English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Değersiz

Değersiz translate Portuguese

1,823 parallel translation
Sevgimi kazanmak için alınmış değersiz ıvır zıvır.
Bijuterias sem valor, usadas para me bajular.
Onunla tanıştın ve şu an kendini değersiz hissediyorsun değil mi?
Conheceste-o e imediatamente não se sentiu digno, certo?
Değersiz olduğumu söylediğini hatırlıyorum, sonra aşağıya indim, kravatımı çözdüm ve sonra kravatımı kaybettim. Penny, "nereye koymuştun" dedi ve yağmur yağmaya başladı ve...
Ele disse que eu não era digno, eu desci, tirei a gravata, perdi a gravata, a Penny perguntou-me onde estava e depois começou a chover e...
Değersiz mektuplar.
Publicidade.
İfadesini değersiz kılmak için bir şeye ihtiyacımız var.
Temos de descobrir qualquer coisa que desacredite o depoimento dela.
Bu yüzden, ilgi görmek için buraya geliyoruz, ama bu ilgi, sürekli seni engelleyecek birileri varsa değersiz.
É por isso que nós vimos para aqui, para ter essa vantagem. Mas essa vantagem não serve de nada se houver sempre alguém a bloquear o "galo".
Karşımda yine o değersiz, o aptal vardı.
E quando vi aquele estúpido, aquele zero ali outra vez.
Rüzgar estiğinde değersiz şeyler havada uçuşmaya başlar ;
Quando os ventos sopram, estimulam todos os tipos de recusa.
Kendimi ne kadar yalnız hissediyordum, tahmin edemezsin. Ne kadar değersiz.
Não imagina como me sentia só, insignificante...
Bak, bir adam bankadan çıkarsa, bir çocuk değil, bir kadın değil, ama şişman, iğrenç, değersiz, boktan bir hödük, aynı senin gibi.
Quando alguém sai daquele banco Não um rapaz, não uma rapariga, mas um gordo, incompetente e inútil de merda como homem assim como tu.
Ve neden ben sana bu kadar değer verirken, değersiz olduğunu düşünüyorsun?
E porque não sois merecedora, se considero que sim?
Değersiz kıçını kaldırıp bir ara eve gelir diye düşündüm.
Pensei que ele viria para casa, em qualquer altura.
Windmere. "İnsanların değersiz ayıpları arasında bir vaha"
O Windmere, um oásis na vil obscenidade da condição humana.
Rebecca, ben annen için değersiz bir erkek arkadaştım.
Rebecca, eu era um namorado da tua mãe que não prestava.
Başka bir tarafın olduğundan emin değilim seni değersiz süprüntü.
Eu não tenho tanta certeza que tenha um outro lado, sua inútil escória do mato!
Ne kadar değersiz bir kadın böyle bir şey yapabilir?
Que género de mulher barata podia alguma vez fazer uma coisa assim?
Beni de yeni, değersiz biriyle değiştirirsin, aynı anneme yaptığın gibi!
Substituis-me por uma versão mais nova e mais foleira, como fizeste com a mãe!
Değersiz demon için etrafta dört dönüyorsun
Distribuis a tua inútil demo.
Evet, değersiz bir oyuncak olmaya mahkum değilim.
Pois, mas eu não me candidatei para ser apenas um brinquedo.
Senin Brooke'un servetinin peşinde koşan bir sülük olduğuna onu inandırdığım an... beş parasız ve değersiz kalacaksın.
Assim que convencer a Brooke de que és apenas mais outra sanguessuga a chupar o dinheiro, vais ficar sem dinheiro e sem valor.
Nasıl içten içe öldüğünü kendini değersiz hissettiğini.
Sei como estás morto por dentro... como te sentes inútil.
Bu değersiz pisliği temizledim ve yanına ölümüyle ilgili bir not bıraktım hem de kafiyeli olarak!
Limpei aquele naco de merda e deixei uma espécie de obituário. Em rima.
Ve bu kişi, sizin tabirinizle bu değersiz ırz düşmanı veya katil gerçekten pişmansa ve günahlarından arınmak istiyorsa ona sığınmalı.
Se essa pessoa, esse violador desprezível ou assassino, como o descreve, se ele está mesmo arrependido, e procura absolvição, esta deve ser-lhe concedida.
Siz değersiz İtalyanlar.
Seus italianos inúteis.
