Bulamadım translate Portuguese
6,125 parallel translation
- Düğme kutunu bulamadım.
- Não encontrei a tua caixa de botões.
Şimdiye kadar yakıt bulamadım.
Até agora, nada de combustível.
Başka bir yol bulamadım.
Não encontrei outra maneira.
Henüz sarsıntı teçhizatının yerini bulamadım.
Mira! Ainda não localizei o dispositivo de concussão.
Saatlerdir uğraşıyorum ama hala bu dövmelerin ne anlama geldiğini bulamadım.
Eu estou a tentar há horas, porém eu ainda não consigo perceber estas tatuagens.
Onu bulamadım ama bu düşünceleri buldum.
Eu não a encontro mas encontro pensamentos.
Votka da... Ona kafiye bulamadım.
Não me lembro de nada.
Aradığımı bulamadım, diyelim.
Digamos que não encontrei o que eu estava à espera.
Hiçbir şey bulamadım.
Nada.
Charlie Kaufman dışında bir şey bulamadım.
Fora muito Charlie Kaufman, não há nada aqui.
Rose'un muhbirini bulamadım.
Não encontrei o informador da Rose.
Aradığım şeyi bulamadım.
Eu não consegui encontrar o que precisava.
Sadece ben henüz bulamadım.
Só não a estou a encontrar.
Fakat haritada nerede olduğunu bir türlü bulamadım.
Mas não o encontro no mapa.
Pamuktan hiç bir DNA izi bulamadım.
Nos cotonetes que usei não encontrei nenhum ADN do toque.
Çok iyi ya! Ama ben hâlâ nişana gidecek birisini bulamadım.
Mas... ainda não tenho acompanhante.
Evet, oksitleyiciye dair hiçbir iz bulamadım.
Não encontrei qualquer sinal de um agente oxidante.
Planladığım gibi olmadı. Başka bir kız vardı. Twitter, Facebook, ve Vine'ı kontrol ettim ama hiçbir yerde bulamadım.
Não correu como esperava, estava lá outra miúda e estive a ver o Twitter, o Facebook e o Vine e não a encontrei!
Bhutan'dan attığın kartpostalı aldım. Cevap da yazardım ama muhabirlerden kaçarken pek fırsat bulamadım.
Recebi o teu postal enviado do Butão e e teria respondido, se não estivesse a evitar todos os jornalistas do país.
Seni hiçbir yerde bulamadım.
Não estavas em lado nenhum.
- Doğrusu bulamadım.
Na verdade, não.
İşten erken çıktığı o günlerde, eve gidene kadar hiçbir hareket bulamadım.
Desde o momento que saiu do trabalho nesses dias até ao momento que chegou a casa, não há nenhuma actividade.
Tabi, fakat herhangi bir şüpheli bulamadım.
Sim, mas não encontrei suspeitos.
Bunu Redmond'a vermek istedim ama onu bulamadım.
Queria dar isto ao Redmond, não consigo encontrá-lo.
Evet, ona New York'da iş bulamadım.
- Não consigo nada em Nova Iorque.
Babaları ölmüş ve akrabalarından kimsenin yerini bulamadım.
O pai está morto e não encontrei nenhum outro parente.
Narkotik'teki işinden öncesiyle ilgili pek bir şey bulamadım.
Não havia muito sobre si, antes de ir para a Narcóticos.
Ben zamanında bulamadım. Ama sen bulabilirsin.
Eu não descobri tudo, mas tu podes.
Şimdi, öldüğü sanılan sıralarda pek bir şey bulamadım ama bunu buldum.
Não encontrei nada na hora provável em que foi assassinado, mas encontrei isto.
Louise Ellis dışında niye hiç müşteri bulamadım sence?
Porque achas que não consegui mais nenhum cliente para além da Louise Ellis?
Jeff Lasky'nin bütün, e-postalarını, telefon kayıtlarını, mesajlarını, Web geçmişini taradım. Ballard'la çalıştığına dair hiç bir kanıt bulamadım.
Analisei todos os e-mails do Jeff Lasky, registos telefónicos, mensagens, histórico de navegação, não encontrei nenhuma prova de que ele trabalhou com o Ballard.
Shrimpie henüz onu bulamadığından plan yapmaya zamanım var.
Uma vez que o Shrimpie ainda não a encontrou, tenho tempo de fazer planos.
Seni laboratuvarında bulamadığımda küçük bir araştırma yaptım.
Quando não te encontrei no teu laboratório, fiz uma pequena investigação.
Doğru düzgün bir veda etme şansı bulamadığım için üzgünüm.
Lamento nunca ter tido a hipótese de me despedir como devia ser.
- Onu bulamadılar mı?
- E não o encontram?
Hiçbir şey bulamadın mı?
Não vais responder?
Seni bulamadım.
Eu...
Saklayacak başka yer bulamadın mı?
Não consegues encontrar um esconderijo?
Juliette. Bir şey bulamadığımız için çok üzgünüm.
Juliette, desculpa, ainda não encontrei nada.
Kızları da bulamadık daha ve otobüsler tek bağlantımız.
Ainda não encontrámos as miúdas, e os autocarros são a nossa única ligação.
Henüz ilginç bir şey bulamadın mı?
Então, ainda não encontraram nada interessante?
Minnettarlığımızı göstermenin en iyi yolunu bulamadığımızdan.. ... ne istediğini sormak için buradayım.
E, como não sabemos como mostrar-te a nossa gratidão, venho perguntar-te o que queres.
Bunlar bulamadığımız üç kadın.
As três mulheres que nunca encontramos.
İnternet sitenize bakıyordum da, onu bir türlü bulamadım.
E eu estava a olhar no teu site, e não consegui encontrá-lo.
Daha az tahrik edici bir isim bulamadın mı?
Não conseguiste encontrar um nome menos marcante?
Onu bulamadım.
Significa isso mesmo.
Fakat, bu ülkede iş bulamadı, ben de ona bu uyuşturucu labaratuvarını açtım.
Mas não conseguiu encontrar emprego neste país, então tive a construir este laboratório de metanfetamina.
Hiçbir şey bulamadığınızda bir özür bekliyor olacağım.
E quando não encontrar nada, espero um pedido de desculpas.
Köstebeğin kim olduğunu bulamadığımıza inanamıyorum.
Não acredito que não descobrimos quem é o espião.
Hiçbir şey bulamadın mı?
Não descobriu nada?
Hiçbir şey bulamadım.
E nada.