Cap translate Portuguese
3,762 parallel translation
Geceleyin beni Cap d'Antibes'e götürdü.
Aí tem. Levou-me a passar a noite a Cap d'Antibes...
O, ah, Cap ağzına gitmeyi seviyor.
Gosta de ir ao "Mouth of the Cap".
Garcia, veritabanı araştırmasını ülke çapında genişlet.
Garcia, expande a tua pesquisa no VICAP por todo o país.
Cap, merkez parçayı al!
Capp, parte central.
" Büyücüyü'bois caiman'a kadar takip ettim. Cap-francais yakınlarındaki timsah ormanına kadar.
" Segui o sacerdote do vudu para o bois caiman, o bosque dos jacarés, perto de cap-française.
- CAP, BEP, BTS? - Mesleki eğitim.
Profissional, Técnico-profissional, Superior?
- Sadece ilk çeyreği tamamladım.
- Só fiz um trimestre no CAP.
Kaptan, dikkat et!
Cap, cuidado!
O kadar çabuk değil, Kaptan.
Vai com calma, Cap.
- Hemen arkandayım, Kaptan.
- Logo atrás de ti, Cap.
- Hayır, kesinti eyalet çapında bile olsa bizim boyutumuzdaki yayın istasyonlarının jeneratörü vardır. - Öyleyse neden kadran hâlâ sabit?
- Não, mesmo que incidisse em todo o estado, todas as emissoras como a nossa teriam um gerador próprio, por isso... porque é que todas as frequências só emitem estática?
Zihinsel engellilerin ülke çapında karşılığı işte.
O estado-nação equivalente ao autocarro dos deficientes.
Çok teşekkür ederim. Gününüz Dünya Çapında geçsin efendim.
Muito obrigada, tenha um grande dia!
Tabii, eğer ülke çapındaki tüm baz istasyonlarını takibe alırsak olur.
Claro, se invadirmos cada rede de telemóvel do País.
Dünya çapında konuşuluyor, ama Paris'te konuşulan bir ifade Montreal'de tamamen farklı bir anlama gelebilir.
Falado em todo o mundo, mas a mesma frase em Paris talvez tenha um significado diferente em Montreal. Essa teoria olha para situações culturais que um qualquer idioma sofre procurando compreender a sua evolução. Isso mesmo.
Dünya çapında komedi serisinin son yapıtı kendisi... ve beni 10 yıl önce kara listeye aldığından beri ilk Woody Allen seçmelerim.
É a mais recente comédia de viagens dele e a minha primeira audição desde que me expulsou há dez anos.
Winslow, Arizona, Polis Departmanı eyalet çapında sistem güvenlik kontrolü yaptı herhangi bir ihlal yok.
A polícia de Winslow, Arizona, não informou de nenhuma falha no sistema de segurança.
Artkafadaki çürük, tahminen 20 milimetre çapında.
Contusão no osso occipital, de cerca de 20 milímetros de diâmetro.
Bunu satın aldıktan bir buçuk yıl sonra, ressam dünya çapında büyük bir sanatçıya dönüştü.
Neste ano e meio, desde que comprei o quadro, o artista tornou-se numa vedeta do mundo da arte.
Senin çapında bir adam mı yapıyor bunu?
A sério? Um homem do seu tamanho?
Belki öyledir tabi, Fakat mahkeme heyeti eğer temel, güvenilebilir bir adaletleri olduğunu burada ve şimdi gösterebilirse kim bilir dünyalar çapında başka kaç anlaşmazlık
Talvez não, mas se o Tribunal... demonstrar a sua equidade fundamental aqui e agora...
Mavi Böcek, Dünya çapındaki 20 MAB'i saptadı.
O Besouro Azul localizou 20 DCM's pelo mundo.
O da kendi çapında benimle ilgileniyor.
E ele, à maneira dele, cuida de mim.
Sen iki librelik bir top mermisinin çapının 6.8cm olduğunu söylemiştin, değil mi?
O diâmetro de uma bala de canhão de 900 gr são 6,8 centímetros, certo?
Tamam, topun yarıçapı onun bacağındaki kırık çizgileri ile tam tamına uyuşuyor.
O diâmetro da bala coincide com a forma da fratura na perna, e também com a direção da fratura.
1956'da ülke çapında ünlü bir doğum uzmanı eski bir gece kulübü şarkıcısıyla tanışır.
EM 1956, UM FAMOSO ESPECIALISTA EM FERTILIDADE CONHECEU UMA EX-CANTORA DE BOATE.
Dünya çapında aşağılık birileri tarafından korunuyorlar da ondan.
Porque estão protegidos por alguma escória da classe mundial.
