Ahlaksızlık translate Portuguese
269 parallel translation
Bu ahlaksızlık!
É ultrajante!
Ahlaksızlık bu!
Que ultraje!
Ahlaksızlık hakkında yeterince konuştun.
Falaste demasiado sobre corrupção.
Ahlaksızlık, şehvet, yozlaşma.
Vício, luxúria e corrupção.
Bu ne cüret, resmen hainlik bu! Ahlaksızlık, yüzsüzlük!
Passe, traidor, perjuro e pérfido!
Yoksa ahlaksızlık mı ediyorum?
Ou estou a ser antiético?
Fakat kendi arkadaşının karısıyla oynaşmanın ahlaksızlık olduğunu düşünüyorum.
Mas acho que é de mau gosto brincares com a esposa do teu próprio amigo.
Öyle bir ortamda içip sızılan, kumar oynanılan ve ahlaksızlık dolu olan bir ortamda son fethini anlattı övünerek.
Diante daquelas pessoas, naquele ambiente de álcool, jogo e prostitutas, falou em voz alta de sua última conquista.
Londra'nın ahlaksızlık yuvasının tam ortasında, işin daha kötüsü sahnede karanlık bir figür var - yani sen Bill.
E pior, uma figura obscura passeia-se pelo palco. É Bill.
Ahlaksızlık.
É chocante.
Bilgenin kehaneti gibi, kötülükler ve korkunç veba hastalığı ahlaksızlık ve şehvet, onların üzerlerine geldi.
Doenças e epidemias terríveis Elas caíram sobre eles... "HOLTEL" por causa da corrupção e luxúria, que prometeu às mulheres e aos homens ".
Genç hanım daha çok körpe. eğer aldatacak olursanız. kibar bir hanıma yapılabilecek en büyük ahlaksızlık olur.
Pois a donzela é jovem e, se a enganardes, será uma vil e mesquinha acção para com uma senhora.
- Bu ahlaksızlık.
- Isto é imoral.
Sodom ahlaksızdı ve ahlaksızlık sürdü
Sodoma era vício e vice-versa
Nerede daha çok ahlaksızlık var, bilmek istiyor musunuz?
Quereis ver onde o vício é pior?
... bu kasaba şehvet ve ahlaksızlık yuvası!
... esta cidade de luxúria e corrupção!
Sodom ahlaksızdı ve ahlaksızlık sürdü,
Sodoma era vício e vice-versa
Nerede daha çok ahlaksızlık var, görmek istiyor musunuz?
Quereis ver onde o vício é pior?
Ahlaksızlık hiçbir zaman reddedilmedi daima kabul edildi...
Vícios nunca rejeitados e sempre aceitos.
Bir illüzyonla savaşmak ahlaksızlık değildir, Mr. Spock.
Não há nada de imoral em combater uma ilusão, Sr. Spock.
Ahlaksızlık, kanundan kaçmak, bu da yetmiyormuş gibi, bir de, gerilla gibi davranıyorlar.
Atentado ao pudor, desordem na via pública, delito de fuga e, como se isso não bastasse, transformaram-se em guerrilheiros.
Yüce Tanrım, dinsizlerle yaşamış bu çocuğa büyüklüğünü göster, onu içindeki ahlaksızlık ve kötülüklerden arındırıp yeniden kar kadar beyaz yap.
Senhor, olha para este pobre rapaz que viveu entre os gentios e limpa-o de toda a corrupção dos costumes pagãos deles e torna-o de novo branco como a neve.
İsim yok, ahlaksızlık yok.
Não vou dizer nomes.
Ama doktor bu ahlaksızlık! Saçma.
- Mas, doutor, isto é imoral!
Ahlaksızlık aldı yürüdü
Imensamente ruim e corrupto és
Barlarda kavga, halka açık yerlerde ahlaksızlık var... ve gençler de doğru yoldan saptırılıyor, ve şimdi anlıyorum ki bunların tümünün kaynağı burası - o şeylerin hepsi bu sınıftaki pis fikirlerde kök buluyor.
há prostituição nos bares, há indecência em lugares públicos, há corrupção da juventude, e agora vejo que tudo provém daqui - provém destas porcarias que se ensinam nesta aula.
