Adamlar translate Portuguese
46,722 parallel translation
Glen bu adamları severdi onlar da Glen'i severdi.
O Glen adorava estes homens e eles também o adoravam.
Glen'e göre bu adamlar, ellerindeki gücü emek ve disiplinle elde etmiş değillerdi.
Para o Glen, estes tipos não tinham adquirido poder como ele, através de trabalho árduo e disciplina.
Güçlerini cazibe ve baştan çıkarmayla elde etmiş bu adamlar ona ayak bağı olmaktan başka işe yaramazlardı.
Estes homens tinham adquirido poder através de charme e sedução e cujo único objetivo era meterem-se no caminho da glória dele.
Üniformalı adamlar, mesela Naziler falan.
Tipos fardados como os nazis e assim.
Bu adamlar benim önümde nasıl bu kadar gevşediler, bilmiyorum.
Não vos sei dizer porque estes tipos se soltaram tanto à minha frente.
Dünyanın en önemli adamları olduklarını sanıyorlardı işleri de pek önemliydi.
Eles julgavam-se os tipos mais importantes do mundo com as funções mais importantes.
Kötü haber de şu, adamları üsten ayrılamazmış.
A má notícia é que não deixam os tipos deles sair da base.
En iyi adamları orada olacak.
Vai envolver os melhores tipos deles.
Eriha'nın duvarlarını yıktığın, Antik Filistinlilere gazabını gösterdiğin, Hititleri ezdiğin ve tüm erdem düşmanlarına hak ettikleri cezayı verdiğin gibi, güçlü elin bu adamların üzerinde olsun ve zaferler kazanmalarını sağlasın.
Tal como derrubaste as muralhas de Jericó, como lançaste a Tua ira sobre os filisteus, como esmagaste os hititas e castigaste todos os inimigos dos justos, que a Tua mão poderosa esteja sobre estes homens e assegure as vitórias deles.
- Adamlar silahlı mı?
- Estão armados?
Adamlar silahlı mı diye sordun.
Perguntaste se estavam armados.
Cutter, bu adamların kim olduğunu öğren.
Cutter, descobre quem são estes tipos.
- Kötü adamları tanımıyormuş.
- Ele não conhecia os inimigos.
Bazen yardım elini görmenin zor olduğunu anlıyorum, etrafta silahlar, yabancı adamlar ve onca karmaşa varken bu zor.
Compreendo que, às vezes, pode ser difícil ver a mão que ajuda, com tantas armas, tipos estranhos, confusão e afins.
Konuşurken bile adamlarım bölgeyi sarıyorlar.
Eu tenho os meus rapazes a examinar a área neste preciso momento.
Sen ve benim gibi adamlar, bizler hayatta kalanlarız.
Tipos como eu e tu, somos sobreviventes
Şimdi anladım, adamlar... Hayır bekleyin, kızlar...
Eu já sei, aqueles rapazes, não, espera, aquelas raparigas...
Adamlar silahlı.
Eles estão armados.
Bu adamların istedikleri para çok az.
E o que eles querem não é nada.
Kralı gece yarısı öldürmesi için gönderdi. Kumar Varma ve adamları..... bütün nöbetçilerimizi öldürdüler.
Ele mostrou-lhe a passagem secreta conhecida apenas pela família real e enviou-o para matar o rei à meia-noite.
Şimşekleri, adamları ve atları gördünüz mü?
Viu os relâmpagos, os homens e os cavalos?
Kılavuzda kurt adamların bunu yapabileceği yazmıyor.
Em lado nenhum do manual diz que lobisomens conseguem fazer isso.
Büyük FBI adamları FBI hazırlık bölümünü aramışlar.
Os tipos grande do FBI chamam para os pequenos programas pré-FBI.
Kuşu ötmeyen adamlar...
"levantá-lo", se percebes o que quero dizer.
- Adamlarımız içeri girdi mı? - Henüz değil.
- Os nossos homens entraram?
Tek bildiğim, adamlarınız tarafından ölüme terk edilmiş bir şekilde Nimbo'da bulunduğum.
Tudo o que sei é que fui encontrado em Nimbo, deixado a morrer pelos teus homens.
O adamları sen öldürmedin.
Não mataste aqueles homens.
