Yüzlercesi translate French
305 parallel translation
Yüzlercesi, tabii.
J'en ai des centaines!
Bu şeyler esrarengiz ve gizemli gözükür... binlercenin yüzlercesi bela ve tutku arasında... toplanmaya rehberlik eder.
Ces choses semblent énigmatiques et mystérieuses... que des centaines de milliers soient amenés à se réunir... avec passion.
Binlerce savaşçının yüzlercesi için... sonuçta daha fazlaydı.
Pour des centaines de milliers de combattants... était finalement plus.
Kazbah'ta bu yapılardan yüzlercesi binlercesi vardır.
Hurlante... Il n'y a pas une Casbah... Il y en a cent...
Hayatın boyunca bu çocuklar ve yüzlercesi için bir kahraman oldun.
Tu as été un héros pour des centaines de gosses...
Ölüyorlar! Yüzlercesi!
Ils meurent par centaines!
Yüzlercesi hayatını kaybettikten sonra kuduz bir köpek gibi vuruldu...
Abattu comme un chien après des centaines de morts.
Leydim, düşman uçakları geliyor. Yüzlercesi.
Des centaines d'avions ennemis survolent la côte.
Tavan arasında da daha yüzlercesi var yüzbaşı!
Et plus de cent au grenier, Capitaine.
İlk başlarda bir tanesi bile çok fazlayken, bir alıştın mıydı yüzlercesi bile yetmez.
Un c'est trop, et cent ce n'est pas assez.
Bak. Bunlara bak. Her gün yüzlercesi.
Regarde ça, des centaines tous les jours.
Ama Arizona'ya doğru yola çıkmadan önce şunu bilmelisiniz ki, bugüne dek o paraya el uzatan 21 kişi öldürüldü... yüzlercesi de farklı şekillerde canından oldu.
Mais avant que vous partiez pour l'Arizona, sachez que 21 hommes ont étés tués pendant leur quête, et des centaines d'autres sont morts autrement.
Sen ve yüzlercesi... ben de dahil.
Vous et une centaine d'autres. Moi aussi.
Daha yüzlercesi olmalı.
Il doit y en avoir une centaine d'autres.
Napoli caddelerinde yüzlercesi vardır.
Il y en a des centaines dans les rues de Naples.
Onlar yukarıda şu tepelerdeler, yüzlercesi.
Ils sont dans ces montagnes. Par centaines.
Seninki gibi bir okula karşılık böyle yüzlercesi var.
- Il y a peu d'écoles comme la vôtre.
Yüzlercesi orada kıpırtısız duruyor hepsi bu yöne bakıyor, bekliyor.
Ils sont des centaines... à attendre, figés... à regarder de ce côté, patiemment.
Yüzlercesi, binlercesi uygun adım daire çiziyorlar.
Des milliers de gars qui marchent en rond.
Onlarcası, yüzlercesi, binlercesi, bitmek bilmeyen bir insan, hayvan ve bir o kadar sığır, sel halinde, Sfenks Bulvarı'na aktı.
Par dizaines, par centaines, par milliers, un flot interminable d'hommes, de bêtes et de fardeaux, et de bien plus de bétail encore, se déversa dans l'Avenue des Sphinx.
Hayal kırıklığına uğramayacağınızı biliyorum. Nadir bulunan bir yaratık... yüzlercesi arasından görünüşü, zerafeti, duruşu ve sevimliliği için seçtik.
Elle a été choisie parmi des centaines d'autres... pour son allure, sa grâce, sa personnalité... et son charme ineffable!
Yüzlercesi denizde olmalı!
Des centaines d'hommes à la mer.
Yüzlercesi sınır dışı ediliyor.
On déporte par fournées!
O yaz çok kurak geçmişti ve zaten yüzlercesi susuzluktan ölmüştü.
Et quand la rivière s'est asséchée, tous ces cadavres de bêtes.
Buradan yüzlercesi geçiyor.
Très souvent.
Savaşmak mı? Senin silahın yok, ama bizde yüzlercesi var.
