English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ö ] / Ödünç

Ödünç translate French

5,780 parallel translation
Şişliği indir Riley'den kapatıcısını ödünç al, daha eli yüzü düzgün ol.
Faîtes diminuer le gonflement, emprunter du fond de teint à Riley, rendez-vous présentable.
- Hooper'ın kamerasını ödünç aldığımı biliyorsun.
- Vous savez que j'ai emprunté la caméra de Hooper?
Ödünç alıyorum.
Je l'ai empruntée.
Şanslılar ben sadece arabalarını ödünç alıyorum.
Ils ont de la chance. Je fais qu'emprunter leur voiture!
Ne yani, gidip "Selam, tüfeğini ödünç alabilir miyim?" mi diyeceksin?
Tu ne veux pas que j'aille lui emprunter?
8 Eylül 1998'de ödünç verilmiş.
Empruntés le 8 septembre 1998 ;
Oh, Tanrıya şükür eğer onu ödünç alacaksan...
Dieu Merci. Si tu l'empruntes..
Ödünç alınmış bir zamanı yaşadım, bir insanın hakettiğinden fazla.
J'ai vécu sur du temps emprunté, plus qu'aucun homme ne le mérite.
Ödünç verdiğin için sağ ol. - Onu çaldın.
- Merci pour le prêt.
Onlardan biri olarak güvende olacağımı düşündüm ve bu kıyafeti ödünç aldım.
Je pensais être plus en sécurité comme l'un d'entre eux, alors j'ai empruté quelques vêtements.
Gitmeden önce, biraz para ödünç alabilir miyim?
Avant de partir, vous me prêtez du fric?
Bunu ödünç almam gerekiyor.
J'ai besoin d'emprunter ça
Öyle bir ev arkadaşı olmak istemem ama benimkileri ödünç alabilirsin diyemem.
Je déteste être cette coloc mais je n'ai pas dit que tu pouvais emprunter mes seins.
Bay Toriyama, bu fotoğrafı sizden ödünç alalabilir miyim, lütfen?
M. Toriyama, j'aimerais vous emprunter cette photo, s'il vous plaît.
Sadece ödünç alıyorum, çalmıyorum.
Je l'empreinte juste, je ne vais pas le voler!
Guggenheim'dan * ödünç alındı.
C'est un prêt du Guggenheim.
Denizci Kilisesi'nin bize bunları ödünç vermesi büyük incelik.
Les gens de l'église norvégienne nous ont prêté ces costumes de bon cœur.
Ödünç alabilir miyim?
Est-ce que je peux l'emprunter?
Çok önemli olmalı, çünkü o anda partiyi terk ediyor. Ve kostümünü Brad Fante'ye ödünç veriyor. Ki onun da kostümle yapmayı planladığı başka şeyler olduğunu biliyoruz.
Ça devait être assez important, parce que je crois que c'est là qu'il a quitté la fête et a prêté son costume à Brad Fante, qui, comme nous le savons, avait sa propre idée de quoi en faire.
... onu bir dans için ödünç almamda sakınca var mı?
ça vous dérange si je l'emprunte quelques instants?
Eğer sen de istersen festival için sana ödünç kıyafet verebilirim.
Je peux vous prêter une robe pour la fête si vous voulez.
Sonra, yüzüğü bana ödünç verdiğini hatırladım.
Quand je me suis rappelée qu'elle me l'avait prêté.
Çalmak demeyelim, daha çok ödünç almak.
C'est pas du vol, c'est plus un prêt.
Bu arada ödünç verdiğin, o gümüş renkli topuklular belimi incitti.
Au sujet, ces plateformes argentées que tu m'as prêtées vraiment, ont fait un numéro sur mon dos.
Marshall dil eğitim setimi ödünç alıp kaybetti bile.
Marshall a déjà emprunté et perdu ma pierre de Rosette.
Müfettiş yardımcısı Da Silva mı? Yüzbaşı Gregson ofisini kullanmamış için ödünç verdi.
Le Capitaine Gregson nous a gentiment prêté son bureau pour que nous puissions parler en privé.
Meteliksizim.Bana kim mısır gevreği ödünç vermek ister?
Je suis fauchée. Quelqu'un veut me prêter des céréales?
Çalmıyorum ki, ödünç alıyorum.
C'est pas du vol, c'est un emprunt.
- Ben sana yatak ödünç veririm.
Non, ça serait une perte de temps
Ödünç alıyorum.
C'est un emprunt.
Her ne "ödünç" alıyorsan... keşke bana da söyleseydin.
Quel que soit ton "emprunt", j'aurais aimé en être informé.
Kitap ödünç alıyorum.
J'emprunte des livres.
Ödünç alırım.
J'emprunte.
O halde Franz Deutscher'in bisikletini ödünç alalım ve gidelim.
Allons emprunter le vélo de Franz Deutscher et partons d'ici.
Kişisel bir işim çıktı da, arabayı ödünç almam gerekiyor.
J'ai une course personnelle à faire, j'ai besoin de la voiture.
O yüzden okuldan kötü bir tanesi ödünç almıştım.
J'en ai emprunté un vieux à l'école.
Bunu sana ödünç verebilirim.
Je pense avoir ça.
Arabanı ödünç almak zorundayım.
J'ai besoin de ta voiture.
- Arabanı ödünç mü vereceksin?
- Tu me prêtes ta voiture?
Telefonunu ödünç almalıyım.
Je dois trouver un téléphone.
- Coy'un ödünç alabileceğim bir fotoğrafı var mı?
Vous avez une photo de Coy? Ça oui, j'ai.
- Sanki ödünç borazan çalıyormuşsun gibi.
- Qui t'a branché?
Darby, bisikletini ödünç alabilir miyim?
Darby, je peux prendre ton vélo?
Bizim Paul'ün, ama istersen sana ödünç verebilirim.
Elle est à notre Paul, mais je peux te la prêter si ça te plaît.
Ödünç aldım.
Je te l'ai empruntée.
Benim. Ödünç aldım.
C'est la mienne, je l'ai empruntée.
Ama biz ödünç alıyoruz. Ayağını oradan çek.
Je ne fais qu'emprunter, enlève tes pieds de là.
Uçakları ödünç alıp alamayacağımızı sor. Onların bu işe karıştırmalarına gerek yok.
Je veux juste les emprunter, pas les impliquer.
Tıpkı şişman bir arkadaşına gömleğini ödünç verirsinde geri iade ettiğinde, bolarmış ve sarkmış bir şekilde döner.
C'est comme quand tu prête un t-shirt à un ami gros... et il reviens, et il est tout étiré et souple!
Aracını ödünç alıyorum.
J'ai besoin de ton vaisseau!
Al maskemi ödünç vereyim.
Je te prête mon masque.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]