Yani o translate French
10,412 parallel translation
DNA'sını kaybettiler, yani o kızıma tecavüz etmedi.
Ils "perdus" son ADN, donc il n'a pas violé ma fille.
Yani o hiç ses duymadı.
Elle n'a jamais entendu les voix?
Yani o ses buraya ta komşularının bodrumundan mı geliyor sence?
Vous pensez que la voix venait de la cave des voisins.
- Yani o işler. İşlerini ayarlıyorsun.
A force de parler mariage Ca vous a donné des idées!
Yani o da- -
Donc elle veut...
Yani o da uçaklarından birini düşürüp intikam mı almak istiyor?
Donc elle veut crasher un de leur avion pour se venger? Ça semble un peu extrême.
Kamyoneti de almış. - Yani o...
- Margie est partie avec le camion.
Yani o hangi cehennemde?
donc il est passé où?
Yani o zaman ölümden sonra hayat saçmalığı da ne alaka?
Mais maintenant tu adhères à toutes ces conneries de vie après la mort?
yani o akşam daha önceden bir kavga olmadığını söylüyorsunuz?
Donc, vous dites qu'il n'y a pas eu de combat plus tôt dans la soirée?
Yani o görüntüler Jason ve Charlie'nin miydi?
Attend, donc, ces films de famille? C'etait des films de Jason et Charlie?
Yani o kim?
Alors qui est-ce?
Şöyle bir şey var ki... Bir insanı kurda dönüştürebilecek bir şey varsa o da büyüdür değil mi? Yani teknik olarak zehirleri de bir büyüdür.
Le truc, Bon, c'est que le seul moyen pour qu'un mec se transforme en loup-garou c'est si c'est magique, je me trompe, donc logiquement, leur venin l'est aussi.
Yani, o yaşadığı sürece ailem için bir tehdit.
C'est une menace pour ma famille aussi longtemps qu'il vivra.
Dur yani... işin yok ve işten ayrıldın o zaman işsizlik maaşı alamazsın.
Tu n'as plus de boulot et tu as démissionné, donc tu n'auras pas le chômage.
Yani Connor oradaysa, o da görüyordur.
Ce qui veut dire que si Connor est dehors, lui aussi.
Ah Kara, o yüzden benimle ilgilenmedin yani.
Kara, c'est pour ça que tu n'es pas attirée par moi.
- Yani soyulan o banka.
- L'agence qui s'est fait braquer.
O zamanda orada olduğunuzu onaylayan kişiden başlayalım, yani Barry Newly'den.
Par votre alibi... M. Barry Newly.
- Yani diyorsun ki her an telefonla beni arayıp, o adamın hükümetimiz için çalıştığını mı söyleyecekler?
Alors on peut m'appeler à tout moment pour me dire qu'il travaille pour notre gouvernement? Possible.
- Yani, o başka bir arabayla gider, sen gel.
la portière.
Hırsız yani, o ikisi birbirinin gönlünü çaldı.
Il lui a volé son coeur et elle le sien.
Yani, formaliteler tamamsa, o zaman tamam.
Dites le, pour la forme, mais j'accepte!
- Yani? O gün ateş üzerine piyano çaldığın gün, aslında senin uyuşturucun yanıyordu.
Vos drogues brûlaient dans le feu... qui gardait vos mains au chaud.
Yani pis işleri o yapmıyor olabilirdi fakat birileri onun için yapıyordu.
Il ne faisait pas le sale boulot, mais quelqu'un d'autre s'en chargeait à sa place.
Yani, bu işi mahkemeye götürmeden hayatına devam edebilmenin bir yolu varsa, o yolda ilerlerim.
Donc s'il y a un moyen que vous avanciez dans votre vie sans aller au tribunal c'est ce que je ferais.
O bir casus, yani dikkatli olmak zorunda.
Il est espion, jouait la prudence.
Yani, Rahm'ın planını bilen birileri varsa o da Tarrlar.
Donc si quelqu'un connaît ses plans, ce sont les Tarr.
- Nasıl yani? O şekilde mi yaymaya çalışıyordu?
Quoi, il l'a diffusé?