Seni değersiz edepsiz sürtük.
És uma cabrão malvado.
Artık bizleri koruyan Seçkin Robotların olmadığını, robotların değersiz olduklarını öğrendim.
Agora que sei que os robôs são inúteis, sem a Liga dos Robôs para nos proteger da ameaça carnal conhecida como homem.
O günlerde, kara madde sadece değersiz etkisiz bir şeydi ve daha dayanıklı klavsen cilası üretmek için onları parçacık hızlandırıcıda parçalıyordum.
Naquele tempo, a matéria negra não passava de uma curiosidade inútil e inerte, e eu esmagava-a num acelerador de partículas, numa tentativa infrutífera de criar uma cera de clavicórdio mais duradoura.
Tüm kara madde değersiz olacak.
Toda a minha matéria negra nada valerá.
Değersiz oldu.
Não vale nada!
Şimdi de burada durmuş, sizi patenlerin geçersiz ve değersiz olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Hayatımın değersiz olduğuna inandırmaya.
E agora tentam fazer-vos acreditar que são inúteis, que não valem nada, que o trabalho da minha vida não vale nada.
Değersiz Tanrınız kıçımı öpebilir.
O teu inútil Deus bem que pode ir à merda.
Ve yiyecek bişeyler onları eğlendirir Aslında dolar artık değersiz.
Gostamos da comida, do tempo, e do facto de que o dólar não vale nada.
Korkunçtu ve kendimden utanıyorum. Çünkü terk edilmenin neler hissettirdiğini, nasıl değersiz ve sevimsiz olduğunu düşündüğünü kalbinin bunu yapan insana karşı nasıl nasır tuttuğunu biliyorum.
Fui horrível e tenho vergonha de mim mesmo, porque sei o que é ser abandonado, como te sentes inútil e indigno de ser amado, e o teu coração endurece em relação a quem te fez isso
Bana senin yaptığın numaralar çok değersiz dememeliydi.
Amava-o como um pai.
Cezamı, diğer mahkumlara karşı tehdit olarak kullanmak artık değersiz.
Usando o meu castigo como uma ameaça para os outros prisioneiros... agora é inútil.
- biliyorum geçen sömetr boyunca kaymak istedin, değersiz küçük parazitler gibi, meme ucunu emiyor,
Sei que querem terminar o último semestre, como pequenos parasitas sem valor que são, chupando da têta desta instituição,
Biri kafama silah dayadı, ölmeyi hak eden değersiz, aşağılık bir pislik parçası olduğumu söyledi.
Um deles apontou-me uma arma à cabeça, disse-me que eu era uma porcaria de pessoa e que lixo como eu merecia morrer.
Kendi değersiz, korkak bedenini kurtarmak için.
Para te salvar a ti próprio, covardemente.
Bu kelimler değersiz ve yetersiz açıklamak için
As palavras são pobres e inadequadas para descrever...
Değersiz duygular.
Emoções insignificantes.
Seni temin ederim, teşkilatım senin o değersiz Padawan'ını yakalayacak kadar güçlüdür.
Garanto-te que a minha rede tem força suficiente para apanhar a tua insignificante padawan.
Dinle, seni değersiz küçük...
Ouve, seu pequeno pulha insignificante...
- Evet. Biraz değersiz.
- Estranho.
Bu site değersiz bir tabloid değil.
Isto não é uma revista inútil.
Değersiz şeyler.
Nada de valor.
Onu yaşadığı hayattan dolayı değersiz ve adi olduğuna inandırdınız.
Convenceu-o de que era inútil e desprezível por ser quem era.
Sadece çalıların altında bu değersiz kolyeyi buldum.
Apenas isto, estava numa vegetação.
Bu şey bana değersiz görünüyordu.
Parecia que nada do que encontrava valia alguma coisa.
20 sene boyunca uğrana çalıştığım her şey değersiz olacak.
Vinte anos, tudo o que pelo qual trabalhei? Não vale nada!
Boşa kürek çekiyoruz yine değersiz bir bilgi.
É apenas outra pista vazia, - outra informação sem valor.
Bütün kalbimle her şeyimle siz Kralımdan bu aciz ve değersiz hizmetkarınızı hiç hak etmediği halde affetmeniz için yalvarıyorum.
Com todo o meu coração. Com toda a minha alma. Com todo o meu ser.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]