Casus translate Portuguese
2,405 parallel translation
Şimdiyse ülkemde başıboş dolaşan iki uluslararası casus ile bir suikastçi var! ve bunu düzeltmek öncelikli hedefimiz olacak, Jorge.
Agora tenho dois espiões internacionais e um assassino perdidos no meu país!
Eğer ajanların herhangi birini yakalarsam, Onları yabancı casus olarak tutuklayacağım Bu da hapse girecekler demek oluyor
Se eu apanhar qualquer um dos agentes, vou prendê-los como espiões internacionais.
Casus olmadığını söylüyorsun, ama, durumlar göz önüne alınırsa...
Continuas a dizer que não és espião, mas considera as circunstâncias.
Ben casus değilim.
Eu não sou um espião.
Reni casus değil.
O Reni não é um espião.
Soğuktan gelen casus.
O espião que veio do frio.
İzlerini örtmeye çalışan casus her şeyi yakıyor. Ajan Lee.
Um espião a queimar as suas coisas, a encobrir os seus rastos.
Hard diske casus yazılım yükledik.
Implantámos um verme neste disco duro.
Casus yazılım sayesinde buradan sisteme erişip, güvenliği devre dışı bırakacağım. Ve yine buradan sistemi kontrol edeceğim. Pekala.
O verme permite-me contornar a firewall remotamente e aceder ao sistema daqui.
Casus yazılım açılmıyor.
O verme não está a carregar.
Casus yazılım yükleniyor.
O verme está a carregar.
Casus yazılımı saptadılar.
Detetaram o verme.
Kızla birlikte götürdüğünüz o, işte o bir casus!
O Allen, aquele que foi com as raparigas, é um espião!
Bir casus olarak Mossad'a çalışmasını nasıl sağlayacaksın?
Como estás a planear fazê-la espiar a Mossad?
Soğuk savaş dönemi casus merifetlerini bilmek seni büyük bir casus yapmaz.
Perceber espionagem da guerra fria, não vai fazer de ti
Bu arabayı aldığımda casus oyunları oynayacağımı bilmiyordum.
Eu não sabia que ia seguir espiões, quando o trouxe.
Hayır onlar casus.
Não, são os agentes.
New York City, Temmuz 2010. Casus takası da denilen olayda Igor- -
Nova Iorque, Julho de 2010, houve uma troca de espiões, Igor...
Prius gerçekten mükemmel bir casus arabası.
O Prius é um óptimo veículo à paisana.
Latham, Gözetleme filosu denilen gizli bir casus donanmasını yönetiyor.
Latham lidera uma armada secreta de navios espiões conhecida como vigilância flutuante.
Ramsay, Lashkar-e-Taiba adındaki Pakistan tarafından finanse edilen yerel bir casus grubunu araştırıyordu.
O Ramsay estava a seguir uma união de espionagem, um grupo governamental paquistanês chamado Lashkar-e-Taiba.
Mark casus değildi.
O Mark não era um espião.
Mark ile sahip oldukları şey, gerçek aşk idi casus casusa karşı ispiyonculuk oyunu değil.
O que tinham era amor verdadeiro, não um jogo de espionagem de espião contra espião.
Casus mu?
Uma espiã?
- Nasıl oldu o? Casus uydu bizi takip ediyormuş.
Há um satélite a seguir-nos.
Mükemmel birer casus oldular.
São os agentes infiltrados perfeitos.
Bu da onu kusursuz bir asker ya da casus yapar.
Tornando-o no espião ou soldado perfeito.
Eğer casus programını telefon hafızasına uzaktan yükleyebilirsem ses kaydına ulaşabilirim bir şekilde.
Se puder remotamente baixar o "spyware" para o S.O. do telemóvel, talvez consiga aceder e apanhar um sinal de áudio.
Araba için çocuk koltuğundan gelişmiş askeri casus yazılımlarına kadar.
De cadeirinhas de bebés aos mais avançados equipamentos de espionagem.
Rusya'dan postayla gelin getirten ve casus olma ihtimali olan Jimmy olacaksın.
Vais ser o Jimmy, que mandou vir a noiva da Rússia por e-mail, a qual pode ser uma espia.
Baba, Chowguay küçük bir casus.
Pai, o gato tem uma trela.
Öyle casus dükkânından alınma bir şey de değil.
E não uma de loja de espionagem.
Telefon konuşmalarımı dinlemek için casus programı yüklemişsin.
Baixou um spyware para ouvir as minhas conversas.
Konuştun ya. Senin gibi casus olmayabilirim ama onunla konuşurken sesinin tonu değişiyor.
Posso não ser uma espiã como tu, mas a tua voz muda um pouco quando falas com ele.
Öyle görünüyor ki, casus Kohl, geri dönmüş.
Então parece que Kohl, o espião, está de volta.
Hayir, tatlim, bu bir casus icin geri gonderilmek demektir... zaten bana supheli gozle bakiyorlar cok uzgunum.
Não, querida, significa regressar para espiar um governo que já suspeita de mim. Lamento tanto.
Bir empattan daha iyi bir casus bulabilirler mi?
E não há melhor espião que um empático.
Nesin sen, casus mu, ajan mı yoksa başka bir şey mi?
O que és, uma espia, uma agente ou algo assim?
Casus olmayabilirim ; ancak salak da değilim.
Não sou espia, mas não sou uma idiota completa.
Baban hücresinden bir casus şebekesi yönetmeye devam ediyor. Ne?
O teu pai comanda uma equipa de espiões de dentro da cadeia.
Kardeşin babanın satranç hamlelerini yabancı bir casus şebekesine iletiyor.
A tua irmã passa as suas jogadas de xadrez para um espião estrangeiro.
Casus oyunları sadece siyahtır.
Na espionagem tudo é preto.
Casus kızı sonuçta.
Ela é filha de um espião.
Evet, doğru. Ama casus dünyasında anlaşmalar bozulmak için yapılır.
Sim, temos, mas na espionagem acordos são sempre quebrados.
Ben casus olmak isterdim.
Eu queria ser espião.
Bir casus için fazla romantiksin, öyle mi?
Um pouco romântico para um espião, não acha?
Casus deme.
Não digas "espião".
Arjantinli yetkililer bizi casus sanıyorlar. Eğer bizi bulurlarsa hapse gireriz.
E na visão das autoridades argentinas, tu e eu somos espiões.
Casus yazılım!
Trabalha!
Casus olamaz.
- Ela não pode ser espiã.
- Mafyanın vurduğu casus?
Encomenda da morte de um espião.