Bilirsin ya translate Portuguese
789 parallel translation
Bilirsin ya, bilim!
A Ciência, sabe?
Bilirsin ya, zaman su gibi akıp geçiyor.
Sabes como o tempo voa.
- Çok bilirsin ya.
- O senhor sabe lá.
Biraz temizlik yapmaya gelmiştim, bilirsin ya?
Só entrei para limpar um pouco.
Öyledirler, bilirsin ya.
Têm de ser, tu sabes.
- Kullanıyorum işte.Bilirsin ya.
- Bem, uso-a, tu sabes.
Maceracı birine benzemiyorsun, bilirsin ya işte.
Bem, não tens propriamente ar de aventureira, sabes?
Aynı şey bilirsin ya, değil mi, ha?
É como sabem como é, não é?
Biraz temizlik yapmaya gelmiştim, bilirsin ya?
Estão abertos ou fechados? Só entrei para limpar um pouco.
Sadece sesli düşünüyordum. Bilirsin ya, sen gözü pek bir adamsın
- Não, estava a pensar em voz alta.
Çocukluk hali işte, bilirsin ya.
Crianças serão crianças.
Bilirsin ya, sigara külü olmalı.
Deve ser cinza de cigarro.
Bilirsin ya, dikkatli olsan iyi olur.
É melhor terem cuidado.
Bilirsin ya Antonia, ben çok uysalımdır.
Sabeis, Antónia, sou uma pessoa calma.
Orası, rahatlıkla gidip, kimse tarafından rahatsız edilmeden bilirsin ya, poker falan oynayabileceğin bir yer. Kimsenin hile yapmadığından emin olmak için oradayız.
Podem jogar póquer e ninguém vos chateia.
- Revelation Gazebo, bilirsin ya.
Prêmio Revelação, sabia?
Ama bitecek, bilirsin ya?
Mas tem um fim.
Bilirsin ya, "Sessiz ol ailemi uyandıracaksın" fısıltıları.
Sabes, os sussurros, "Caluda. Ainda acordas os meus pais."
Bilirsin ya?
Sabes?
Tabii ya, sen her şeyi bilirsin.
Pois, tu percebes muito disto.
Bazen gazetelerde, bazı banliyölerde Polonyalı bir işçinin karısını baştan çıkaran bir İtalyan'ın hikayesini okuruz ya hani... Ve her zaman da bıçağın ucunda sona erer bu haberler, bilirsin.
De vez em quando, leio nos jornais que numa localidade longínqua um italiano quis roubar a mulher a um polaco e que acabou à facada.
Bilirsin, buradan Savannah'ya kadar benden büyük günahkâr yoktu.
Sabes que näo houve maior pecador do que eu daqui até Savannah.
Gelecek sefere sen sizin pınara git bilirsin manolya var ya onun çevresinde kızılcık ağaçlarını da,
Quando vais ao poço... lembras-te daquela magnólia que tem hera à volta?
Şey, Olur da biri seni sorarasa, bilirsin, kimse sormaz ya, olur da biri sorarsa, bana bir iyilik yapar mısın?
Ouve... no caso de te perguntarem, embora seja improvável, mas se perguntarem, fazes-me um favor?
Ya da seni de yanında götürmesini iste yoksa bilirsin ki her şey bitmiştir.
Ou então deveria ter ido com ele, claro! Senão, deveria saber que estava tudo acabado.
Örneğin bir vaşak ya da tilkiyi ele alalım. Bilirsin ki, fırsat bulur bulmaz kaçarlar.
Um lince e uma raposa, você sabe que eles correm ao vê-lo.
Evet... sen de bilirsin ki Hayakawa'ya gitmek için...
Sim... mas vê que... para ir a Hayakawa...
Bunlar eski günlerdi, bilirsin ya.
Foram bons tempos, sabes?
Zihinlerin iyiye ya da kötüye nasıl kolayca yönlendirilebileceğini bilirsin.
