,... bir şans daha verebilirsin.
Si je pouvais... en prononçant un seul mot, te... te faire changer d'avis, tu me laisserais cette chance?
"Ver ve sana da verilsin ne kadar verirsen aynı miktarda geri alacaksın..."
"Donnez et il vous sera donné ; " car on vous mesurera avec la mesure dont vous vous serez... "
Ona bir zarar verirsen beni öldürmek zorunda kalırsın.
Si vous voulez lui faire du mal... il faudra me tuer.
Beni koruyacağına söz verirsen ben de seni koruyacağıma söz veririm.
Je promets de te protéger si tu promets de me protéger.
500 rupi verirsen..
tu vas donner 500 roupies...
Buna izin verirsen kendini 5. kategori bir bok fırtınasında savrulurken bulursun.
Si ça arrive, vous serez vraiment dans la merde.
Neye karar verirsen ver senden ne beklediklerini unutma.
Quoi que tu choisisses de faire, n'oublie pas ce qu'ils attendent de toi.
İzin verirsen, Quirke, bir telefon görüşmesi yapmam gerekiyor.
Je te prie de m'excuser, Quirke. Je dois téléphoner.
- Amerika'nın Julia Matthews'ı seni sikmeme izi verirsen onur duyarım.
Julia Matthews d'Amérique. Je serais honoré si tu me permettais de te baiser.
Tatlim, izin verirsen...
Chérie, tu veux bien nous laisser?
Ona zarar verirsen, seni öldürürüm.
Si vous lui faites du mal, je vous tuerai, Hanley.
Sana başka bir köpek almama izin verirsen kendimi daha iyi hissedeceğim.
Je me sentirais bien mieux si tu acceptais de reprendre un chien.
Eğer bisikletini ödünç almama izin verirsen,
Donc, si tu pouvais juste me prêter ton vélo,
Eğer yeterli parayı verirsen Irak'a da gider.
Il ira en Irak si vous payez le prix.
Bir özürlüye hesap makinesi verirsen onunla TV'yi açmaya çalışır.
Donne une calculette à un attardé, il voudra allumer la télé avec.
- İzin verirsen ben de...
Pense tu que je...
İzin verirsen, yatırım olacak.
Un investissement, si je puis dire.
Helen, eğer içeri girmesine izin verirsen ikimizde ölürüz.
Helen, si vous le laissez rentrer, nous sommes tous les deux morts.
Eğer tableti verirsen söz veriyorum...
- Donne-la-moi.
Kendi yöntemimle yapmama izin verirsen bir hafta içinde bütün vadiyi satın alırım.
J'achèterais toute la vallée en une semaine. Si j'utilise ma méthode.
Eğer almama izin verirsen...
Si tu pouvais juste me les...
50 sou verirsen seni cennete çıkarırım.
Pour 50 sous, je t'envoie au paradis.
Asla bırakmayacağına söz verirsen, sözümü alırsın.
Je te promets si tu me promets que tu ne partiras jamais.
Eğer sen söz verirsen, ben de veririm.
Si tu le promets, alors je te le promets.
Eğer bize zarar verirsen, Suzuran'ın yenilmesine yardımcı olmuş olursun.
Si on s'entretue, y aura plus de Suzuran.
Eğer 5 dakikalığına dışarı yalnız dışarı çıkmama izin verirsen, döndüğümde dekan Whitman'ın aklını başından alırım.
Si tu pouvais me donner juste 5 minutes dehors tout seul, Et sa femme.
Şimdi 80 dolar verirsen, anlaşırız.
Mets 80 dollars dans ma main, maintenant, et marché conclu.
Bir şans verirsen sen de sevebilirsin bence.
Et je crois que si t'essayais vraiment, ça pourrait te plaire aussi.
Bana biraz para verirsen o evleri bu gece boşaltırım. - Adam başı 100 dolar. 1500 dolar.
Mets un peu de vert dans ma poche et je vide ces maisons ce soir, 1 500, 100 $ pièce.
Tabii eğer gerçek insanlardan gerçek adrenalin almama izin verirsen...
Bien sûr si vous me laissiez extraire de l'adrénaline sur de vrais humains...
Şimdi cevap vermene gerek yok. eğer değerlendirmeye karar verirsen, Ben Daniel ile ilgili olan kısmı hallederim.
Je n'ai pas besoin d'une réponse tout de suite, mais si vous décidiez d'y aller, j'arrangerai les choses avec Daniel.
Yapabilirim... Tabi biraz borç verirsen.
Je peux si tu me prêtes de l'argent.
Ama sen de benim kadar iyi biliyorsun, onlara ne kadar çok para verirsen ver içip sıçarak hepsini harcayacaklar.
Vous savez comme moi que peu importe leur fortune, ils la boiront ou la donneront aux putes.
Tıpkı fulbol maçında ki gibi, gol atmayıp pas verirsen maçı alamazsın.
Comme dans un match de foot, faire une passe sans marquer un but Ne changera pas le score.
Pekala, birden ona kadar puan verirsen...
Ok, sur une échelle de un à dix,
Kodu bana verirsen Beatrice'e iyi davranılacağını garanti ederim.
Si vous me donnez le code, je vous garantis que Beatrice sera bien traitée.
Kodu bana verirsen Beatrice'e iyi davranılacağını garanti ederim.
Si vous me donnez le code, Beatrice sera bien traitée.
Kır evinde parti verirsen kampçılar mutlu olur.
La fête au chalet rend les campeurs heureux.
Medyaya, polise, şartlı tahliye memuruna içkiyi sahte sandığımızı söyleyeceğim bunların reklam olduğunu herkes bilir ama eğer farklı bir şey yapmaya karar verirsen tek başınasın tek başına!
Et seulement à ce moment-là, je m'assurerai que ton petit incident passera pour un coup de pub prémédité. Je dirai aux médias, aux flics, à ton agent de libération que ça devait être du faux alcool. Les gens savent que ces émissions sont bidon.