Bağımsız translate Portuguese
2,379 parallel translation
"'Çünkü bende eleştirisel ve bağımsız..... düşünme yetisi yok. " Evet, bu!
"porque falta-me a habilidade para pensar critica e independente." Sim, isso!
Bağımsızlığımız kutlu olsun, Mimi.
Feliz dia da independência, Mimi.
Benim de bağımsız olarak test edebileceğim kanıttan bir örnek getirmeyi ihmal etmişsiniz sanırım.
Parece que negligenciou a incluir uma amostra que eu pudesse testar independentemente.
- Bağımsız bir Arnavutluk yaratmak.
O que é isso? Para criar uma Albânia independente.
Bir röportajı yürütürken Bağımsız olduğunu hatırlaman çok önemli.
Se estás a conduzir entrevistas, deves permanecer imparcial.
Bağımsız bir şey!
- Imparcial!
Bağımsız diyelim.
Independente.
Artık soğuk kanlı ve bağımsız biri.
Seja quem for aquela, é fria e indiferente. Sim.
Bir sürü bağımsız filmde oynadı.
Ela já fez dúzias de filmes independentes.
Bariz fiziksel özellikler dışında ne bileyim, herhalde çok bağımsız bir kadın olmalı.
Além do óbvio, requerimentos físicos... Não sei. Acho que deve ser uma...
Jennings bağımsız bir politikacı.
O Jennings é um dissidente.
Tessa'nın kaçmasıyla ilgili haber çıkmadığından emin olmak için bağımsız bir hasar tespiti yapacaklar.
Vão fazer uma avaliação de danos independente para assegurar que não escapam notícias sobre a Tessa.
Mezun olduktan sonra internet ve oyun şirketleri için yazılım üretip bağımsız çalışmış.
Trabalhou como programador de software a recibos para companhias de Internet e videojogos, desde que se licenciou.
Bahsettiğiniz ölümlerin hepsi birbirinden bağımsız.
As mortes de que fala não têm relação.
Keşmir bağımsız olsaydı. Dünya Kupası elemelerinde oynuyor olurduk.
Se Caxemira fosse independente, estaríamos na qualificação para o Mundial.
Bu Bağımsız Keşmir, 1947.
É a "Caxemira Independente, 1947".
Andy amcanızdan bağımsız yaşamın sırlarını öğrenme zamanı geldi.
É altura de usar o guia do tio Andy para viver na clandestinidade.
Kendini çıkıştıran, bağımsız birisi oluvermiş.
He fala imenso e é independente.
Sen bağımsız yaşayanların yol göstericisisin.
- És o guru dos foragidos.
Ben bağımsız yaşayanların yol göstericisiyim.
- Sou o guru dos foragidos.
Bağımsız insan, Bill Maher.
Foragidos. Bill Maher.
Bizim görevimiz, Gather Allies istihbarat teşkilatında tekliflerimize verdiği destek ile API'yı bağımsız tutuyor.
A nossa tarefa é reunir aliados na comunidade das agências secretas que nos apoie a manter o API totalmente independente.
Birbirinden bağımsız binlerce tek hücreli birime çamurumsu bir şekil veriyorlar.
Um amebóide é composto por milhares de células independentes.
Herşeyi kaybedeceğim, bağımsız yaşamı Westmonte'da olmayı, seninle olmayı...
Vou perder tudo. Vida independente, estar em Westmonte, estar contigo...
Ayrıca, sokağa çıkma yasağı olmamasına rağmen bağımsız yaşam şartlarına uymamış ve özel mülke izinsiz girmiştir.
Violação dos termos da sua vida independente, falhar o recolher obrigatório e violação de propriedade privada.
Ondan sonra, bağımsız yaşamına dönmekte özgürsün.
Depois disso, está livre para voltar à sua vida independente.
Asla bağımsız olmaya karar veremezdim.
Nunca teria decidido emancipar-me.
İki ay boyunca yaşayacağım son bağımsız gecem.
A minha última noite de liberdade por 2 meses.
Bağımsız yaşam denilen, sen ve Lux'ın iyi bildiğinizi düşündüğüm bir yol var.
