English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ö ] / Önemsiz

Önemsiz translate French

3,884 parallel translation
- Bana bel soğukluğu bulaştırmak önemsiz bir kişisel farklılık değildir.
Je qualifierais pas le fait de me donner une blennorragie une simple différence personnelle
Onların durumu bize önemsiz gibi görünse de... bir çocuk ayakkabısı, aynı durumda yıkıcı olabilir.
Même si certaines choses semblent insignifiantes pour nous.... Dans la peau d'un enfant, ces mêmes choses pourraient avoir un effet dévastateur.
Bizler önemsiz değiliz
On n'est pas insignifiants
Bana göre biraz zevksiz ancak benim düşüncelerim artık önemsiz olacak.
Un peu vulgaire, je trouve, mais bientôt, mon opinion n'importera plus.
Ben, babamın ismi önemsiz, inatçı hayalet yazarı.
Moi, l'écrivain fantôme anonyme, non docile, de mon père.
Garip yabancılarla röportaj yapılıyor, ama onlar önemsiz.
Des informations pénibles, avec des étrangers bizarres, qui se déroulent en ce moment. Mais ce n'est pas important.
Önemsiz bir şey.
C'est pour rigoler.
Normalde senden böyle önemsiz bir şey rica etmezdim ama ama locamız için çok önemli bir yardımsever olan Clifford Blades için elimizden gelenin fazlasını yapmazsak hiç iyi olmaz.
Normalement je ne te demanderais pas quelque chose d'aussi trivial, mais c'est juste qu'on ne peut pas se permettre de laisser penser qu'on ne se préoccupe pas... des soucis d'un bienfaiteur aussi important pour la Chambre que Clifford Blades.
Karşındaki senin gözünde sivil olduğu sürece senden ne kadar nefret ettiği çok önemsiz.
Peu importe si tout le monde te déteste du moment que ce ne sont que de simples civils.
Pekala, önemsiz. Hayley.
D'accord, pas grave.
Cennet burada, Jullietin yaşadığı yerde ve her kedi, köpek küçük fare ve diğer her önemsiz şey bu cennette yaşayıp ona bakabilir, ama Romeo değil
Le paradis est là où Juliette vit et tout les chiens et chat une petite souris, l'être le plus immonde, vivent dans le paradis et peuvent la contempler, mais Roméo ne le peut pas
Diğer adamlar, onlar önemsiz.
Ignore ceux qui sont autour de nous.
Ama hisler de yanlış mı doğru mu olması kadar önemsiz.
Mais ce que je ressens n'a plus d'importance, ni le bien, ni le mal.
Art, eli silahlı bir adamın eve doğru gelmesi gibi önemsiz bir şeyin...
Tu vois, Art ne laisserait pas une petite chose comme un homme armé venir chez lui le distraire.
Önemsiz biriyim! Ölmek istemi-
Pitié, je ne veux pas mourir!
Önemsiz değil!
Ce n'est pas rien!
Genelde bu önemsiz bir detaydır, bir fırça darbesi, umulmadık bir yüz hattı... Bu yüzden... kendilerini ele verirler, duygularının esiri olurlar.
Souvent, ce n'est qu'un détail sans intérêt, un trait inattendu... par lequel le faussaire se trahit lui même, en révélant sa propre sensibilité.
Arpın olsa bile hayatta kalacak türler açısından arp çalmak önemsiz kalıyor.
Même si tu avais une harpe notre espèce doit survivre, jouer de la harpe n'est pas une priorité.
Sonra eşcinsel yaparak önemsiz hale getirdiniz.
Ensuite vous me rendez inutile en me faisant gay
Kimin geleceği önemsiz, gitmek zorundayız Petra.
Petra, on s'en fout des places, on doit y aller
Herkesin fark edemeyeceğini biliyorum ama gönülden bakınca, insan fazlasını da görüyor. Tabii bu bilgi senin için oldukça önemsiz.
Je comprends qu'on puisse ne pas le remarquer, mais avec un peu de coeur on peut voir loin même si ça ne signifie rien pour vous.
Her şeyin bu kadar önemsiz olması ne kadar korkunç.
Comment se fait-il que tout soit si affreux.
