Yollar translate French
8,992 parallel translation
Eski maden geçit yolları.
La vieille mine donne accès aux chemins.
Faturayı yollarım.
Je t'enverrai la facture.
Para kazanmanın, insanların işlerine burnunu sokmaktan daha iyi yolları da var.
Il y a mieux que fouiller dans la vie des gens.
Körü körüne, yollarına çıkan herkesin hayatını mahvederek ilerliyorlar öyle.
Elles gâchent aveuglément la vie de tous ceux qu'elles rencontrent.
Arınmanın yolları var.
Il y a des moyens de se purifier.
Sonunda yollarımızı ayırdık.
Toi et moi, définitivement.
Yollarınız ilk patentinizi 20 milyon dolara satmanızdan kısa bir süre sonra kesişmişti.
Vous vous êtes connus peu après la vente de votre premier brevet pour 20 millions de dollars.
Yollarınız yedi yıl önce kesişti. Çünkü kaderiniz sizi bir araya getirmeye çalışıyordu.
Vos chemins se sont croisés il y a sept ans parce que le destin essayait déjà de vous rassembler.
Görünüşe göre kendi yolları var.
Il semble avoir ses propres moyens.
Ticaretin iyi olduğu zaman vergileri arttırıyor ve kilise buna karşı koysa bile başka yollar bulunuyor.
Plus d'impôts peuvent être levés lorsque le commerce est bon. Et si les impôts sont durs à trouver ( même pour l'Église )... D'autres moyens peuvent être utilisés.
Yollar karla kaplıydı.
Les routes étaient impraticables.
Burada ama yollar iki yolları ayrılır.
Il était ici... mais les pistes se séparent par ces deux chemins.
Yollarını kapatarak mal almasını engelleriz.
On coupe tous ses moyens d'obtenir de la dope.
- Destek yollarım sana.
Je t'envoie des renforts.
Siz modern Almanya'nın yollarında yürüyeceksiniz ben de kameramla sizi takip edeceğim.
Vous allez marcher dans l'Allemagne contemporaine, je vous suis avec ma caméra.
Kaderin her şeyi olacağına vardırmak için izlettiği yollar inanılmazdır.
Le chemin emprunté par le destin pour atteindre sa destination est étonnant.
Adresi yollarım.
Je t'enverrai l'adresse.
Bu arada, iletişim kurmak için daha iyi yollar bulduk.
Depuis, nous avons amélioré nos méthodes de communication.
Ölmek için daha kötü yollar vardır sanırım.
Il y a de pires façons de partir.
Düşman tüm kaçış yollarını tutmuş durumda.
L'ennemi avait toutes les sorties bloquées
Manyetik kutup noktaları değiştiğinde hayvanların göç yolları da bozulacak.
Quand les pôles magnétiques se déplaceront, la migration des animaux sera perturbée.
Evet, yollarınız ayrıldıktan beri seni aklından çıkartamamış.
Il n'est pas passé à autre chose depuis que vos chemins se sont séparés.
Bay Otomo, mesaj göndermek için oyunda yüksek skor almamı beklemekten daha kolay yollar da var.
Il y a plus simple pour m'envoyer des messages... que quand j'atteins le super score.
Yollarını gözledik.
Nous avons tant attendu.
Yollarımızın tekrar kesişmesi kaderse eğer, bunu cevabını birlikte bulalım.
Et si le destin fait à nouveau croiser nos chemins, alors nous trouverons les reponses ensemble.
Ayrıca, eski tasarımlarımı yenmenin yollarını buldum.
Et j'ai découvert les moyens de défaire mes anciennes créations.
Aynı anda 100 kopya birden yollarız.
On va faire des copies. On va envoyer cent copies d'un coup.
Ve başka yolları var.
Et on est à court d'options.
İşlerimi bitirince sana resmini çeker yollarım.
Je t'enverrai une photo par SMS quand elles seront finies.
Birazdan hava kararacak ve bu yollar kötü adam kaynayacak. Senin kumral ve sıkı vücunla istedikleri her şeyi yapmaktan zevk alırlar.
Il va bientôt faire nuit, et cette route sera remplie de malfaiteurs qui ne voudront rien de plus que de trouver un chemin vers ton corps fin et marron.
" Hayat devam ettikçe yollar yeni yüzlerle yabancılaşır...
"Comme la vie passe, " la route devient étrange avec de nouveaux visages
Partnerinle birlikte erotik şeyler yapman için çok farklı yollar var.
Il y a de nombreuses façons pour toi d'être érotique avec ton partenaire.
Ayrıca, gelişmiş limanları, ticaret yolları, denizciliği, kanunları, müziği ve şiiri.
En plus de l'amélioration des ports, des routes commerciales, de la navigation, des lois, de la musique et de la poésie.
Eğlenmenin başka yolları da var.
Il existe d'autres façons de s'amuser.
Bana ne istersen yapabilirsin, Ve sonra Maria'ya, beynini patlatır ve seni cehenneme geri yollar.
Je te laisserais faire ce que tu veux de moi je le dirais à Maria et elle se fera sauter la tête et te renverra en enfer.
- Yollarına devam ederler.
- Ils resteront dans la nature.
Emma'nın numarası çıktığına göre onu ve yollarına taş koyacak diğer jüri üyelerini öldürmeyi planlıyor olmalılar.
Si on a le numéro d'Emma, c'est qu'ils comptent la tuer, elle ou tout juré qui fait obstacle.
Yollarımızın kesişmesi işleri değiştirdi.
Notre rencontre a changé les choses pour moi.
Merak etme, bununla başa çıkmanın yolları var.
T'en fais pas, j'ai des manières pour gérer ça.
Ana yollara ve servis yollarına kontrol noktaları kurduk.
Il y a des barrages sur les routes principales et de service.
Oraya gidip cehenneme kadar yollarının olduğunu söyleyelim.
On devrait leur dire de tous aller se faire voir.
Albany'de vali, eyalet polisinin Pennsylvania'ya giden yolları kapaması ve devriye gezmesi için yetki verdi.
À Albany, le gouverneur a signé l'ordre de déployer des policiers pour patrouiller et fermer les autoroutes conduisant à la Pennsylvanie...
Sonuçta yollarımız elbet kesişecek.
- Régler les choses. - Dans quel sens, Julia?
Yolları kontrol edeceğim.
Je vais vérifier les routes.
- Rachel ise, sesli mesaj yollarım.
Tu vas la réveiller. - C'est Rachel.
Bu "başka yolların" detayına girmeyi uygun görmedi herhalde.
Et bien, ne va pas t'imaginer qu'elle a cru bon de spécifier ces "autres moyens".
Tamam, bir alıcı mafyanın arabasına ilgi duyuyor ve belki de onu almak için "Mayfa-vari" yollar kullanıyor.
Un acheteur est intéressé pour la voiture de mafieux, il a peut-être utilisé des tactiques de mafieux pour l'avoir.
Öncelikle, ah yürüyüş yolları, driveways sudan beton korumak ve staining- - için kullanılan
C'est en fait du joint d'étanchéité, utilisé pour protéger le béton des intempéries et colorations...
Yollarını kaybettiler.
Elles se sont perdues.
Cezaevi, mahkumlarını gerçek bir akademik ortama sokabilmek için yollar arıyor.
La prison cherche un moyen pour que les détenus apprennent le fonctionnement d'une vraie faculté.
O zaman kendim yollarım.
J'enverrai les invitations.