Ahlak translate Portuguese
1,860 parallel translation
Ahlak Komitesi bana bağlıdır. Ama kararlarına nadiren müdahale ederim.
A Comissão de Ética reportou para o meu gabinete mas eu posso interferir nas decisões deles.
Herhalde burs başvurusunda yalan söylediği için Ahlak Komitesi önüne çıktığını da söylememiştir.
E suponho que não te disse que foi responder à Comissão de Ética por mentir na candidatura escolar?
Bu öpücük ateşliydi demiyorum, dinleyenler, ama ahlak polisi buradaysa, avukatımı istiyorum!
Não estou a dizer que o beijo era mau, Srs. ouvintes, mas se a policia estivesse aqui, exigia um advogado!
Bunun için burayı rotadan çıkaran sessiz anlaşmalara ve ahlak anlayışlarına son vermem gerek.
Para isso, tenho de acabar com o padrão de acordos silenciosos e trocas morais que nos desviaram da rota.
Michael ın ahlak sorunları da varmış.
Michael está a ter uma crise moral.
Benim iş ahlakım ve senin profesyonelliğin.
O meu Maquiavelismo e o teu profissionalismo.
O yüzden bana ahlak dersi vermeye kalkma, tamam mı?
Não venhas com moralidades.
Artı, her şeyi kendim yaparak bu üstün ahlak havasını korumaya çalışıyorum.
E mais, quero manter este ar de superioridade moral fazendo tudo sózinha.
Açık konuşursam, senin çalışma ahlakından şüpheliyim.
Para ser franco, a tua ética laboral está um pouco invertida.
Ahlak zabıtası.
O polícia do sexo.
- Ahlak zabıtası!
- Polícia do sexo!
Ahlak zabıtası mı?
Polícia do sexo?
Bak, Vic'in ahlak anlayışının tuhaf olduğunu biliyoruz.
Ouve, ambos sabemos que o Vic é um agente com falta de ética.
İşte bu nedenle birtakım asker ve bahriyeliyi idare etmek için mesleki ahlak kuralları ve nizamlar bulunmaktadır, ki bu sayede askerlerinizin sadist eğilimlerini kısıtlayabilesiniz.
É uma das razões porque, convém ter normas, e um código de conduta, para ajudar-te a comandar, um sem número de soldados, e fuzileiros navais. E para que possas usar, esses instrumentos, para proíbir esta tendência, nos teus soldados.
Bazen ne olursa olsun kendi ahlakıma göre hareket etmeliyim diye düşünüyordum.
Às vezes, acho que devia ter, seguido os meus princípios morais, no lugar das práticas habituais.
Üniformalı erkek ve kadın askerlerinize karşı adaletli davranmanızı, uğruna canlarını tehlikeye attıkları ideallerini ifade eden tam ahlak kurallarını onlara vermenizi sizlerden ısrarla istiyorum.
Pedimos encarecidamente, para fazerem justiça aos seus homens, e mulheres uniformizados, a dar-lhes normas de conducta que sigam, os ideais pelos quais, arriscaram as suas vidas.
"Toplumda ahlak çöküntüsü olduğu için her erkeğin, bir karısı olmalıdır ve her kadının, bir kocası olmalıdır Erkek karısına karşı evlilik yükümlülüklerini yerine getirmelidir..."
"Como há tanta imoralidade, " cada homem terá a sua própria mulher, " e cada mulher terá o seu próprio marido.
3 yıl boyunca ahlak masasında çalıştım.
Eu fiz 3 anos no esquadrão de drogas.
Biri masa altından beni rahatlatırken, ahlak nutukları mı atmalıyım? Oh, evet, lütfen.
Vou tornar-me no gajo que dá sermões sobre moralidade enquanto alguém me bate uma debaixo da mesa?
Yalan dolan senin ahlakında var, benim değil.
Falta de ética é o teu estilo, não o meu.
Eskiden bunu Ahlak Masası'nda hep görürdüm.
Não. Eu via isto no Dpt. Criminal a toda a hora.
Karargahtan ahlak zabıtasına çalışırdı ben ise rozet alır almaz buraya tayin edildim.
Ele trabalhava na Sede e eu estou colocado aqui desde que fui promovido, aqui tem.
Rakamlarla ilgilenirdim, Max ahlak zabıtasındaydı ve... Bazen ona bu bölgedeki birkaç yer hakkında tüyo verip yardım ederdim, o tarz şeyler yani.
Eu trato de números, o Max estava nos narcóticos, então... algumas vezes dei-Ihe umas dicas sobre alguma contabilidade daqui da zona e coisas no género.
Anlaşılan senin çalışma ahlakın biraz bulaşıcı.
A tua ética de trabalho é contagiosa.
