Bir parça translate Portuguese
6,108 parallel translation
Ev için bir parça sığır eti keseyim mi?
Quer que lhe fatie umas costeletas para levar para casa?
Dokuz parça kara mizaha bir parça hümanizm.
Uma parte de humanismo para nove partes de humor negro.
Annenin ölümü biliyorum ki ikimizin içinden de bir parça kopardı.
Sei que a morte da tua mãe consumiu parte de nós.
Bir parça perklorik asit, bir fiske kobalt... bir tutam hidrojen peroksit, 230 dereceye kadar iyice ısıt...
Uma gota de ácido perclórico, um pouco de cobalto, um toque de peróxido de hidrogénio, superaquecido a 500 graus Kelvin e...
Kocaman bir parça koparmıştım ondan.
Arranquei-lhe um pedaço.
Ve şimdi de eskilerden bir parça,... sevgili arkadaşım Martha'dan özel bir istek.
E agora, uma bem clássica, um pedido especial da nossa querida amiga Martha.
Görüyorsun ya, bir zamanlar insanlık olarak bilinen bu barbar mezbahada hâlâ bir parça da olsa medeniyet kalmış.
Vês? Ainda existem resquícios de civilização neste bárbaro matadouro em tempos conhecido como "humanidade".
Bir zamanlar insanlık olarak bilinen bu barbar mezbahada hâlâ bir parça da olsa medeniyet kalmıştı.
Ainda existem resquícios de civilização neste bárbaro matadouro em tempos conhecido como "humanidade".
Şu anda, Japonlarda bir parça istiyor.
Até os japoneses querem uma fatia.
Adamın kafatasından bir parça.
É uma parte do crânio dele.
Orada bir parça fazla bırakılmış olmalı.
Devia haver mais espaço aí em cima.
Ama o çocuğun söylediği şeyde bir parça gerçeklik varsa bile vurduğunda onu iki seksen uzatacaksın.
Mas se o que ele disse for verdade vai dar tudo ao mesmo quando bateres, bate para acabares com ele para o teu bem.
Bir parça yük sadece.
É uma peça de bagagem.
Bu önemli bir parça olmalı.
Esta deve ser uma parte importante.
Ben Fizzle Bomber en zamanlayıcı bir parça var.
Tenho uma peça do temporizador do Bombista Sibilante.
Bir parça kek!
É canja!
Gözde bir parça gördüğümde bilirim.
Reconheço uma boa propriedade quando a vejo.
Ayrıca, aklımda çok daha güzel bir tablo daha var. Tamamlayıcı bir parça. Kesin olarak eminim ki onu da satın alacak.
Ademais, tenho em mente outra pintura geminada, que certamente ele também haverá de comprar.
Küçük bir parça balmumu.
Um pouquinho de cera.
Epey korkunç bir parça.
É uma obra realmente espantosa.
Damağını temizlemek için ufak bir parça baget ekmek al.
Come um bocadinho da baguete para limpar o paladar.
Adam her yazdığı sayfada karaciğerinden bir parça bırakıyormuş.
Ele deixava um pedaço do fígado na mesa a cada página escrita!
- Çatıdan bir parça buz düştü.
Um pedaço de gelo caiu de um telhado.
Cesedin dişlerinin arasında bir parça sigara kâğıdı vardı.
Devido ao pedaço de invólucro de charuto nos dentes do cadáver.
Bir parça kanıttan bir varsayım ortaya atıyor hikâyeyi de ona göre yönlendirip peşin hüküm veriyorsun.
Quando juntas suposições a um conjunto de provas, crias uma narrativa para que faça sentido, e só te prejudicas.
- Bu bir parça.
- É uma porcaria.
Bilirsin işte, bir parça yollu.
Tu sabes, fosse "fresca".
Hissedebiliyordum - Babamdan da bir parça hissedebiliyordum.
Consegui sentir... consegui sentir uma parte do meu pai também.
Herkesin içinde bir parça ırkçılık vardır.
Além disso, no fundo, somos todos um pouco racistas.
Bir parça turta versene.
Que tal uma fatia desta tarte?
Tuvaletten çıkarken ayakkabınıza takılan bir parça tuvalet kağıdı gibi.
Como uma folha de papel higiénico presa no sapato, quando sai da casa de banho.
Sadece benim olandan bir parça bulmaya çalışıyorum.
Só estou a tentar encontrar um pedaço de algo que é meu.
Burada güzel bir parça Mumbai var Aidan.
Tens aqui um belo pedaço de Bombaim, Aidan.
Eğer bir parça mutedil bir eğilimin olsaydı, aslında birkaç arkadaşın olabilirdi.
Se fosses ligeiramente mais agradável, poderias ter amigos.
Bu bir... Tiyatral bir parça, ama bu... Bundan daha fazlası, daha fazla.
Sim, tem a ver com o espectáculo, mas é muito mais do que isso.
- Küçük bir parça vereyim mi?
- Dou-lhe um bocado?
- Küçücük bir parça.
- Só um bocadinho.
Bir parça daha ver, ona da verecek misin?
Se vais dar a ele, dá-me a mim também.
Bu resmi yemeklerde insan doğru dürüst bir parça et yiyemiyor...
Vai-se a todos estes jantares oficiais, e nunca se consegue um naco de carne em condições...
Aylardır yolunu yapmaya çalıştığım bir parça var.
Consegui convencer uma miúda da qual andava atrás, há meses.
Peki aydan bir parça bir evin üzerine düşse ve o evdekiler de örümcekleri kafeste saklıyor olsa ve o kafeste kırılsa? Hemen yanı başında yaşayanların evinde de örümceklerden hoşlanmayan bir goril yaşıyor olsa?
E se um bocado da lua cair numa casa, e eles guardarem aranhas numa jaula, mas a jaula parte-se... e depois se as pessoas que vivem ao pé deles... tiverem um gorila alérgico a aranhas.
Yani, bu bir parça benim de suçum.
Então, parte disto é culpa minha.
Bir parça kaldı, Biliyorum biraz kaldığını.
Havia mais um pedaço, sei que havia.
Her gün yeni bir parça göndereceğini söylüyor.
Ele diz que irá enviar um novo pedaço, todos os dias.
Bana bir parça ayırır mısın?
Guardas-me um bocado?
- Byron bir parça Gore Vidal'e benziyor çünkü...
O Byron era um pouco como o Gore Vidal, porque...
Bir parça amansız, biraz hırçın ve biraz da alaycı.
Azedar um pouco, avinagrar, cada vez mais cínico...
Bir parça boğukluk ve belli belirsiz orta Atlantik tarzına ihtiyacın var ama böyle hemen göze çarpmayacak.
Precisas duma certa rouquidão, assim Atlântico médio... subtil.
Öyle bir karışık kasetin birinci yüzünün son şarkısı olarak... -... konulacak en iyi parça.
E... é a melhor canção que poderia colocar no final do lado um de uma cassete como aquela.
Evet, bir kaç parça taktıktan ve ayarladıktan sonra evet, o zaman yarışa hazır olacak.
Sim, só umas pequenas instalações e afinações. E está pronto a correr.
Kovboy kardeş, acil durum setin burada içinde bir de düdük var, tek parça getirirsen ben de parasını almam.
"Cowboy", aqui tem o seu kit de primeiros-socorros, contém um apito, traga-o de volta e eu não cobrarei nada por isso.