Aıle translate Portuguese
13,471 parallel translation
Rahatsızlık için özür dilerim, ama az önce Gil'le konuştum.
Desculpem a intrusão, mas acabei de falar ao telefone com o Gil.
İhtiyacım olan çoğu şeyi kendim halledebilirim ama diğer şeyler için, Toby'le konuşabilsem iyi olur.
A maioria das coisas que preciso posso ir buscá-las à prateleira, mas, para o resto, seria muito útil poder falar com o Toby.
Oliver şu an Merlyn'le konuşuyor ve Merlyn piçin dik gidenidir ama kızını kurtarmak için yapmayacağı şey yoktur.
O Oliver está a falar com o Merlyn agora. O Merlyn é um miserável, mas vai fazer qualquer coisa para salvar a filha.
Hayır, Dr. Lamb'le konuştum.
Não, falei com a Dra. Lamb.
Birlik'le olan onca münasebetinden sonra bile dünya için yaptıklarına karşı hâlâ bihabersin.
Com a tua experiência toda com a Liga, ainda és ignorante sobre o que ela faz ao mundo.
Alex'e Felicity'le konuşmasını söylemelisin.
Diz ao Alex para falar com a Felicity.
HIVE, yoluna Genesis'le beraber devam ediyor seninle değil.
A COLMEIA está a seguir com com a Genesis, mas não contigo.
Dr. Railly'le olan seansımı bitireceğim yalnız olarak.
Completarei a imersão com a Dra. Railly... sozinha.
Şüpheler Sol'un, Batman'le de karşı karşıya geldiği bilinen yüksek teknoloji kullanan yeni bir rakip çete ve mafya arasında yakın zamanda alevlenen bölge savaşlarının kurbanı olduğu yönünde.
Suspeita-se de que Sol terá sido vítima da recente guerra territorial entre a máfia e um novo gangue rival com criminosos da alta tecnologia e que já se cruzaram com Batman.
Katherine'in 12. doğumgününde o ve kardeşi Elizabeth anneleri Gabrielle'le birlikte kaçırılıp fidye için alıkondular.
No 12º aniversário da Katherine, ela e a irmã gémea Elizabeth foram raptadas, juntamente com a mãe delas, Gabrielle, e mantidas como reféns.
Mills'le bu kadar çabuk kaynaşmanın sebebini merek ediyordum
Queria saber como é que tu e a Mills se aproximaram tão rápido.
Toothless'le ben şey, Stormfly da, bilirsin...
Com o Toothless, claro... Porque com a Stormfly, seria...
Ken'le birlikte akşam yemeğine gelmiştik ve Robert gayet iyi gözüküyordu.
O Ken e eu estivemos cá a jantar com os rapazes e o Robert parecia bem.
Mallory'le nasıl gitti?
Como foi com a Mallory?
Izzy'le onları oyalayacağım.
Eu e a Izzy vamos levá-los para longe.
- Hayır, ben Val'le birlikteydim!
! - Não, eu estava com a Val!
Norma Bates'le ne zamandır evliydiniz?
Quanto tempo foi casado com a Norma Bates?
Clary'le bütün gece ne yaptınız, bilmiyorum ama iki kişi olduğunuzu biliyorum, bari birinizin yanında telefon olsun.
Não sei o que tu e a Clary fizeram a noite toda, mas sei que, entre os dois, pelo menos um tem telemóvel.
- Bir dakika, gece boyunca Clary'le miydin?
- Estiveste com a Clary toda a noite?
Seelie'ler Merkez'le haberleşmeyi kestiler ve nedenini de söylemiyorlar.
Os Seelies deixaram de comunicar com a Clave e não explicam porquê.
Görev Merkez için o kadar önemliyse Isabelle'le giden kişinin ben olmasını isterim.
Não tens de me dizer isso. Se a missão é importante para a Clave, prefiro ser eu a ir com a Isabelle.
Kraliçenin Merkez'le iletişim sıkıntıları çektiği doğru mu?
É verdade que a vossa rainha cortou as comunicações com a Clave?
- Isabelle'le siz yapın.
- Tu e a Isabelle podem fazê-lo.
Merkez'le irtibatı bu yüzden kesmişler.
É por isso que não falam com a Clave.
Ve Clary'le hep birbirimizin arkasını kolladık.
Quero dizer, eu e a Clary sempre nos protegemos um ao outro.
Babanı ilk duyduğumda, Jocelyn'le daha yeni görüştükleri sıralarda Ayaklanma ve Çember'den çok önce Valentine Morgenstern soyadını erdemle eş anlamlı olması için yüceltti.
A primeira vez que ouvi falar do teu pai, quando ele e a Jocelyn se juntaram, muito antes da Insurreição e do Círculo, o Valentine elevou o nome Morgenstern a sinónimo de virtude.
Neden polisler Eric'le konuşmak istiyorlar?
- Eles querem falar com ele. - Porque é que a Polícia quer falar com o Eric?
