Aramış translate Portuguese
3,945 parallel translation
Susannah'nın telefon kayıtlarına göre ölmeden önceki gün Hudson Üniversitesi'ndeki Profesör Jason Byford'u aramış.
De acordo com as chamadas dela, a Susannah ligou para o professor Jason Byford, da Universidade de Hudson, um dia antes de morrer. E ouçam isto.
Susannah'ın telefon kayıtlarına göre geçtiğimiz birkaç ay boyunca sizi ara sıra aramış.
Agora, pelo registo telefónico da sua prima, ele ligou-lhe com mais frequência nos últimos meses.
Soracağım soru şu! Olay Yeri İnceleme Ekibi kapı kolunda parmak izi aramış mıdır?
A Polícia Cientifica recolheu material da maçaneta para encontrar impressões digitais?
Ayrıca katil teknelerden anlayan biriyse, teknenin kullanılmadığını gösteren işaretleri aramış ve bulmuş olabilir.
Também é possível que o assassino conheça os barcos. Procurou sinais de que o barco não estava a ser usado.
Müdür silah seslerini duyup polisi aramış.
O gerente ouviu os tiros, chamou a polícia.
Neden benden önce sizi aramış ki?
Porque é que ele telefonaria - a vocês antes de mim?
Ondan kurtulup kendini evine atmış. Pencereden baktığında adam hala oradaymış ve onu bekliyormuş. O da polisleri aramış.
Fugiu e entrou no prédio, mas, quando olhou pela janela, ele ainda estava à espera, então ela chamou a Polícia.
Red'in ofise geldiğini öğrendiğinde Garrick'i saldırıyı başlatması için aramış olmalı.
Quando o Red estava nos Correios, ligou para despoletar o ataque.
Dennis orayı 6 kez aramış.
O Dennis ligou 6 vezes para lá.
Çektin mi? Winston her çatıyı ve bacayı aramış.
O Winston procurou em cada telhado e chaminé.
Geçen hafta Ely cezaevinden birilerini aramış.
Na última semana, ele esteve em contacto com alguém na Prisão Ely.
Ama yaralanmadan önce onları aramış.
Mas ligou antes do ferimento.
Ev arkadaşı 911'i aramış.
Então ligou para o 112.
Amy şunu aramış : "Daniel Craig'in elleri" artı "yakın çekim".
E a Amy pesquisou "mãos do Daniel Craig" e "de perto".
Sesli mesajları bir kontrol et,... bir kaç kez Nina aramış.
Estive a ouvir o meu atendedor, a Nina ligou, várias vezes.
Beni Tren İstansyonundaki ankesörlü telefondan aramış.
Ela ligou-me de um telefone público, na DC National Station.
Bizi de bağlantısı ödemeyi yapmazsa onu ele vereceği için aramıştır.
Talvez nos tenha telefonado para fazer com que o encarregado pense que ele o entrega caso não pague.
Birisi haberlerden Maddox'ın yüzünü tanımış. Onun için aramış.
Alguém viu o Maddox nas noticias e fez uma denúncia.
Francis Artegee çok kez aramış hatırlarsınız diye düşündüm.
É que ele ligou-lhe tantas vezes, - que presumi...
Aramış olduğun huzuru buldun mu, Alcmena?
Você encontrou a paz, Alcmena?
- Evan 800 kere aramış resmen.
- O Evan ligou umas 800 vezes.
Biri, Pensilvanya'da evinin yakınındaki ankesörlü telefonu aramış.
Alguém ligou da cabine perto de casa dele para uma cabine na Pensilvânia.
Sonra telefonu alıp karısını aramış ve demiş ki :
Ele pega no telefone, liga à esposa e diz,
Komşusu rahatsız olup bina yöneticisini aramış.
Um vizinho queixou-se e chamou o administrador do prédio.
- Aramış adam. - Baban yahu!
- Ele apenas telefonou.
Paskalya Bayramında gözleri bizi aramış.
Sentiu a nossa falta pela páscoa.
Nereden bilecekler ki? Herhangi birisi aramış olabilir.
Podia ter sido qualquer um.
