Adil translate Portuguese
8,101 parallel translation
Eğer birisi benim rızam dışında, başka biriyle ilişkiye girerse, buna karşılık bende başka biriyle, adil olacak şekilde bir ilişki yaşamam sence ne kadar makuldür?
Se alguém que eu adoro foder outra pessoa sem o meu consentimento, não será certo e justo, para que a paridade seja restabelecida, que eu foda alguém da minha escolha?
Sana güvenlik ve adil bir gelir sunuyorum.
- Ofereço-vos segurança e um rendimento justo.
Acı verici ve hiç adil değil.
É uma porcaria e é injusto.
Neyin doğru, neyin adil olduğuyla değil kimin hikâyesinin daha ikna edici olduğuyla ilgilidir.
Não é o que está certo e justo. É a história mais convincente.
Senin gibi genç bir adam için hiç adil gelmiyor bu.
Um jovem como tu, não parece justo.
Seni evime tıkıp işlerimi yaptırmam hiç adil değil.
Não é justo da minha parte manter-te aqui fechada, a fazer as minhas tarefas domésticas.
Yeterince adil mi?
Parece justo?
Kabile üyelerinin'Matanga Zumbido'dediği bu yaratığa söylentiler hiç adil davranmamış.
Boatos não fazem justiça a esta criatura horrível, que membros da tribo chamam de Matanga Zumbido.
- Adil olalım, yetiyi açıklamış oldu.
- De facto, ele especificou "Yeti".
Anlamı ; adil adamların kötülüğün karşısında durma görevi vardır.
Ou seja, o justo tem o dever de fazer frente ao mal.
- Bu adil değil, Matt.
- Não é justo, Matt.
- Adil bir dünyada yaşamıyoruz.
Não vivemos num mundo justo.
Adil davranmıyorsun.
Isso não é justo.
Ama ben adil biriyim.
Mas sou justo.
Bu adil değil!
Não é justo!
Çok adil bir vücut arkadaşı olmadığın demek oluyor.
- Que não tem consciência.
Adil olmak yerine seni hayatta tutmamı görmezden geliyorsun yani?
Então mantê-lo vivo é não ter consciência?
Ama sakın ola Hilebaz'ın adil olmadığını söylemeyin.
Mas nunca digam que o Vigarista não é justo.
Bu, savunmanın adil bir yargılama sürecinden geçebileceğini gösteriyor.
Não significa que o arguido não possa ter um julgamento justo.
Bu adil değil.
Isso não é justo.
Ah, evet, bu kadar yeter fuar, yeterince adil olduğunu.
Sim, é bastante justo, é justo.
Yeterince adil.
Justo.
İşverenim her ne kadar adil ve sabırlı bir adam olsa da, genel anlamda yani ne zayıf ne de hafife alınacak bir adamdır.
Embora o meu patrão, regra geral, seja justo e paciente, não é homem com quem se brinque.
- Bu adil değil.
Isso não é justo.
- Anne bunların hiçbiri adil değil.
Mãe, nada disto é justo.
Bana adil gibi geldi.
Parece-me justo.
Belki adil bir tartışma yapılabilir.
- Mantenham a calma. Talvez possamos fazer um acordo igualitário.
Ayrıca, evliliğimizi bu şekilde kullanman hiç de adil değil.
Embora tenha sido deslealdade tua usar o nosso casamento como vantagem.
Bunun adil olmadığını düşünüyorsun, biliyorum.
Sei que acha isso injusto.
Bu adil ve doğru, Abigail.
Isto é justo e certo, Abigail.
Şimdi daha adil şekilde savaşabiliriz.
Uma luta mais justa agora.
Dün gece bana adil olarak yaklaşmadın.
Não tentaste atingir-me com lógica ou equidade ontem à noite.
Hiç adil değil ama bu.
Isso é completamente injusto.
İsrail bölgesi bir de yoğun tetkik altında. Çünkü Yahudileri katleden bu adama adil bir yargılama başlatma girişimindeler.
O Estado de Israel também estará sob um escrutínio intenso, na medida em que tenta montar um julgamento justo para o homem encarregado de destruir o povo judeu.
İşte bu adil Yalnız gel
ISTO É JUSTIÇA VEM SOZINHO
İşte bu adil.
Isto é justiça.
Ya dünya biraz daha adil olsaydı Lester öldüğünde dükkan ona miras kalacaktı.
E se... Se o mundo fosse um pouco mais justo, o Daniel teria herdado a loja do Lester quando ele morreu.
Hiç adil değil.
Não é justo!
Gerçeği saklamak seni çıldırttı, ve bu adil değil.
Esconder-te a verdade... fez-te enlouquecer e isso não é justo.
Düzeltebilmek için her şeyi yaptı, hayatını tehlikeye attı bu hiç adil değil!
Ela fez tudo para reparar isso, arriscou-se, não é justo!
Hiç adil değil bu.
Não é justo.
Pek adil bir dövüş değil gibi.
Não vejo como possa ser justo.
Birçoklarına göre bu kural büyük bir talihsizlik, adil değil ve değiştirilmeli.
Muitos dizem que esta regra é infeliz, injusta e que devia mudar.
Adil mi yani?
Quer dizer, é justo?
Bu hiç adil bir görüşme değil.
Não é uma audiência justa.
Bruce, biraz adil olalım.
Mas, Bruce, sejamos justos.
Adil bir şekilde.
De forma justa.
Adil bir davranış değildi Fitz.
Não foi justo para nós.
Adil değil.
Não é justo.
- Bu adil değil.
- Isso não é justo!
Bu hiç adil değil.
Não é justo.