Kevin'le ilgili yazılara devam edecekler mi?
Vão continuar a escrever coisas sobre o Kevin?
Penisim çok küçük ve güvendiğim bazı harika gruplar Parmak Çocuk ve Minik Tim'le Serçe Umudu erkekliğimi kabullenmeme yardımcı oldu.
Tenho dificuldades fálicas e encontro apoio em grupos excelentes, como Gaita Anã, Pau Curto e Pepino Fino, que me têm ajudado a aceitar quem sou como homem.
Maskotluğa ilk kez aşık oluşum ikinci eşim Lordes'le birlikte çocuklarımız Muffy, Ponce, Sugito ve...
Apaixonei-me pela arte de ser mascote quando eu e a minha segunda mulher, a Lordes, levámos as crianças, a Muffy, o Ponce, o Sugito e...
Eğer o raddeye gelirse Dmitriy'le uğraşma. Ortadan kaybol.
Se chegar a isso, não lides com o Dmitri.
Vampirler tarafından kaçırılmaz ve Camille'le tanışmazdı.
Nunca teria sido raptado por vampiros. Não teria conhecido a Camille.
Jocelyn'le senin hayatımda olması, bu güçleri kullanmamı engelledi.
Ter-te a ti e à Jocelyn na minha vida impediu-me de usar isto.
New York'ta olanlar ve Çember'le olan geçmişinizle birlikte ve Valentine'nın dönmesi yüzünden Merkez Enstitü'nün tehlikede olduğunu düşünüyor.
Com o que está a acontecer em Nova Iorque, o vosso passado com o Círculo e o regresso do Valentine, a Clave acredita que o Instituto está em risco.
- Robert ve Maryse'le konuştum.
- Falei com o Robert e a Maryse.
Çünkü Ayaklanma'dan önce Merkez'le anlaşma yapmışlar.
Porque fizeram um acordo com a Clave antes da Insurreição.
- Sadece Büro'yla değil Ulusal Güvenlik'le de birlikte çalışıp hassas hiçbir bilginini dışarı...
- Não é só o FBI. Têm de coordenar com a Segurança Interna, para que nada sensível...
Bize Goodwin'le görüşmenizin öncesinde Başkan'la yaptığınız görüşmeden bahsedin.
Conte-nos sobre a reunião com o presidente antes de reunir com Goodwin.
Heather Dunbar sizi Lucas Goodwin'le olan buluşması hakkında bilgilendirdi mi?
A Heather Dunbar informou-a sobre uma reunião com Lucas Goodwin?
Kimsenin Çin'le sizinki gibi bir ilişkisi yok.
Ninguém tem a relação que tem com a China.
Söylemediğin şey Frank'le çalıştığındı.
O que não disse é que estava a trabalhar com o Frank.
Biz de Sayın Lider'le kurtarma paketini tartışıyorduk.
Eu e o líder estávamos a discutir o pacote de resgate.
Yani Goodwin'le görüşmekle kalmamış bir de soruşturmayı, şu anda ameliyat masasında olan bir başkana saldırmak için kullanıyor.
Não só se encontrou com o Goodwin, mas está a usar a investigação para atacar um presidente que está na mesa de operações neste momento.
Bu konu çok önemli ve Bakan Durant'le de müzakerede bulunmayacaktınız.
Isto é demasiado importante. E não ia negociar com a Secretária Durant.
Çin'le birlikte Sibirya'yı yağmalıyorsunuz.
Vocês e a China estão a violar a Sibéria.
Bay Hex'le yaşadığınız bakışmaları düşünürsek o kasabanın seni duygulandırdığı aşikâr.
Essa cidade claramente tem uma ressonância emocional para ti, a julgar pelo olhar que trocaste com o sr. Hex.
Frank'le bazı dosyalarımızı inceledik.
Eu estive a rever alguns dos ficheiros com o Frank.
Senin Matt'le olan arkadaşlığınızın ikinizin arasında olması gibi.
Tal como a vossa amizade é entre ti e ele.
Sonra da Pilgrim'le yüzleşince bunun için asla doğru bir zaman olmayacağını fark ettim.
E depois ao enfrentar a Peregrina, percebi que nunca irá haver uma altura certa para isto.
- Lindsay'le ne zamandır birliktesiniz?
Há quanto tempo é que tu e a Lindsay estavam juntos? Quatro meses.
Beş sene önce Maze'le birlikte cehennemi terk ettiğimizde bu plaja inmiştik.
Sabes, há cinco anos atrás quando a Maze e eu abandonamos o Inferno, aterrei aqui mesmo, nesta praia.
aile 151
ailem 154
ailesi 63
ailen 55
aileme 19
ailen nasıl 44
ailen nerede 33
ailem yok 31
ailemi 22
aileler 22
ailem 154
ailesi 63
ailen 55
aileme 19
ailen nasıl 44
ailen nerede 33
ailem yok 31
ailemi 22
aileler 22