Sabes como é fácil moldar mentes para seguir o bem ou torcê-las em favor do mal.
Planlamayı ya da planlamamayı sen ne bilirsin?
O que você sabe disso?
- Ya sen ne bilirsin Manuel?
- E você, Manuel?
Romalısın ya bilirsin, Sophia Loren nasıl? Loren?
De certo modo é como... os túmulos Etruscos do monte Fumaiolo.
Evet. Bilirsin, bana dediler ki... Tanrı'ya inanmayan birine karşı nasıl bakarsın?
Me disseram... que vocês não acreditam em Deus.
Bilirsin işte, canım istediğinde viski içmek veya yeni bir gömlek ya da onun gibi şeyler için işte.
Sabe? Como um trago de whisky... Uma camisa nova ou algo.
Bu olay ilk başladığında, yaşlı olanlar ya öldü ya da 3. aşamaya hemen geçtiler... Bilirsin, ışık körlüğü, albinoluk... Psikozlu yanılsamalar, geçici uyuşukluk, yorgunluk.
Com a epidemia, os idosos morreram ou passaram rapidamente à terceira fase, sabe como é, cegueira à luz, albinismo, ilusões psicóticas, estados ocasionais de torpor, tal como o Matthias e os demais.
Ya da bilirsin bunun gibi bir şeyler.
Ou, tu sabes, algo parecido.
Politikayla ilgilenmediğimi bilirsin ama ya Castor?
Sabeis que não me interesso por alta po-po-política. Mas, sendo assim, então e Castor?
Bilirsin, küçücük şeyler dev sorunlara dönüşüverir ya.
Sabe, coisas pequenas que são completamente exageradas.
Bilirsin işte Şöyle anlatabilirdin mesela'Kedi çatıya tırmandı sincapları kovalıyordu ve çatıda sıkışıp kaldı.
Devias dizer,... qualquer coisa como, 'O gato subiu ao telhado andava a perseguir esquilos e... e ficou preso.
Bilirsin, şu... Bayan Abbott'ın kıyafeti var ya... sen de öyle birşey almalısın.
Viste o fato que a Sra. Abbott tinha vestido?
Bilirsin, biz Tanrı'ya inanırız.
Lá acreditamos em Deus, está bem?
Pardon ya, sen her şeyi bilirsin.
Claro que saberias..
Bilirsin işte, bir film izlersin, mesela kapının çarptığını, kuşun öttüğünü ya da rüzgarı duyarsın.
Quando vês um filme e ouves uma porta bater, um pássaro cantar ou o vento...
Evet, tüm treni kapladı, ve kaydırma gibiydi, bilirsin, onların kaydırmalarını?
Ya, foi tipo uma carruagem inteira, e fizemos tipo um pergaminho, sabes aqueles pregaminhos?
Ya bilirsin, hep bi şey unutulur.
Há sempre qualquer coisa.
- Ya, sen nereden bilirsin ki, Stiles?
E como sabes, Stiles?
Bu yaşta nasıl olduklarını bilirsin. Ya da daha doğrusu -
Sabes como eles são nesta idade...
Baskıya devam etmem gerekiyor bilirsin.
Tenho que manter a minha imagem.
Bazen işten geldiğimde yemek yapıp beraber yiyoruz. Bilirsin ya. Hayır, bilmiyorum.
Não, não sei.
Traven birşey duymamışsa.. Bilirsin annemiz ve bizim ikiz olmamız hakkında... babalarımız hakkında ya da deney hakkında. Üzülmeyeceksin!
Se este Professor Traven nunca tiver ouvido falar de... tu sabes, da Mamã ou nós, os gémeos... ou dos nossos pais todos ou da experiência... não ficas transtornado.
Bilirsin, arabaya astığın çam kokuları var ya.
As pessoas colocavam isso que se põe nos carros em todo o lado.