Çekiciyi aramış bizde onu bekliyorduk.
Ele chamou um reboque e estamos à espera.
Aramızda 60 milyon dolarlık elmas dururken gerçekten değil ama bir çeşit sınırdan kaçma ihtimalimizi düşündüm.
Devido ao diamante de 60 milhões de dólares que está connosco, meio que estamos, mas não estamos, a pensar em fugir do país.
dinle, um... öncesinde Cristina ile konuşmak için hazır değildim, çünkü aramızdaki şey herzaman çok karışıktı.
Ouve... Eu não estava pronto para falar da Cristina, porque as coisas entre nós sempre foram complicadas.
Aramızda çok fazla sır var, kardeşim.
Há muitos segredos entre nós, irmão.
Ve aynısını senin için söyleyemem, aramızdaki karmaşık geçmişi göz önüne alınca.
Não posso dizer o mesmo de si, dado o nosso passado único e complicado.
Benden iş öncesi uğramamı istemişti bana vrecek bir şeyi olduğunu söyleyerek, fakat açıkça görülüyor ki aramızdaki gergin havayı yumuşatmaya çalışıyor.
Pediu-me para passar por cá antes do trabalho, porque tinha algo para mim, mas é óbvio que ela tenta provocar um encontro entre nós.
Aramızda ne olduysa olsun, şimdi bana inanmalısın.
O que quer que tenha passado entre nós, confia em mim agora.
Sığındığım yer aramızda kalırsa ben de sana iyi davranabilirim.
Mantém a minha chegada entre nós e, talvez, te facilite a vida.
Birbirimizden uzaklaştığımız yıllar sonrasında, Nolcorp'un başarısı sonunda aramızı iyi yapmıştı, benim araştırma departmanı tesislerimi görmek için
Após anos afastados, finalmente o sucesso da Nolcorp fez com que nos aproximássemos.
Aram, o fotoğrafı yayınlar mısın?
- Podes pôr aquela fotografia?
Karşılığında ise aramızdaki sırrın sır olarak kalacağına güvendik.
E, em troca, esperamos que o nosso segredo permaneça secreto.
Ama bu sırada, aramızdaki sorunu halletmenin bir yolunu bulmalıyız.
Enquanto isso temos de encontrar uma maneira de superarmos isso.
İtfaiye ile aramızda tekrar savaş başlamış görünüyor.
Vejo que estamos novamente em guerra com os Bombeiros.
Şimdi nasıl aramızı düzeltmeye çalışırsın?
Como é que tencionas compensar-me?
Belki de, bizim aramızı bozmaya çalışıyordur.
Talvez ela esteja a tentar causar uma divergência entre nós.
Aramıza mı girmeye çalışıyorsun?
Estás a tentar a arranjar lance?
Mütevazı meyve sineğinin aramızdan ayrılışıyla orman titremeye başladı.
A floresta treme na passagem da humilde mosca da fruta.
Sıradaki şarkı aramızdaki bir genç adama gitsin.
A próxima é para um jovem aqui presente.
Şimdi, biz Connor ve onun sürüsüyle aramızda huzursuz bir barış var gibi davranıyoruz.
Agora, queremos supor que temos uma paz inquieta com o Connor e o seu grupo por lá.
Aramızda ilk sınıf son sınıf sistemi var.
Há uma dinâmica caloiro / finalista entre nós.
Rose'la aramızdaki bağ psişik bir GPS gibi çalışıyor.
O meu elo com Rose é, praticamente, um GPS psíquico.
Çünkü aramızı düzeltmeye çalışıyordum. Ama kesin olarak bitti.
Porque estava a tentar resolver as coisas.
Tarif ettiğiniz şekilde bu mutantlar zaten aramızda yaşıyorsa barış içinde yaşıyorlar demektir.
Se estes mutantes, como os descreve, já vivem entre nós, então vivem cá pacificamente.
Dinle, aramızda, Ben bir plan üzerinden çalışıyorum ve umuyorum ki Andover teknede olacak.
Ouça, entre nós, eu estou a trabalhar num plano de backup e à espera do Andover ficar a bordo.