Dediğimde translate Portuguese
1,409 parallel translation
Ben sil dediğimde, sen de bana bir mendil verirsin.
Quando digo "toalhita", você dá-me uma toalhita das mãos.
Ona keltoş dediğimde çok kızardı.
Ele ainda se chateia quando lhe chamo Kojak.
Biliyorum hayatımızda bu aralar çok belirsizlik var, ama Caleb hapise girmeyecek dediğimde bana inanmanı istiyorum.
Eu sei que há muitas incertezas nas nossas vidas neste momento, mas quero que acredites em mim quando digo que o Caleb não vai para a prisão.
Arkamda kal. Sadece sana ateş dediğimde ateş et.
Fique atrás de mim e atire só quando eu ordenar.
Ve hayır dediğimde, ilgi isteyen ve zahmetli dedi.
E quando eu recusei, chamou-me necessitada e exigente.
Seni aradığımda ve seni istiyorum dediğimde hemen geleceksin. Tamam.
Quando eu te chamar, quando eu te quiser, tens de estar lá.
Ben Boston dediğimde, sen balık türlüsü diyeceksin, öyle mi?
Digo Boston e você diz consommé, certo?
Ben işin bitti dediğimde pılını pırtını toplayıp çıkıp gideceksin.
Quando eu disser que já chega, arrumas as coisas e saltas de lá para fora.
Audrey'e "anne" dediğimde bu onu yaşlandırıyor
E quando eu chamo à Audrey "mãe", ela parece velha para ele.
Ve bu yarışmalar korkaklara göre değildir dediğimde bundan emin olabilirsiniz.
Acreditem em mim quando vos digo, estas provas não para medrosos.
Sanırım kötüyüz dediğimde nezaket gösteriyordum.
Acho que eu estava sendo bonzinho quando disse que éramos... simplesmente maus.
Başla dediğimde bu parçaları birleştirip yapbozu tamamlamanı istiyorum.
Quando eu disser "comece"... quero que junte estas peças para completar o puzzle.
Bas dediğimde, şuna basmanı istiyorum. Buraya bas ve... sağa git.
Quando eu disser "aperte", toque esta tecla e vá para a direita.
Kahrolasını yırt dediğimde - -- Nasıl dokunduğumu görüyorsun değil mi?
Quando eu digo para rasgar o raio... Sabes o que eu penso sobre tocar-lhes, certo?
- Üç dediğimde. Bir.
Quando eu disser três!
İlk kez hayır dediğimde kadın ağladı.
Da primeira vez eu disse : "Não"... e a mulher... ela chorou.
Sana birlikte çalışalım dediğimde bunu bütün kalbimle söylemiştim.
Quando falei em trabalharmos juntos, estava a ser sincero.
"İnanç" dediğimde neden hep Tanrı'dan söz ettiğimi düşünüyorsun?
Por que depreendes que falo de Deus sempre que te falo em fé?
"Koş," dediğimde koşabildiğin kadar hızlı kaleye git.
Quando eu disser "vai", corre o mais depressa possível para o golo.
Tamam mı? "Başla" dediğimde.
Ok? Em "Vamos." Em "Vamos."
Bir dediğimde 32 Flex Dive Motion'a.
Direita, 32 mergulho flectido à primeira.
Silahını bırak dediğimde yapsaydı...
Se ao menos ele tivesse obedecido : "Largue a arma!"
Üçe kadar sayacağım. Üç dediğimde de kapıyı açmış olacaksın.
Vou contar até três... e antes que eu acabe quero que abras a porta.
Atölyeyi gece kullanabilirsin dediğimde bütün geceyi kast etmemiştim. - Tamam.
Quando disse que podia utilizar a oficina de noite, não era a noite inteira.
Ben koşun dediğimde. Kollarınızı kıvırcaksınız.
Quando ordenados a correr, os cotovelos ficam flexionados!
'Şimdi'dediğimde giriyoruz.
Ao meu sinal.
Artık "iyiyim" dediğimde bana inanman gerekiyor.
