Yarısı translate French
37,771 parallel translation
Diğer yarısı götünden kan almak istiyor.
Une autre moitié veut te casser la gueule.
Ama senin için asıl endişelendiğim son yarısı dostum.
C'est cette dernière moitié qui m'inquiète le plus, mec.
Gecenin bir yarısı gizlice çıktın gittin.
Puis tu es parti en douce au milieu de la nuit.
Yani, ben... Ben de bir versiyonu var, gece yarısı versiyonu. Gerçi onda da düzeltmeler yoktu, ama...
Oui, enfin, j'ai la moitié de la version nocturne, sans les corrections, mais... je l'ai jetée.
Kocası Bo, Pam hortumdan sonra serseme dönmüş domuz yavrularını etraftan toplarken eşyaların yarısını alıp gitmiş.
Son mari, Bo, est parti avec ses affaires, Sans blague.
Baktığım boşanma davalarının yarısı tadilat modelinden çıkmış.
La moitié des divorces que j'ai fait partait d'une reconstruction.
Ve sadece yarısı doğruydu.
Mais tu n'avais raison qu'à moitié.
Bu karakışta gecenin bir yarısı tek başına burada ne işi varmış?
Que faisait-il ici, seul au milieu de la nuit en plein hiver?
Tabii ya. 300 doların yarısı çünkü.
Oh, bien sur. parce que c'est la moitié de 300 $.
Sue Tv parasının yarısını ödemek için doğum günü harçlığı ve patatesçi maaşını kullandı, hatta psikolojik bir deneye katıldı.
Alors, Sue a réunit les sous de son anniversaire, sa paie de Spudsy, et a même participé a une expérience psychologique pour payer sa part de la télé.
Lexie çok zengin ve oda için sürekli bir şeyler alıp duruyor ve bana yarısını verirsin diyor ben de tamam diyorum.
Lexie est très riche, et elle n'arrête pas d'acheter des trucs pour la chambre et de me demander de payer la moitié, et j'arrête pas de dire "'ok! "
Ama bir gün önce gece yarısı kaldıracı diye bahsedilen... -... bir adres var.
Mais il y a une adresse pour quelque chose appelé un ascenseur de minuit il y a un jour.
- Gece yarısı teslimatı.
- C'est un ramassage de minuit.
"Geriye kalanlardan sadece bir yarısı kurtulabilir."
"Pour ceux qui restent, seul votre meilleure moitié peut survivre."
Talimatlar "bir yarısı" diyor.
Les instructions disent "ta meilleure moitiés".
Yasal masrafları karşılamak mirasın yarısını silip süpürüyor.
Ça a coûté la moitié de l'héritage en frais de justice.
Aslında söylediklerinin yarısı direk kafamdan geçti gitti.
En fait, la moitié de ce que tu viens de dire m'est passé au dessus de la tête.
Acı ve zevk bir elmanın iki yarısı gibi değil mi?
Mais la douleur et le plaisir ne sont-ils pas voisins?
Ufacık bir teselli uğruna kaç defa içip içip gecenin bir yarısı aradığımı bilmiyorum.
Le nombre de fois où j'étais ivre, l'appelant tard le soir pour chercher un peu de réconfort.
Çin'in yarısı bu bilgilerle kendi faturalarını ödeyebilsinler diye mi?
Pour que la moitié de la Chine puisse aussi s'en servir?
Şehirdeki polislerin yarısı senin için geldi.
La moitié des flics de la ville sont sortis juste pour vous.
Gecenin bir yarısında aşağı inip kafana silah dayasam bile bana söyleme.
Même si je descends au milieu de la nuit et que je mets un pistolet sur ta tempe, ne me le dis pas.
- Duanın sadece yarısını söyledin.
Tu as seulement dit la moitié de la prière.
Gece yarısı olmuş ve yanımda oyuncak ayım var.
Il fait nuit noire, j'ai mon ours en peluche avec moi.
Benim olduğumun yarısı kadar bile erkek değilken her şeye sen sahip oldun. Zaferimi elimden aldın.
Tu as volé ma gloire.
- Çok komiksin ama yarına sınavım var.
- C'est hilarant. mais j'ai un test demain.
Yarınki şiir gecesinde sunuculuk yapacağım ama bu şal yakada dün akşamki Downtown Abbey bölümünden daha fazla kırışık var.
Je dois animer une rétrospective de poésie demain, et le col de ce châle est plus plissé que celui de "Downton Abbey" hier soir.
Evet, kim yaptıysa en az 18,5 metre kazmış sonra da 1 metrelik çelikle güçlendirilmiş betonu ve yarım metrelik saf çeliği delmiş.
Peu importe la personne qui a fait ce tunnel a 20 yards, a dû passé par trois pieds de béton armé et c'était avant qu'ils aient les 12 cm d'acier massif.
İşin doğrusu, ikimiz de biraz kendime zarar vermeyi sevdiğimi biliyoruz ve son zamanlarda şansım yaver gidiyor, işimi seviyorum hatta at yarışından bile iyi kazanıyorum ve tüm istediklerime sahipken kendimi sabote edebiliyorum.