Há uma coisa chamada "vida independente", que sei que tu e a Lux estão familiarizadas. - Sim.
Avcılar çok bağımsız insanlar. Hemen her şeylerini kendileri yapıyorlar.
Os caçadores são tão autossuficientes, que fazem virtualmente tudo o que precisam.
Bizim sistemlerimiz binalardan bağımsız olarak konumlandırılmıştır.
O nosso sistema é separado do resto do prédio.
Adam değil kadın, Bağımsız Sistemler Konfederasyonu'nda bir senatör.
Ele é uma ela, uma Senadora da Confederação dos Sistemas Independentes.
Bağımsız Sistemler yasası uyarınca sözlü bir oylama yapılması gerekmektedir.
De acordo com os estatutos dos sistemas independentes, um voto de voz é necessário.
Başkan, size, Pantora ve Bağımsız Sistemler Konfederasyonu arasında bir ittifak kurulmak üzere olduğunu bilmenizi istedi.
O Presidente queria informá-lo de uma iminente aliança entre Pantora e a Confederação dos Sistemas Independentes.
Sanatsal bir bakışa ve bağımsız düşünceye ihtiyacı vardı.
Precisa de uma visão artística e um pensamento independente.
Bu kaçırmanın bağımsız bir iş olduğunu söyledi.
Disse que o rapto foi um biscate.
Bu bağımsız bir bilgisayar korsanlığı dünyası gibi bir şey.
Parece coisa de hackers.
Bildiğimiz kadarıyla bu bir rastlantı olabilir, ya da belki de anormal toplumu bağımsız olarak hareket etmiştir.
Tanto quanto sabemos isto pode ser uma coincidência. Ou talvez a comunidade de aberrações a agirem autonomamente.
Vurulma ile ilgili bağımsız bir soruşturma yapılacak mı?
- Vai haver uma investigação?
Hanımefendi, eyaletin bu yakasındaki son bağımsız ahırı işletiyorum.
Senhora, tenho o último estábulo independente nesta parte do estado.
Bağımsız olarak davrandın ve bize Bertha'yı öldürmek konusunda yalan söyledin, ama ayrıca yaptıklarının tüm sorumluluğunu da aldın.
É verdade que agiste independentemente. E mentiste-nos acerca de manteres a Bertha viva. Mas também tomaste plena responsabilidade pelas tuas acções.
Size bağımsız bir grup ajan gerek.
Precisa de um grupo de agentes independentes.
21. yüzyılda olduğumuzu biliyorum, ve siz kadınlar hayatın her alanında bağımsızsınız. Akademik alanda, zekada... ve...
Sei que estamos no século XXI e que as mulheres nos ultrapassaram na esperança de vida, estudos, inteligência e...
Ben ilginç ve bağımsız kadınlardan hoşlanırım.
Eu gosto de mulheres interessantes e independentes.
Bin yılın en önemli bağımsız yapımcısı.
O produtor Indie do milénio.
Gecenin sonunda kendimi bağımsız, nötr hissettim.
No final da noite, apenas me senti desligada, neutra.
- Bağımsız girişimciler diyebilir miyiz?
- Empresários independentes? - De que Agência?
Silahlanmayı Engelleme Birimi, düşman devletlerin ve bağımsız grupların nükleer ve kitle imha silahları edinmelerini takip ederek, buna engel olur.
Contra Proliferação registou a compra de ameaças nucleares e armas de destruição pesada por nações inimigas e pessoas que não são do governo.
Bağımsız aday olan orospu çocuğu.
Candidato independente do Município.
Baba, sana gerçek üniversiteli şeylerini sayayım,... bağımsız müzik grupları,... ilk sene alınan kilolar,... lezbiyenliğe başlangıç ki bu kızlar için,... kızları lezbiyenliğe itmek ki bu da erkekler için.
Vago interesse em lesbianismo, para as gajas. Encorajar as gajas a interessarem-se por lesbianismo, para os gajos.
- Ne? - Senden bağımsız bir şey var.
Há algo em seu quarto... algo que não se vê a olho nu.