Tem de começar a acreditar quando lho digo.
Hızlı gidin dediğimde bunu yapmanızı beklerdim!
Quando disse para irem mais depressa, esperava que o fizessem.
Ben "borular kalksın" dediğimde... aletini dışarı çıkaracak ve sonra...
Quando disser "metais para cima", projectas o instrumento para a frente e...
Bazen insanlar bana nerede çalıştığımı sorduklarına onlara patlayıcı sektöründe çalışıyorum dediğimde şaşırıyorum.
O Pentágono ligou... minha posição na época era de chefe do que chamamos a equipe da carga explosiva. Uma bomba... É a nomenclatura para "bomba".
Ben hayır dediğimde, onu kastediyorum.
Quando diga não, é a sério.
Bir daha acelem var dediğimde, hava geçirmez odadan... -... daha çabuk geç. İlk günün mü bu?
Quando disser que tenho pressa, despache a acoplagem.
Önce bana çok iş-kolik olduğumu söylüyorsun, sonra ben "günaydın" dediğimde bana işe konsantre olmam gerektiğini söylüyorsun
Diz-me que só penso no trabalho, digo bom dia e diz-me que tenho de me concentrar.
Dediğimde ciddiyim. Umarım ailemi rahat bırakırsın.
Espero bem que agora deixes a minha família em paz.
Senin için ölebilirim dediğimde, bunu öylesine söylememiştim.
Quando disse que morreria por você, Não era só uma expressão.
Tanıştığımızda, "Uzayda benimle seyahat et" dediğimde, "Hayır" demiştin.
Quando nos conhecemos, disse "viaja comigo pelo espaço". Disseste, "não".
Aklında olsun, ben büyük ve güzel dediğimde, kastettiğim şey zenginliktir. Bekle.
Sabes, quando eu digo "os grandes e os bons", quero dizer "os ricos".
Bir şey dediğimde ya gülerse ya da abartıp onu kızdırırsam?
E se eu lhe disser alguma coisa e ele se rir de mim? - E se eu exagero e ele fica ofendido?
Peter, Stewie ile zaman geçir dediğimde, aklımdan geçen bu değildi.
Peter, quando te mandei passares mais tempo com o Stewie não tinha isto em mente.
O zaman ben sana hayır dediğimde sen nasıl oluyor da beni dinlemiyorsun?
Porque é que tu não me dás ouvidos quando eu digo : não?
Sana umut var dediğimde bana inanmalısın.
Você deve confiar em mim quando digo que há esperança.
Para için her şeyi yaparım dediğimde, açıkçası bunu kastetmemiştim.
Quando te disse que faria qualquer coisa pelo dinheiro, obviamente que não me referia a isto.
Tamam, üç dediğimde. Bir, iki, üç.
Está bem, contamos até três.
Joey dediğimde "Yeah!" diyorsunuz.
Quando eu disser "Joey", vocês dizem "Viva!".
Geçen akşam hakkında düşünüyordum. Bilirsin, iyi bir kadın rafta fazla durmaz dediğimde.
Lembras-te na outra noite, quando eu disse que uma boa mulher não fica solteira durante muito tempo?
Kımılda dediğimde, kımıldayacaksın. Dur dediğimde, duracaksın.
Eu digo anda e tu andas, eu digo pára e tu paras.
- Zıpla dediğimde, sen ne diyeceksin?
- Digo salta e tu o que dizes?
Karın senden ayrılırken banka hesabını temizler dediğimde olduğum kadar eminim.
Tanta como quando te disse que ela ia chupar-te o dinheiro... quando se fosse embora.
Ben araştırdım dediğimde, interneti kastetmiştim.
Incrível. - Pensei na net, quando falei de pesquisa.
Yakan top dediğimde hiç bir vakvaklama, bağırtı, cıvıItı, homurdanma veya ötme, duymak... istemiyorum! O... o... onlar... biz.
- Ele.
Hayır dediğimde ise... " Şaka mı yapıyor?
E vai ele, " Ele está a rir-se?