Demek öyle ha translate Portuguese
85 parallel translation
- Demek öyle ha?
- Ah sim?
- Üzgünüm Roy, artık çok geç. - Demek öyle ha?
- Desculpa, Roy, já é tarde demais.
Demek öyle ha?
Não me diga?
Demek öyle ha?
Ai ele é isso?
- Demek öyle ha?
Essa, eu quero ver.
Demek öyle ha? Bu Hayson'un yanına kalacak.
Portanto o Hayson simplesmente vai safar-se.
Üzgünüm ama Timmy ben öyle yemem. - Demek öyle ha? - Evet.
Desculpa lá, Timmy mas não molho assim.
Demek öyle ha?
Ai é assim!
- Demek öyle ha?
- Quero vê-la!
Demek öyle ha?
É isso?
- Demek öyle ha?
- Então vai ser assim?
Demek öyle ha, şimdi büyük bir kız oldun yani.
Bem, já és crescidinha?
Demek öyle ha.
Antes, não me serve de nada. - Estou?
Demek öyle ha, savaşçı... Bonaparte'ı yenmeğe hazır mısın?
E então, guerreiro... está pronto para bater no Bonaparte?
Bakıcı Deb maç günlerinde bana hamburger hazırlardı. Demek öyle ha?
A ama Deb faz-me sempre hamburgers em dias de jogo.
Demek öyle ha?
Então é assim?
Demek öyle ha?
E pronto, é o fim da linha, não é?
- Demek öyle ha?
Pensei em trazer-te... - Ai sim? - Fizeste?
Demek öyle, ha?
Entäo, é assim?
- Demek öyle, ha?
- Bom, então é tudo?
Oh, demek öyle, ha?
- Oh, quer, não quer?
Demek öyle, aramızdaki küçük anlaşma, ha?
Então é esse o nosso arranjinho, percebe?
- Demek öyle, ha?
- Vai ser assim, é?
Demek öyle diyorsun ha.
Acho que podes dizer que assim é.
Direnişin en iyi tuzağı buysa endişeye hiç gerek yok demek. Sanırım öyle.
Se isto é tudo o que a resistência vai conseguir, não há nada com o que se preocupar.
Demek öyle, ha?
Então, querem assim?
Demek öyle ha?
Quer?
- Ha, demek öyle?
- É mesmo?
Demek öyle, ha?
Queres assim?
Demek öyle, ha?
É isso que queres?
Evet, demek öyle.
- Claro, há esse entrave.
Ha, demek Atticus hala efsanevi Atlantis'i ariyor, öyle mi?
Então, o Atticus ainda continua a sonhar com a lenda da Atlântida?
- Demek öyle, ha?
- Sem mais nem menos, huh? - Sim.
Demek istediğim, şu anda öyle olsa da, bu benim gerçek gemim değil, ve sizde benim, gerçek Kaptanım değilsiniz, bir fark yok, ama bir fark olduğunu biliyorum.
Quero dizer, esta não é realmente a minha nave. E você não é realmente minha Capitã, e ainda assim, você é, e não há diferença, mas eu sei que existe uma diferença.
- Demek öyle, ha?
Então é assim?
Demek iki tane Bayan Peel var, öyle mi?
Agora vem-me dizer que há duas Sras. Peel?
Demek öyle! Burada çok bile kaldım!
Já estou aqui há demasiado tempo!
Demek öyle ha?
Deveras?
Birbirimize yalan söylüyoruz ha? Demek öyle yapıyoruz?
Então agora mentimos um ao outro?
- Demek öyle, ha?
- Acha?
Demek öyle, ha?
Isso diz muito, maninho!
- Oh, demek öyle, ha?
- Ah, tu nomeias? - Sim.
Demek öyle, ha?
Ai conhece?
Demek öyle, ha?
Isso é assim?
- Evet, bu palyaço... - Ha, demek öyle.
Beans, negro.
Herkes kendisini öyle kaptırıyor ki gerçek resmi göremiyor demek. Bir bok yaptıklarını sanıyorlar.
Quero dizer que todos esses gangsters, que há por aí, ficam tão envolvidos na sua fantasia, que acabam por não entender nada da realidade.
- Demek öyle düşünüyorsun, ha?
- Tipo valente...
- A öyle mi, demek elektriklenme oldu ha? - Evet.
- Sim.
Demek 3 hafta önce başladın öyle mi?
Então, começaste a trabalhar aqui há 3 semanas?
Gizli Servis, sana, şampanya zevkime yetecek kadar para veriyor mu? Demek öyle, ha?
Os Serviços Secretos pagam-te para sustentares os meus gostos elegantes?
Buralarda herkes öyle demek?
Há tantos por aí, não achas?