- Şu noktada önemsiz bir formalite.
Pure formalité, à ce stade.
Önemsiz birşey.
Ce n'était rien.
- Eminim önemsiz bir şeydir.
- Sûrement rien de grave.
Odin'in kendi aldığı canların yanında önemsiz birkaç kayıp sadece.
Ce n'est rien comparé à toutes les vies qu'Odin a prises.
Önemsiz ve harcanabilir birine... ihtiyacımız var.
On est à court de Thinkquanauts. Il nous faut quelqu'un de souple.
Bizim fikirlerimiz önemsiz mi?
Notre opinion ne compte pas?
Önemsiz görünmesine rağmen sadece bir kitap ile iblislere karşı savaşma cesaretinde bulunuyor. Üstelik bunu, para ve şöhret için yapmıyor.
Même s'il ne ressemble à personne, il ose combattre les démons avec juste son livre de comptines, et même pas pour la célébrité ou l'argent!
Kullandığı kredi kartlarını satan önemsiz bir kadın.
C'est une bonne à rien qui vend des cartes de crédit qu'elle a utilisées.
O önemsiz dediğin kadın, benim için büyük sorun yaratıyor.
Cette bonne à rien me cause un gros problème.
Sana önemsiz gelebilir ama sayende hayatım kurtuldu.
Tu peux dire que ce n'est rien, mais tu m'as sauvé la vie.
Burada genç şifacı yok. Sadece uzman bir moruğun önemsiz çırağı.
Il n'y a pas de jeune barbier seulement un apprenti ignorant, et un maître vieillissant.
Fakat bir de bakmışsınız ki, çok önemsiz gibi görünen bir fikir içeri sızıvermiş.
Mais ensuite une idée plus futile peut être donnée clandestinement.
Önceden önemsiz şeylerle ilgilenmezdiniz!
Vous vous en souciiez comme d'une figue.
Önemsiz bir imza.
C'est une simple signature.
Elimde gayet önemsiz üç cevap var.
J'ai trois réponses très insignifiantes.
Gazeteler önemsiz gibi gösteriyor ama aşağı yukarı 10 milyon doların çalındığını düşünüyoruz.
Eh bien, les journaux ont plutôt tendance à minimiser, mais nous, nous pensons qu'il s'agit de plus de 10 millions. - Non...
Yaşlandıkça gerçekler onun için daha da önemsiz oluyor.
Les faits deviennent de moins en moins importants pour elle plus elle vieillit.
Ne istediğimiz önemsiz elde ettiğimiz zaman başka bir şey istiyoruz.
Peu importe ce que nous voulons, une fois qu'on l'a, on veut toujours quelque chose d'autre.
Sanırım hangi Lannister'ın içine bebeği koyacağı önemsiz.
Je suppose que ça n'a pas vraiment d'importance quel Lannister vous féconde.
Önemsiz addedilmeyi reddederiz.
Qu'elle ne nous diminuera pas.
* Önemsiz kılmaya çalıştılar beni *
♪ ils ont essayé de me faire petite ♪
Şunu söyleyeyim, şovun önemsiz görünmesinin tek sebebi Karen'ın burada olmamasıydı.
Je peux te dire dès maintenant que la seule raison pour laquelle le spectacle paraît mineur aujourd'hui, c'est parce que Karen n'était pas là.
- Önemsiz bir meseleydi.
- C'était accidentel.
En önemsiz sebepten bile olsa, yasağı delen herkes burada kayıtlı.
Quiconque brisant le couvre-feu sera noté dedans.
Önemsiz bir ayrıntının aslında çok önemli olabileceğini biliyordum, ama kayda değer bir şey hatırlamıyorum.
Je comprends l'importance de chaque détail, mais rien de significatif ne me revient.
Önemsiz.
- Laisse tomber.
Her şeyi konuşurduk. Ya da önemsiz şeyleri, önemli değil.
De tout et de rien, c'était sans importance.
iyi de, onun gibi onemsiz birisi bunu nasil basarmis?
Comment a-t-il fait? C'est un inconnu.
Önemli olaylardaki ayaktakımı da önemsiz olaylardaki ayaktakımı da benim için aynı.
c'est du pareil au même.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]