Monk, Bir kaç yıl ahlak masasında çalışmıştım? Evet.
Monk, tu sabes que eu trabalhei como vice-capitão alguns anos.
Bay Ahlak..
O Sr. Moralidade...
Ne şişe, ne görünürde bir fahişe ve ahlak dersi veriyorsun.
Oh, olha só para ti, a pisar o terreno da moralidade. E sem uma garrafa ou prostituta à vista...
Bir kenarda oturup, ahlak mı ahkam keseceksin yoksa davaya katılıp, işimize yarayacak bir şey mi vereceksin?
Vai permanecer de lado, a rezar baixinho, ou vai entregar-se ao caso e contar-nos algo que nos seja útil?
Ahlak ve dürüstlüğümden şüphe eden bir adamın emrinde hizmet etmeyeceğim.
Não servirei às ordens dum homem que questiona a minha integridade.
Gri ahlak ile rahatim.
Eu estou bem com a falta de ética.
30 bin dolar borcun varken, iş ahlakını dikkatli eleştirmelisin.
- Claro. Quando se deve 30 mil dólares não devemos criticar a ética dos outros.
Dr Overland ile ilgili biraz araştırma yaptım biraz ahlak yoksunu biriymiş.
Bem, fiz alguma pesquisa sobre o Dr. Overland e o seu pequeno antro de iniquidade.
Benim konumumdaki biri için ahlak dışı bir şey olur bu.
Isso não seria ético para um homem da minha posição.
Siz ikiniz kampın ahlak polisi kesildiniz.
Vocês os dois agora são a Polícia moral do acampamento.
- Evet, yani, bu hırsızlık. Oh, oh, afedersin, sen ahlak profesörü müsün?
Pára com este disparate e ajuda-me a cuidar das crianças.
Ö-öyle misin? Ahlak profesörü var mı burada?
Um quarto escondido.
- Hiç sanmıyorum. Edie'yle ya da arabanla yapacağın, herhangi ahlak dışı birşeyi görmesini hiç istemem.
Não quero que ele esteja por perto quando tiveres outro ataque de moralidade atrasada.
Bu yapılanlar, bu insanların yaptıkları bizim dini altyapımızdan gelen ahlakımızı bozuyor. Bunu istemiyorum.
O que estas pessoas estão a fazer é a mudar os princípios morais da nossa religião, e não quero que isso aconteça.
Ayrıca insanlara kul olarak din ve ahlak kuralları çerçevesinde size itaat etmelerini ve minnet duymalarını gösterecek bir araçtır.
Elas também são um meio de demonstrar ao povo da obediência, que como súditos, eles devem a Deus e as leis do homem, - para Vossa Majestade.
Hiç ahlakın yok, değil mi Bob?
Não tens nenhuma ética, pois não Bob?
Yivo bana eskiden ne kadar ahlak saplantılı olduğumu anlamamı sağladı.
O Yivo mostrou-me a pudica de mentalidade limitada que eu era antes.
Yazık ki, yolumuz Momon'un şeytani ordusuyla kesilmiş. Tıpkı ahlak anlayışı gibi.
Infelizmente, temos o caminho obstruído pelo Exército da Momon e pela sua Marinha de moral dúbia.
Ahlak anlayışının mühendislikte olduğundan daha önemli olduğu bir iş ya da kariyer düşünemiyorum.
Não me ocorre nenhum trabalho ou carreira em que o entendimento da ética seja mais importante do que na engenharia.
Ahlak kurallarına uyan şey bu
- É a Atitude Mais Correcta
Ama toplumda ahlak diye bir şey kalmamış.
Mas a nossa sociedade é doente.
Yehova, bahşettiğin nimetler için bugünü düzenleyebilmemize izin verdiğin ve sözlerinle cemaatine iyi ahlak yolunda ilham verdiğin için sana şükürler olsun.
Jeová, obrigado por abençoar essa reunião e por inspirar e edificar sua congregação com Sua palavra.
Ahlak abidesi olma.
Vamos lá! - E por não tara o moralista!
Tanımadığın, bir daha görmeyeceğin küçük geri zekalılarla yatıyorsun ve bana ahlak dersi mi veriyorsun?
Tu, que dormes com estranhos! E ainda me dás lições?
Gerçek olduğunu düşündüğümüz herşeyde, ahlak, ahlaksızlık, iyi, kötü...
E tudo o que eles acham que é real - a moralidade, imoralidade, bom, mau...
- Yalnızca ahlak dışı olaylara, öyle mi?
É só para fins imorais, certo?
- Evet ben ahlak profesörüyüm. - Hassiktir git, ben Kevin Bacon'ım!
Ouro, prata, meias vermelhas apropriadas para um gigante.