Casuslar translate Portuguese
795 parallel translation
Her yerde casusları var.
Ela tem vigias por toda parte.
Ku Klux kıyafeti içindeki beyazların izini sürmek için casuslar gönderilir. Ölüm cezası.
enviam-se espiões para denunciar brancos com disfarce da K K K A pena :
Kılık değiştirmiş beyaz casuslar.
Espiões Brancos disfarçados.
Kendimi aklamamın tek yolunun o casusların foyasını ortaya çıkarmak olduğunu anlamıyor musun?
Não percebe que só me safo se conseguir expor estes espiões
Saklandığı yeri bulmak için ormana casuslar yolladım ama saldırıp şimşek gibi kaçıyor.
Enviei espiões em busca do esconderijo mas ele ataca e desaparece!
Casuslar genelde üzerlerinde belge taşımaz.
Espiões não carregam documentos.
Her yerde casuslar var.
Existem espiões por toda a parte.
Casuslar!
Espiões!
Her yerde casuslarım var, Ulu Efendimiz.
Tenho espiões em todos os lados, poderoso.
Casuslarım bana haramilerin şehre kırk küp içinde girdiğini söyledi.
Os eus espiões disseram-me que os ladrões entrariam em 40 barris.
Casuslarınız planlarımızı buldu biz de casuslarınızı bulduk.
Descobriram nossos planos, e nós os de vocês.
- Casusların sorgulanması benim alanıma girer.
- Interrogar espiões é comigo.
Elsa Gebhardt, namì diger Bay Christopher diger yabancì casuslar gibi başarìsìz oldu.
Elsa Gebhardt, de pseudónimo Mr. Christopher, não teve mais sucesso do que outros espiões internacionais.
Cadı casuslarını gönderip eleştirmenleri barlardan.. .. müzelerden veya her nerede yuvalanmışlarsa oralardan toplatmıştır.
A bruxa deve ter mandado estafetas raptar os críticos das suas tabernas, saunas ou seja lá onde estiverem.
Birlik adamları orduya katılır casuslar ipe çekilir.
Os homens da União alistam-se no exército, os espiões são enforcados.
Onlar casuslar olmalı.
Deviam ser espiões.
Biz düşman casusları değiliz! Bizler Kuzey üniforması içinde askeriz, efendim.
Não somos espiões, somos soldados com o uniforme da União!
Sizler düşman casuslarına gösterilen davranışları hakediyorsunuz.
Terão o tratamento dispensado aos espiões inimigos.
Ben diyorum ki çok dikkatli olun, sizi gözleyen casuslar var.
Eu acho que nós temos que ficar alerta contra espiões por perto.
Ayrıca casuslar kötü işadamlıklarıyla ünlüdürler.
Além disso, os espiões são muitissimo maus negociantes.
Casuslar ve nasıl çalıştıkları hakkında bir bilgim yok elbette ancak Kontes'in önemli insanların güvenini kazanma konusunda hatırı sayılır bir maharete sahip olduğunu hatırlıyorum.
Não sei nada sobre espiões e o modo como trabalham mas ainda me lembro que a condessa tinha um talento notável para ouvir confidências de pessoas importantes.
Tüm casuslar zamanla faydalarını yitirirler.
Os espiões com o tempo, perdem a sua utilidade.
Sırf askerlere yaptıklarınız için meraklı casuslar olarak şu sıralarda gırtlaklarınız kesilmiş olurdu.
E já teríamos cortado as vossas gargantas... por bisbilhotarem como espiões... Se não fosse o que fizeram a estes soldados.
Etrafımı casuslar sardı.
Estou rodeado de espiões.
Bir Truva gemisi olabilir. Casuslar birakmis olma ihtimali var.
Pode ter sido troiano e pode ter deixado espiões.
Tamam, casuslarını göndersinler.
De acordo, que mandem os espíões.
Tabanca. Casusların kullandığı türden bir makine.
Uma pistola, uma câmara das que usam os espiões, o impermeável Djelfa Oilfields...
O casuslarımızdan biri.
Ela é uma das nossas agentes.
Her iki taraf da kendi casuslarının gücüyle övünüyordu ama her an tetikte bekliyordu.
Os dois lados se orgulhavam da eficiência de seus espiões.
Sasagawa'nın casuslarından birisi evdeydi.
Um dos espiões de Sasagawa estava aqui em casa.
Yani casuslar ve onun gibi şeyler mi demek istiyorsunuz?
Quer dizer, espiões e tudo isso?
Kongre, casusların tek ihtiyaçlarının...
Trata-se de uma rede de espiões...
Casuslar kurşuna dizilir.
Os espiões estão a ser mortos.
Yarış tüyoları almaya gelen casuslar.
Espiões de corridas de cavalos.
Yağmurluk giymiş casuslar mı?
Espioes de gabardina?
- Bu casusları sorguya çekiyordum...
- Estive a interrogar estes espiões...
Nazi casusları olsaydınız, tüm halkımıza ihanet etmiş olurduk.
Poderíamos ter traído o nosso povo, se fossem espiões nazis.
Onlar casusları kimyasal şirketlerden uzak tutmak için.
Servem para afastar os espiões das empresas de produtos químicos.
Casuslar her yerde.
Há espiões em toda parte.
Çünkü diğer bütün çikolatacılar Bay Wonka'nın gizli tariflerini çalmak için işçi kılığında casuslar gönderiyorlardı.
Porque os outros doceiros mandavam espiões... disfarçados de trabalhadores a roubar as suas receitas secretas.
- Casuslar hep gözlük takar sanırdım.
- Sempre pensei que usassem óculos.
Bu kez Stalin, casuslarına güvendi.
Desta vez, Stalin acreditou nos seus espiões.
İçeride güvenlik güçleri casusların ve bozguncuların peşine düştü.
Dentro da cidade, a segurança caçava espiões e derrotistas.
O zaman İsrail casuslarıyla... ya da Odessa'nın ardındaki canilerle de hiç karşılaşmayacaktım.
Nem me teria envolvido com os agentes de Israel... ou com os homens mortais e sinistros por trás da Odessa.
Şehir halkı kaçak mallarla ve Yanki casuslarını avlamakla meşguldür.
As pessoas traficam e perseguem espiões Yankees.
Casuslarım en büyük İngiliz düşmanımın, "Beff Wallington" adını vereceği yeni bir et yemeği tarifi üzerinde çalıştığını söylediler.
- Muito pouco. Os meus espiões dizem que meu ilustre inimigo britânico, está a trabalhar numa receita de carne que irá chamar Bife Wellington.
Casuslar.
Espiões.
Casuslar!
Espiões.
Her yer annenin casuslarıyla kaynıyor.
Os espiões da vossa mãe estão por todo o lado.
Shibata'nın casuslarını idam ediyor olmalılar.
Espiões, provavelmente.
Elbet! Hanedanıma casuslar göndererek! İtalya'daki düşmanlarımı kışkırtarak!
Sim, e espia-me na minha própria corte... agita os meus inimigos por toda a Itália... e, até alega em privado, que irá colocar um francês no trono de São Pedro... mesmo antes de me tornar o seu capelão!