Um, bilirsin Yani ciddi, o, ah, O bir acil hava yolu gerekli.
Si gravement que... il devait être évacuer d'urgence.
- Yani, o güvenilir olabilir.
Elle est digne de confiance.
Yani Black Sands, o zaman?
Alors, "Sable Noir"?
Yani, o buradadır ya da değildir.
Soit il est là, soit il ne l'est pas.
Yani polis onu götürmüştü, ama o tutuklanmamış mıydı?
Donc la police l'a embarqué, mais pas incarcéré?
Yani şu an yapabileceğim en iyi şey bu çocukları sahada tutup gaza getirmek ve o deri torbalarını taramalarını sağlamak.
Ce que j'ai de mieux à faire, c'est de les laisser prendre l'air, se détendre et dézinguer des macchabées.
Demem o ki eğer seninle yaşadıklarımızın bir anlamı varsa... yani senin için onlar bir şey ifade ediyorsa, bunu benim için yaparsın.
Si je représente quelque chose pour toi, si ce que nous avons eu signifie quelque chose, tu le feras pour moi.
Yani o zamanlar.
Au moment.
Nasıl yani, sen yoğun çalışan bir pilotsun, o ise bir foto muhabiri.
Enfin, vous êtes pilote, elle est journaliste.
İsteseydim, ölümden sonra yaşam deneyimlerini araştırması için binlerce bilim adamını kiralayabilirdim. Fakat bu soruya cevap vermenin en iyi yolun bu olduğunu sanmıyorum. - Yani, açıkçası, o kadar zamanım yok.
Si je le voulais, j'engagerais une centaine de scientifiques pour observer l'expérience de vie après la mort, mais je ne pense pas que ça soit la solution, et franchement, je n'ai pas assez de temps.
Yani, o şeyleri yaptığıma en ufak bir ihtimal bile varsa bu insanlara zarar verebilirdi, ben bununla yaşayamazdım.
Si il y a la moindre chance que j'ai faite ces choses, qui auraient pu blesser des gens, je pourrais pas vivre avec.
Yani, siz de o gece Brett ile birlikte korumalık yapıyordunuz?
Donc tu étais garde du corps avec Brett ce soir-là?
Yani dediğimi dinler ve yaparsan, o herifleri yok etmemde yardım etmiş olursun.
Si tu écoutes, fais ce que je te dis, tu m'aideras à détruire ces hommes.
O hala dışardayken yani.
Pas avec ce qui est encore dehors.
Yani, A nasıl tam o anda... nerede olduğumuzu biliyor?
Comment A a pu savoir qu'on serait toutes là au même moment?
Uzlaşmaz farklılıklar. Yani, aramızdaki şeyler o denli bozuk ki, tekrar düzeltilemez.
Ca veut dire que les choses sont tellement brisées qu'elles ne peuvent pas être réparé.
O hastanede, ben de doğum öncesi yoga yapacağım ev bayağı sessiz olacak yani.
Il est à l'hôpital et je vais à un cours de Yoga prénatal, donc, la maison devrait être plutôt calme.
Yani, Lord Hexham bir taksi istedi ve Bay Carson yok o yüzden bilemedim.
Seigneur Hexham, a demandé un taxi et M. Carson a sorti, - Je ne suis pas tout à fait sûr -
Ben Madeline'in dikkatini çekmeden giremem. Yani kolay olmayacak ve çok az zamanımız var. Ama sizden o mektubu bulmanızı istiyorum.
Je ne peux pas aller fouiner sans alerter Madeline, donc ce ne sera pas facile, et on n'a pas beaucoup de temps, mais j'ai besoin de vous pour trouver cette lettre.
Yani bahsettiği esir Khalil O benim kuzenim.
Donc, ce prisonnier dont il a parlé, Khalil... C'est mon cousin.
- Yani kukuletalı elbiseyi o mu koydu?
Tu penses que c'est lui qui a caché la veste à capuche?
Yani anlayacağın "Jar Jar" tüm çekim süresince orada değildi. O sadece yeşil bir perdeydi.
En fait, Jar Jar était pas vraiment là, c'était un fond vert.