English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Y ] / Yagmurluk

Yagmurluk translate French

186 parallel translation
Bu yağmur devam ederse yağmurluk gerekecek.
Si la pluie continue, il va nous falloir des pontons.
- Çiçek odasında bir yığın yağmurluk var.
Il y a des imperméables dans la salle fleurie.
Robert, koşup çiçek odasından, Bayan de Winter için bir yağmurluk getirirsin, değil mi?
Robert, un imperméable pour Mme de Winter.
Üzerine yağmurluk giy. Şemsiyen orada, köşede.
Ton parapluie est dans ce coin.
- Gidip birkaç yağmurluk getir. - Şu kayıkları getirin, çabuk olun!
Préparez les bateaux, on doit se tirer en vitesse!
Şemsiye veya yağmurluk almadığını biliyordum.
Tu n'as ni parapluie ni imperméable.
Ayrıca yağmurluk taşıyorsunuz.
Et vous avez des imperméables.
- Hayır, kaçtı! Açık renk bir yağmurluk giyiyordu!
Il avait un imperméable jaune.
Ama yağmurluk ve çamurlukla uyumaktan daha iyiydi.
Mais c ; était ça ou dormir en imperméable et caoutchoucs.
Üstü başka şeylerle örtülüydü. Yağmurluk, bir çift galoş ve birkaç kitap.
Elle était recouverte de vêtements... de galoches et de livres.
Brezilya'da yağmursuz havada bile yağmurluk bulmayı bir dene.
Essaie de trouver un anorak au Brésil, même quand il ne pleut pas.
Küçük bir yağmurluk, yağmur yağarsa diye.
Un petit manteau.
Yağmurluk giyen mi?
Le type en imper.
Sarışın ve yağmurluk giyiyor.
C'est une blonde en imperméable.
Durun! Yağmurluk giymiş casuslar mı?
Des espions en impers gris?
Yağmurluk şeklindeki bu cihaz, yapay bir kol ve sahte bir elle donatılmıştır.
Cette gabardine-gadget est munie d'un faux bras et d'une main postiche.
Yağmurluk sonradan bulunmuş ve Hinkle da aldığı parayı iade etmiş.
Le vêtement a été retrouvé, alors il a rendu les 18 $.
Bu yağmurluk.
Un imperméable comme celui-là...
Ayrıca bir yağmurluk taşıyordu.
Il avait aussi un imper.
"Son görüldüğünde dirsek ve omuzlarında deri yamalar olan bir ceket giyiyor ve bir yağmurluk taşıyormuş."
Il portait une veste en tweed... à pièces de cuir... et un imperméable sur le bras.
Orada ayağa kalkmış olmamın tek sebebi, günün birinde kapı zilinin çalacağını ve yağmurluk giymiş bir adamın kapında dikilip...
- Et il y aura ce type avec un manteau...
Eski bir çift spor ayakkabısı, bir yağmurluk ile başıma geçirebileceğim bir çorabın yok mu?
Il n'y a pas là dedans une vieille paire de tennis, un imperméable, une chaussette que je puisse me mettre sur la tête?
Parlak küçük bir yağmurluk giyiyordu.
Elle porte un petit ciré.
Bir yağmurluk... Bana katilin giydiği yağmurluktan bahsettiniz.
Un imperméable sombre... parlez-moi de l'imperméable que portait le meurtrier.
Tüm söylediğim, üzerinde koyu renkli yağmurluk olan bir adamın binadan uzaklaştığıydı.
Tout ce que j'ai dit, c'est que j'ai remarqué un homme avec un imperméable sombre... ....qui quittait l'immeuble.
Evet, koyu renk yağmurluk giyen adam. Cinayetten hemen sonra.
Oui, un homme avec un imperméable sombre?
Yağmurluk giyen adam.
Celui qui porte l'imperméable.
Başında bir yağmurluk vardı.
Il avait mis son imper sur la tête.
Eski başsavcı imha sırasında Yeniden Seçtirme Komitesine geldiğine göre o kağıtlarda ne olabileceği konuşunda bir fikrin olmuştur. Başında bir yağmurluk vardı. Neden bir yağmurluk giysin ki?
On s'en doute, vu que Mitchell est venu au Comité pour ça... avec son imper sur la tête.
Evet, orada. Yeni bir yağmurluk, değil mi, efendim?
- C'est un nouvel imperméable?
Evet, iyi görünüşlü bir yağmurluk olduğu nu söylemeliyim.
- Oui, il est superbe.
Sarışındı. Üzerinde kahverengi bir yağmurluk vardı.
Eh bien, elle était blonde et portait un imperméable marron.
Yağmurluk ve yapıştırıcı çal.
Tu faucheras des impers et du ruban adhésif.
Elbise, etek, pantolon, yağmurluk. Bu tarz şeyler işte.
Des robes, des jupes, des pantalons...
Su geçirmez yağmurluk yok..
Ni d'impers.
Sen lastik çizme ve büyük bir yağmurluk satın al.
Chausse tes bottes et met ton ciré.
Yağmurluk.
Les cirés.
Yağmurluk.
Note les cirés!
Biraz daha ileride birazcık ileride yağmurluk giymiş bir adam bir çocukla yürüyor.
Plus loin... un peu plus loin... un homme avec un imperméable marche avec un enfant.
Bu sıcakta yağmurluk mu giymiş?
Un imperméable avec cette chaleur?
Yağmurluk...
L'imperméable...
Üzerinde yağmurluk var.
Il porte un imperméable.
Neden süveter ya da yağmurluk modelliği yapmıyor?
Pourquoi pas que des pulls et des imperméables?
Bir yağmurluk fena olmaz.
À cette époque, un imper peut servir.
Yağmurluk.
Imperméable.
Kendine bir yağmurluk al zatürre olacaksın yoksa.
Va chercher un imperméable pour ne pas attraper froid.
Yağmurluk giymiş büyük bir kaplumbağa gibi gözüküyordu.
C ´ était comme une grosse tortue avec un trench-coat.
1946'da Harry FIemming için çalışmaya gittim ve kemersiz yağmurluk fikrini buldum.
En 1946, je fus engagé par Harry Flemming, et j'eus l'idée du trench-coat sans ceinture.
Yağmurluk işindeydim ben.
J'étais dans l'imperméable.
Bana işten bahsetme. 35 yıl boyunca yağmurluk sattım ben.
J'ai vendu des imperméables pendant 35 ans!
Yağmurluk ne için?
Pourquoi l'imper?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]