Bu adamlar seni bulursa, işini kesin bitirirler.
Se aqueles homens encontrarem-te, de certeza que terminam o trabalho.
Adamların benim hakkımda haklıydı.
Os teus homens tinham razão acerca de mim.
Ne amaçla adamlarımı katlettin?
Por que motivo mataste os meus homens?
Lucas adamların tarafından yaralandı ve bunun yüzünden hafızasını kaybetti.
Foi o Lucas que foi ferido pelos teus homens e perdeu a memória por causa disso.
Ben adamları öldürdüm.
Eu matei homens.
Adamlarını topla.
- Ouviste-me. Reúne os teus homens.
Adamlarını geri çek ve teslim olmalarını söyle. Yoksa Tanrıya ant olsun ki Seni kendi silahınla gebertirim.
Diga aos teus homens para pararem e para se renderem, ou juro por Deus que disparo contra si com a sua própria arma.
Karen Chapman yaralandı... Çünkü onu öldürmek istedim, çünkü adamlarımı Kansas'a öldürmek için gönderdim.
A Karen Chapman foi ferida... porque eu queria-a morta, porque enviei os meus homens para matá-la em Kansas.
Buraya kadar gelmek için adamlarımıza akıl almaz şeyler yaptırdık.
Tu e eu convencemos os nossos homens a passarem por coisas imagináveis para chegarmos até aqui.
Bu adamları gemiden çıkarmazsak hepsi ölecek.
Se não tirarmos estes homens do navio, estão mortos.
Düşmanlar kadar kendi adamlarımızı da öldürürüz.
Iríamos matar os nossos homens e os deles.
Adamlarının gemiyi ele geçirebileceğinden emin misin?
Tendes a certeza que os vossos homens conseguem capturá-la?
Teach, iyi bir savaşçı olsa da gemisi güçsüz durumda ve adamlarım kalabalık ve güçlü bir şekilde üç farklı yönden saldırabilir.
Teach é um oponente formidável, mas o navio dele está enfraquecido, e os meus homens conseguem atacar de três posições com maior número, com maior disciplina.
Neyse ki benim adamlarımın da motivasyonu gayet yerinde.
Felizmente, os meus homens também gostariam de ter um bocado para eles também.
Şayet insanlar bizi ben adamların yerine eşleriyle oturduğumda daha iyi anlayacaksa eğer dünya onlara böyle daha mantıklı gelecek ve bu sayede otoriten artacaksa hatta rahatsız edici olsa bile seninle anlaşma yapmak istiyorum.
Se a rua nos entende melhor quando me sento entre as esposas dos vossos homens em vez de entre os vossos homens, se o mundo lhes faz mais sentido dessa forma e a vossa autoridade aumenta por causa disso, por muito desconfortável que seja, então esse é um compromisso que estou disposta a assumir.
Gelen adamların söylediklerine göre son sandal buymuş.
De acordo com os homens que acabaram de desembarcar, este é o último barco de remos.
Flint'in adamlarından mısın?
Fazes parte do círculo íntimo do Flint?
Senin adamlarının benimkilere neler yaptığına şahit oldum.
Vi o que o teu povo fez aos meus homens.
Kendi adamlarına sırtlarını çevireceklerini sanmıyorum lordum.
Duvido que eles se virem contra os da sua espécie, meu Lorde.
Biz de ona bizzat meydan okuyup kasabaya girmeye çalıştık ama adamları çok fenaydı. Çok kanlı bir savaş oldu.
Por isso, desafiámo-lo directamente, tentámos forçar a nossa entrada na cidade, mas... os homens dele são fanáticos, e a luta foi das mais sangrentas.
Adanın çoğu tarafını adamlarım yönetiyor.
O meu povo tem domínio livre sobre a maior parte do resto da ilha.
Adamların mı?
O teu povo?
Buradaki adamlarınla bile, Nassau'ya ilerleyip zaferi garantilemek için gereken sayıya ulaşamayız.
Mesmo com os teus homens aqui, não temos números suficientes para atacar directamente Nassau e assegurar a vitória.
Ama şimdi, buradaki adamları da katınca, mümkün olacağını düşünüyorum.
Mas agora, com os homens que tenho aqui, acho que é possível.