Vous êtes désarmé et nous sommes des centaines.
Baba, yüzlercesi vardı.
Papa, Il y en avait des centaines.
Şey, evet. Yüzlercesi.
Des centaines de corbeaux!
Burada gördüğün askerlerden yüzlercesi öldü. Kadınları ise şu an köle.
Les soldats sont morts et les femmes sont leurs esclaves.
Becket benim düşmanım... Bu beşeri dünyada... bir hain ama... aynı annesinin ona öğrettiği gibi çırılçıplak, yalın bir adam. Senin gibi yüzlercesi eder madam, tacın ve mücehverlerin gibi yüzlercesi!
Becket est mon ennemi mais en tant qu'homme tout traître qu'il est et aussi nu que sa mère l'a fait, il vous vaut cent fois, madame, avec votre couronne et vos joyaux et votre auguste oncle, l'Empereur, par dessus le marché.
Hatta hatta amcan İmparator August gibi yüzlercesi! Onunla savaşmak zorunda kaldım ve şimdi onu ezdim ama... en azından benim için iyi olduğunu düşündüğü ne varsa... cömertçe bana verdi.
Je suis forcé de la combattre maintenant et de l'écrabouiller mais au moins il m'a donné sans compter tout ce qu'il y a de bon en moi, alors que vous ne m'avez rien donné d'autre
Yüzlercesi vampirizm kültü tarafından esir edilmişti.
Des milliers avaient succombé à l'esclavage du vampirisme.
Çok hızlı zıplıyorlardı ve yüzlercesi, binlercesi vardı!
Ils sautillaient. Très vite... Des centaines et des centaines!
Yüzlercesi bir yandan girdimi, diğer taraftan sürekli küller çıkabilir dışarıya.
D'un côté des corps, par centaines, de l'autre côté la cendre.
Yüzlercesi koleksiyona yeni eklendi.
Dont plusieurs centaines viennent de s'ajouter à notre collection.
Diğer yüzlercesi gibi.
Comme des centaines d'autres.
Bu sebepten dolayı yüzlercesi Paris, Roma Cenova ve Beyrut'ta ortaya çıkıyor.
C'est pour ça que des centaines envahissent Paris, Rome, Genève et Beyrouth.
Benim fabrikam ve diğer yüzlercesi.
Et iI y en des centaines d ´ autres.
Yüzlercesi var.
Y en a des centaines d'autres.
Buraya gelen bu heyecanlı, ıstıraplı her insan başına bu görüntüden etkilenen ama gelemeyen yüzlercesi olmalı. Hiç televizyon izlemedikleri için.
Pour chaque personne angoissée qui est ici... il y a sûrement des centaines d'autres qui ont eu une vision du même genre... qui n'ont pu venir car ils n'ont pas regardé la télé.
- Aşağıda, o yaratıklardan yüzlercesi var.
Y a des centaines de zombies.
Yüzlercesi stoklarında kaldı. Onları ucuza elden çıkarmak zorunda kalacağız.
Vous voilà avec des centaines de pantalons sur les bras qu'on est obligés de solder.
Yüzlercesi. Çığlıklar ve karga sesleri, taaki...
Ils se mettent à le déchiqueter, morceau par morceau.
Senin benim gibi yüzlercesi belki binlercesi gitmiştir.
Des centaines d'hommes,... des milliers, peut-être.
Bombalar, yüzlercesi, şehirleri dümdüz ediyor.
Des centaines de bombes s'abattent sur les villes.
Onlarla en iyi savaşımı yaptım fakat, onlardan yüzlercesi vardı ve hepsi vahşi yaratıklardı.
j'ai essayé de me défendre, mais ils venaient par centaines! C'étaient de féroces créatures!
Oyalanacağın yüzlercesi olacak.
Tu en auras une centaine à disposition.
Yüzlercesi.
Des centaines, armés de couteaux, de lances, de gourdins.
Yüzlercesi olmalı!
II y en a bien cent têtes!
Yüzlercesi.
Des centaines.
Yüzlercesi!
Il y a des cafards!