La vérité est, on sait tout les deux que je suis auto-destructeur, et... ces derniers temps j'ai été dans cette passe où j'aime mon travail, Je m'occupe aussi bien des poneys, et je peux saboter ma vie quand j'ai tout ce que je veux avoir.
Yarı Sicilyalısın.
Tu es à moitié Sicilien.
Bu durumda, benim emin olarak yapacağım şey kendimi bu yarışın dışına taşımak.
Auquel cas, la chose la plus raisonnable à faire pour moi est de me retirer de la course.
Aynı zamanda başkanlık yarışında kampanyasına yardımcı oluyor.
Il a aussi géré la campagne présidentielle de Peter.
- Ruth. Kendini valilik yarışına kaptırdığını sanıyordum.
Je vous croyais absorbée par toutes ces campagnes de gouverneurs.
- Hangi konuda? Başkanlık yarışını kaybettik ve Peter hedef tahtası haline geldi. Şimdi de atışı yapmaya hazırlanıyorlar.
- De retour après une défaite aux primaires présidentielles, Peter a une cible dans le dos... et quelqu'un cherche à l'abattre.
Yarışmacı eleme formundaki nefes alış düzenini ezberledin.
Tu présentes la respiration caractéristique du participant sélectionné.
Aslında, kadın ve erkek yarışmacı sayısını eşit istiyorlarsa daha da az.
En fait, moins que ça si ils veulent un nombre égal d'hommes et de femmes.
Vitrin ödüllerimin satış fiyatının % 90'unu alsam, 100 bin nakdi de eklersek Megan Dodd Çocuk Hastalıkları Servisi ismini vermenin yarı yolunu geçmiş olacağım.
Si je pouvais avoir juste 90 % du prix au détail des prix de l'émission, plus les 100 000 en cash, je serais à mi-chemin de l'aile pédiatrique Megan Dodd.
Söz suçlulardan açılmışken, içinizden biri yarışmadan kazandığım motor yağlarından... -... iki litre aşırmış olabilir mi acaba?
En parlant de criminels, est-ce que l'un d'entre vous a pris 2 litres de l'huile que j'ai gagné?
Fakat kısa mesafeli yarış için uygun alanı olan sadece Pedro'daki.
Mais le seul avec de la place pour tester l'accélération est dans Pedro.
Konu arabaların fiyatından açılmışken... Çalışanlarınızın kalkış yarışı yapmalarına izin vermeniz...
En parlant de la valeur de ces voitures, je dois dire, laisser vos employés tester l'accélération
Mekanikten, rüzgâr direncinden, açıdan ve vektörden anlarız. Arkadaşımız Walter bir kaç sokak yarışına bizzat katılıp kazanmıştır.
On connait la mécanique et la résistance du vent, les angles et les vecteurs, notre ami Walter, le fait assez bien dans quelques courses dans la rue lui-même.
Bakın ne diyeceğim? Siz karbüratör yarışınıza devam edin.
Vous les gars pouvez avoir votre concours de carburateur.
Walter, yarışı olabildiğince uzatmalısın ki Happy'e kayıtları araması için zaman kalsın.
Walter, tu dois esquiver cette course aussi longtemps que tu le peux, pour qu'Happy est assez de temps de chercher les rapports.
Pekâlâ, yarış başlamadan önce iki aracı da incelemek istiyorum nitro ya da diğer gizli oksijen desteği sistemleri olabilir değil mi?
Avant qu'on se lance dans la course, j'aimerais inspecter les deux voitures, être sûr qu'il n'y a pas d'azote ou autre système d'approvisionnement en oxygène caché, d'accord?
Korkak bir tavuk çoktan yarışmış olurdu.
Un poulet aurait déjà fait la course.
Elimde 75 dolarlık kazı kazan kartı 12 dolarlık 180 kâğıt değerinde at yarışı kuponu ve hafta sonu oyunları için yaptığım seçmeler var.
J'ai un, um... jeu de grattage de 75 $, une mise de 12 $ pour 180 $, et mes pronostiques pour les matches de ce weekend.
Pentagon, ABD'nin insansız hava aracı saldırısıyla IŞİD ile bağlantısı bulunan Massoud Tahan'ı, Garland / Texas'ta bir karikatür çizme yarışmasında öldürüldüğünü onayladı.
Le Pentagone a confirmé qu'une frappe de drone U.S. a tué Massoud Tahan, membre de DAESH lié à l'attaque terroriste lors d'un concours de dessins à Garland, Texas.
Orada fırınlanmış patates var, yarım kepçe de fasulye.
Il reste une pomme de terre et des haricots.
Hey, yarın yine ahırda çalışıyor muyuz?
On travaille sur la grange, demain?
Testimiz, eğer yarın gece o silahla burada olursa.
Le test décisif sera de voir s'il est seul avec cette arme demain soir.
Bunun acısı yarın çıkacak ama!
Je le sentirais demain mais mm, mm!