Diye sormuş translate Portuguese
86 parallel translation
Kurt, "Nereye gidiyorsun, kırmızı başlıklı kız?" diye sormuş.
E o lobo disse : "Olha lá, onde vais Capuchinho Vermelho?"
Biri gelip Clapton'a "sizinle çalabilir miyim" diye sormuş.
Um tipo pergunta ao Clapton se pode ouvi-Io tocar.
Daha önce nerede çalıştın? " diye sormuş.
"Onde diabos trabalhou antes?"
Öğretmeni ona sperm yumurtayla karşılaşınca ne olur diye sormuş.
O professor dele perguntou o que acontecia depois de o esperma encontrar o ovo.
"Bana bir iyilik yapar mısın?" diye sormuş olsam neyse. Ama bunu önermek...
Se eu te tivesse pedido um favor, mas tu ofereceste-te.
Kadın, öksürüğe karşı müshil mi, diye sormuş.
"Um laxante contra a tosse?"
"Sizi oğlum mu soydu?" diye sormuş.
Ela disse : O meu filho roubou-o?
'diye sormuş adama.
'perguntou o homem.
Sonra kıza gidip "Neden ağlıyorsun?" diye sormuş.
Ele diz : "Porque estás a chorar?"
Adam kızın yanına gidip "neden ağlıyorsun?" diye sormuş. O da " Yirmi bir yaşındayım.
Então, ele pergunta-lhe porquê.
Akrep tilkiye sırtında beni taşıyarak karşıya geçirir misin diye sormuş.
Pediu a raposa para ir nas suas costas para atravessar o rio A raposa disse :
Kutsal İsa küçük trampetçi çocuğa "Bana bir şey aldın mı?" diye sormuş muydu?
Jesus perguntou ao pequeno baterist : "Compraste-me alguma coisa?"?
Andy, Bir hastanede 2 çocuk aynı odayı paylaşıyorlarmış sonra, biri diğerine sen neden buradasın diye sormuş çocuk cevap vermiş : sünnet oldum...
E... e... Dois rapazes estavam no mesmo quarto do hospital e um deles perguntou ao outro por que estava ali. O rapaz disse "circuncisão".
Cin beyaz adama dönmüş ve "Dileğin nedir?" diye sormuş.
O génio pergunta ao branco :
Oğlu, "Baba, niye şu ineklerden birini becermiyoruz?" diye sormuş.
O filho diz : "Pai, por que não corremos até lá e fornicamos uma delas?"
Fil kendini çok daha iyi hissetmiş, "Borcumu nasıI ödeyebilirim?" diye sormuş.
O elefante sente-se muito melhor e diz : Como posso recompensar-te?
Sonra bir adam gelmiş ona yardıma ihtiyacın var mı, diye sormuş.
Depois, aparece outro tipo. Pergunta-lhe se ela precisa de ajuda.
Sonrasında profesör öğrencilere, gorili gördünüz mü, diye sormuş.
Mais tarde, o professor perguntou se tinham reparado no gorila.
"Ne zaman başlamalıyım diye sormuş."
"Quando começo? perguntou ele."
Hemşire, "Peki niye şapka takıyor ve eldiven giyiyorsun" diye sormuş.
E a enfermeira perguntou : "Bem, para que usou um chapéu e luvas?"
Ona bekleyecek misin diye sormuş.
Ele pediu-lhe para esperar por ele.
Ardından adam : "Ne kadar yüksekteyiz?" diye sormuş.
Não via nada. O rádio não funcionava. E ele perguntava : "qual o tecto?"
"Gökkuşağı nedir?" diye sormuş oğlan.
"O que é o arco-íris?" perguntou.
Barmen, "On mu, efendim?" diye sormuş.
O barman pergunta-lhe.
Carter sağlığın nasıl diye sormuş. Dominic'te demiş ki :
E o Dominic diz : " Seu filho da mãe!
Sana uğrar ve aç mısın diye sormuş olurum.
Eu apenas passo por lá e pergunto se estás com fome.
O boxer neden altın renkli pantolon giyiyor diye sormuş?
porque estava usando as roupas do Gladiador Dourado?
Çiftçinin karısı "200 kere mi?" diye sormuş
A sua esposa disse-lhe : "200 vezes?"
Sonra başka bir tekne yanaşmış ve biri, "Yardım ister misin?" diye sormuş.
Depois veio outro barco e disse : "Quer ajuda?"
Adamlarından biri ona "Bunu nasıl ispatlayacaksınız?" Diye sormuş.
Alguém do staff dele disse : "Como pode provar isso?"
Küçük bir kıza baban birini öldürürse ne olur diye sormuş.
Ela perguntou a uma miúda o que acontecia se o pai matasse alguém.
Cassie Warren, annesine Gomorrah partisi verebilir miyim diye sormuş.
A Cassie Warren perguntou à mãe, se podia dar uma festa Gamorra.
"Sonics'in yeni forveti hakkında ne düşünüyorsun?" diye sormuş.
Diz, "O que achaste do novo poste dos Sonics?".
Rick, Lo'nun çalıştığı turistik çiftliğe gidip konuklar arasında kayıp var mı diye sormuş.
O Rick foi ao rancho de hóspedes, onde o Lo trabalha, para perguntar por hóspedes desaparecidos.
Ve'kir'nedir diye sormuş?
E perguntou. O que é a imundice?
Ama kendini toparlamış ve "İyi haber nedir?" diye sormuş.
Mas ele controla-se e pergunta : "Qual é a boa notícia?"
"Dedikodu günah mıdır?", diye sormuş.
"Falar da vida alheia é um pecado?" perguntou ela ao velhote.
"Yastığı bıçakla deştin mi?" diye sormuş.
"Abriste a almofada com a faca?" ele diz.
"Tüyler mi?" diye sormuş.
"Penas?" ele repetiu.
Kadın ona, "Kaydın var mı?" diye sormuş.
A tipa perguntou-lhe, se ele tinha cadastro.
Terry de e-posta atıp sen de nasiplendin mi diye sormuş.
O Terry enviou-me um e-mail a perguntar se eu fiz sexo com ela.
Santiago, Şili'den Jorge "Neden saçlarınız havalanmıyor?" diye sormuş.
Jorge do Chile, quer saber por que razão os nossos cabelos não flutuam
Lenin adama : "Sakalını niye uzatıyorsun?" diye sormuş.
"Por que tem deixado barba?"
peki bu neydi'diye Sormuş.
E a mulher pergunta ao médico :
"Sen de kimsin?" diye sormuş Aytim, heyecanla.
"Quem é você?" Perguntou Yatim.
"Şimdi neden ağlıyorsun?" diye sormuş.
"E agora, o que se passa?"
Yedi mi? " diye sormuş.
Sete?
Bay Blair "Ya İngiliz bayrağı?" Diye de sormuş.
E sobre a bandeira Britânica? Será a nova sugestão do Sr. Blair?
Çekler "Neden" diye sormuş.
"Porquê?", perguntaram os checos.
diye Jesse ona sormuş.
', perguntou o Jesse.
Pittman neyi diye sormus.
– A MTV – Por quê?