- Cinayet, ahlaksızlıktır! - Ahlâksızlık, özneldir.
- O homicídio é imoral!
Ahlaksızlıklarınız, utanarak gizlediklerinizden açık açık sergilediklerinize kadar!
Dos vícios timidamente escondidos aos vícios exercidos abertamente.
Hayatımda böylesine korkunç bir ahlaksızlık duymadım hiç.
Nunca ouvi nada tão monstruosamente perverso, na minha vida.
Onu, ahlaksızlık yapmayan biri olarak tanıyorum.
Em todo o tempo que o conheci... jamais fez algo imoral.
Mikropluk, ahlaksızlık şu bu, dağılın işte!
Animais, imorais, tudo o que queiram, mas agora se dispersem!
Veya bu iş, şehrin pisliğinde yürümek. Giderek büyüyen ahlaksızlık ve bürokrasi dalgaları.
Nem patinhar no lodo desta cidade, ver-me envolvido na onda crescente de apatia, corrupção e burrice.
Eğer bir ahlaksızlık varsa, bunun kökü o dur.
Se há indecência em algum lado, ela é a sua raiz.
çoğunluk buna inanır, savaşların altında ve üstünde ahlaksızlık olduğu,
se a maioria chega à convicção que as guerras são profundamente imoral e degradante
Veba, savaşlar, ahlaksızlık... yalancı peygamberler, sahte kahramanlar, altına tapanlar.
Peste, guerra, corrupção, falsos profetas, falsos ídolos, adoração do ouro.
Bu hükümetin bizim vergilerimizi bağımlılara akıtması ahlaksızlık.
É imoral o governo usar os impostos em favor dos viciados.
Son çekimler. Ahlaksızlık!
O expoente máximo em fotografia.
Birini yasal olarak soyduğunda risk almazsan, kolay yolu seçersen, bu ahlaksızlık olur.
Quando roubamos alguém, "dentro da lei", sem nos arriscarmos, é imoral.
Çoğu insan gibi, Elaine neyin kanunsuzluk neyin ahlaksızlık olduğu konusunda kafan karışmış. Hayır.
Como a maioria das pessoas, confundes moralidade com legalidade.
Herkes cinsellik ahlaksızdır diyor ama tek ahlaksızlık savaştır.
Todos dizem que o sexo é obsceno... mas a verdadeira obscenidade é a guerra.
Bir vatandaşa, kendi yöntemleriyle kanunu uygulamasını tavsiye etmem ahlaksızlık olur.
Não posso aconselhar um cidadão a tomar a lei nas suas mãos.
hayatımı böyle insanlara karşı savaşarak geçirdim. Her gün bu suçları temizlemeye çalışıyorum.. .. ikiyüzlülük, ahlaksızlık.
E eu, eu que passo a vida a combater gente como ele, todos os dias a trabalhar, com os cidadãos contra a corrupção... a hipocrisia, a imoralidade.
Ne ahlaksızlık!
Esta falta de ética...
Tanrım, bu ne ahlaksızlık ne de şehvet duygusu... sadece size hizmet edecek bir oğlan çocuğu doğurma isteği.
Senhor, não é por luxúria nem vício, mas para dar um filho ao Teu serviço.
- Ahlaksızlık mı? Ne yaptın?
Maldade moral.
Ahlaksızlık yapmayacağım, yalan söylemeyeceğim ve çalmayacağım.
I não mentirá, engane ou roube.
Kalbimizdeki saflık ve aklımızdaki dürüst düşünceler bizi şeytanın ahlaksızlığından koruyacaktır.
Com pureza nos corações armamo-nos com a intolerância contra todo o mal.
- Ahlaksızlığa kıyasla.
- Comparadas com a imoralidade.
Kızının sürgüne gitmesine yol açan, onun ahlaksızlığıydı.
Que foi a malvadez dela que o afastou?
Çünkü bu kitaplardan birinde ahlaksızlık konusuna ayrılmış koca bir bölüm var.
E aí? É contra a Lei.
Ahlaksızlık bu, ahlaksızlık!
- É imoral, é imoral!