Tıp hazırlığı, tıp fakültesi ve ağır bir ihtisas dönemiyle birlikte dünya çapında bir üniversite hastanesinde bu konuma gelebildim.
Pré-medicina, faculdade de medicina, um estágio penoso que me levou, por fim, a um hospital universitário de nível internacional.
Hem, kendi çapında çok iyi bir dedektif olmaya da başladın. - Tabii ki hayır.
Não, claro que não.
Bir de donmuş gıdaları ısıtıp 6 metre çapında gelecekten çizgi roman indirebilir.
Também pode descongelar alimentos a 6 metros e descarregar banda desenhada do futuro.
Pap testinin, pahalı ekipmanlar ve pek çok ilaç denemesi gerektirdiğine dair oldukça yaygın bir önyargı var. Burası gibi dünya çapındaki bir hastane dışında bulamayacağınız denemeler bunlar.
Há uma ideia popular errada de que o esfregaço Pap requer equipamento caro e muita formação, que não será encontrada fora de um hospital de nível internacional.
Dünya çapında güvenlik kameralarına ulaşabiliyor.
Pode aceder a câmaras de todo o mundo.
Kendi çapında.
À tua maneira.
- Belki kendi çapında olabilir.
Só na sua mente.
68 yıl içinde bir Beyaz Saray ailesinde dünyaya gelen ilk bebek olarak dramatik yaşam savaşı boyunca dünya çapındaki ilginin odağıydı.
O bébé, o primeiro, em 68 anos, a nascer de uma familia que está na Casa Branca, centrou a atenção do mundo enquanto travava uma luta dramática pela sua vida.
- Patlama yarıçapını değiştirmeye çalışacağım.
Vou tentar mudar o raio da explosão.
Binlerce yıldır dünya çapında birçok insanın... Tamam mı?
Não tens curiosidade em saber o porquê de durante milhares de anos, está bem?
Tren personeli, hırsızların yarım saat boyunca hareket etmediklerini söyledi bu yüzden 30 kilometre çapındaki bölgeyi araştırıyoruz.
Os ladrões ordenaram à tripulação que não se mexesse durante meia hora, portanto, estamos a procurá-los num raio de 50 km.
Areolasının çapını biliyoruz. Boşalma anındaki kalp atış hızını biliyoruz. Plato evresine ne kadar sürede geçtiğini biliyoruz.
Sabemos o diâmetro da aréola, o ritmo cardíaco durante o clímax, a rapidez com que passa para a fase de planalto, a tensão sistólica...
Ülke çapında bir tezgah olduğunu mu söylüyorsun?
Estás a dizer-nos que há uma conspiração nacional?
İki blok yarıçapındaki herkesi imha edecek.
Vai matar toda a gente no raio de dois quarteirões.
Langley'in bombalanmasına karşılık gizli servisinizin dünya çapında yürüttüğü 6 suikastı yapmanızı sağlayan istihbarat.
A informação que levou aos seis assassinatos que o seu serviço clandestino levou a cabo pelo mundo como resposta à bomba de Langley.
Ben de sana dünya çapında bir kadın doğum bölümü verdim.
Eu ofereci-lhe um departamento de obstetrícia de nível mundial.
Diyelim ki Ryan Fletcher'ın verdiği bilgi doğru ve bu grup dünya çapında önemli konumlara sahip 54 adet dublör yerleştirdi.
Digamos que a informação do Ryan Fletcher esteja correcta, e esse grupo plantou 54 duplos, em posições-chave do poder em todo o Mundo.
Faaliyet alanı Sindong İstasyonu ve 20 kilometre çapındaki bölge.
A área de procura é de um raio de 2km em Shindang.
Kent çapındaki tüm büyük yeniden geliştirme planlarından sorumlu.
Ele trata de todos os grandes projectos de re-desenvolvimento na área metropolitana.
Ülke çapında gösterilirse 50 bin dolar alabilirsin.
Se for nacional, pode ser 50 mil.
Ve siz bomba patladığı sırada hala patlama yarıçapı içindeyseniz, bu kinetik enerji vücuduzda ki her kemiği paramparça edecektir.
E se ainda estiveres próximo quando a bomba explodir, a energia cinética vai quebrar-te todos os ossos do corpo.
ALC'nin dünya çapında yayılmaya çalıştığını okudum.
Li que a ALC está a tentar se espalhar.
Bret Stiles binlerce takipçisi ve milyar dolarlık mal varlığıyla dünya çapında bir tarikatı yönetiyor.
Não, Bret Stiles dirige um culto mundial com milhares de seguidores e milhões de dólares em activos.
Dünya çapında bir cerrahsın, Ellen.
É uma cirurgiã de classe mundial, Ellen.