English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Dudaklar

Dudaklar translate Portuguese

3,292 parallel translation
O dudaklar parmaklıkların arkasında olana kadar konuşacağım.
Só irei parar quando aqueles lábios estiverem atrás das grades.
- Dudaklarını kapa da chi'ni emebiliyor muyum bakayım.
Fechas a boca e vês se dreno o teu chi?
Zeki, yakışıklı, Rhode Island'ın neredeyse yarısı babasının ve dudakları harika!
Ele é inteligente, é giro, o pai dele é dono de quase metade de Rhode Island e tem uns lábios bonitos.
Dudakların, ultra yumuşak yastıklar gibi.
O quê? Os teus lábios são como almofadas terapêuticas.
Onu dudaklarından öpmemi ister misin?
Queres que o beije nos lábios?
Evet, dudaklarının kıpırdadığını zar zor görüyorum.
Sim, mal vejo os seus lábios a mexer.
Dudaklarım şimdiye kadar öpmek zorunda kaldıklarım yüzünden çoktan çatladı.
Os meus lábios já estão rachados De todos que tive de beijar. Bem...
Beni seyrettiğini hissedebiliyorum, ve o an gözlerimi kapalı tutmak çok zor oluyor, ama biliyorum ki gözlerimi açarsam o güzel dudaklarından içinde süzüldüğümüz tatlı pembe baloncuğu patlatacak büyüklükte laflar dökülecek.
E sinto-a olhar para mim, e é difícil manter os olhos fechados, mas sei que se os abrir, vai sair uma bomba daquela boca linda, e desfaz a bonita bolha cor-de-rosa em que temos vindo a flutuar.
Dudaklarımı büzüp dilimi çıkarıyorum.
Eu faço um beicinho de leve... e ponho a língua de fora.
Sen çok iyi, yardımsever zeki mi zeki..... yumuşacık dudakları olan birisin.
O doutor é uma pessoa bondosa, muito inteligente quem tem uns enganadores lábios macios.
Bir limon daha yersem dudaklarımı kaybedebilirim.
Se eu chupar mais um limão não vou sentir os lábios.
Orta büyüklükte dudakları vardı.
- Lábios médios.
Senin dudakların gibi dedi Angelina Jolie'ninki gibi değil.
Ela disse os seus lábios, não os da Angelina Jolie.
Dudakların neden hareket ediyor?
Porque está a tua boca a mexer-se?
Dudaklarına bak.
Olha para os lábios.
Dudaklarını kesmesi neyi temsil ediyor peki?
E cortar os lábios representa o quê?
Ölüm öncesi ya da sonrası cinsel ilişki yok ama dudakların kesilmesi tek başına cinsel bir eylem.
Não houve relações sexuais antes ou após a morte, mas o retirar dos lábios é um acto sexual.
Dudakların çok güzel.
Tens uns lábios lindos.
Söylentiye göre Kelly Landis bulunduğunda dudakları yokmuş.
Diz-se que tiraram os lábios à Kelly Landis.
Dudakları.
Os lábios.
Kelly'nin dudakları.
São da Kelly.
- Keşke dudaklarımızı sonsuza dek yapıştırsak.
Quem me dera que pudéssemos colar os lábios para sempre. Também eu.
Beni dudaklarımdan öpme.
Não me dês um beijo na boca.
Dudakları geç ciğerlere ilet hadi yağ bi işe yara
Sobre os lábios, passa o fígado, anda lá, gordura, faz o meu cólon tremer.
- Dudaklarından öpmek istiyorum.
- Quero beijá-lo na boca.
Neden dudaklarımdan öpmedin?
Porque não me deste um beijo na boca?
Ben seni öpen dudakları öptüm!
Já beijei os lábios que te beijaram!
İşte o dudaklar asılıydı...
Aqui estavam os lábios...
"Öpücüğün dudaklarımda".
- É "rol". - "O teu beijo é o meu sol".
Dudaklarını şişeye değdirme.
Nada de lábios na garrafa.
Dudaklarımı sadece.
Apenas os meus lábios.
Bak, senin için en iyisi Eve gitmek ve, Bir kaç magazin dergisi alıp, oradan kulak, burun, dudakları,
Ouça, o melhor que tem a fazer é ir para casa, pegar numas revistas e cortar tudo o que gostar :
Onun dudakları mühürlü, senin de onu terk etmen gerekmiyor. Bu doğru değil.
Os lábios dela estão selados, não tem de acabar com ela.
Güçlü eller, güzel dudaklar,... Kesinlikle onaylıyorum.
Mãos fortes, lábios bonitos... definitivamente aprovado.
Burnundan değil. Ağzından. Dudaklarını kullan.
Não com o nariz, com boca e os lábios.
Griffin'i özledim. Göremiyorsunuz ama dudaklarım devamlı titriyor.
Sei que não conseguem ver, mas os meus lábios estão tortos.
Bir yerine kıymık batsa, Dudaklarımla çeker alırdım.
Se ela tivesse uma lasca, eu puxava-a da sua carne com os meus lábios.
Dudakların çok hoş görünüyor.
Os teus lábios são lindos.
Ama öpücüklerin bir hainin dudaklarından geliyormuş.
Mas os teus beijos eram beijos de Judas.
Şimdi şu senin büyük, güzel dudaklarını görelim.
Agora, deixa-me ver os teus grandes e belos lábios!
Gözleri yaşlı ve parlak, dudakları kırmızı.
Seus olhos lacrimejantes e lábios vermelhos brilhantes
Dudaklarıyla gözlerine bak.
- Notastes os seus lábios e olhos?
Dudaklarımın arasında da dilenci dili dolaşsın.
A língua de um pedinte move-se através dos meus lábios.
Bazen şeytanca gözleriyle beni kendine çekiyor ve ateşli dudakları öpücükleriyle yanaklarımda dolaşıyor ve fısıldadığında, neredeyse hıçkırır...
Às vezes, com olhos ávidos, Eu estava atraído por ela e os seus lábios quentes... viajavam com beijos até as minhas bochechas... ela sussurrou quase em lágrimas...
Dudaklarını kutsuyorum, gözlerini kutsuyorum kalçalarını kutsuyorum...
Benditos são os teus lábios e olhos, - benditos são os teus quadris... - Pare.
Dudakları oynuyor.
Consigo ver os lábios a mexer.
Böyle bir şarkıda, ki şarkı anı yaşamaktan bahsediyor, dudaklarımızı oynatarak söylüyormuş gibi yapamazdık.
Não há hipótese, com uma canção dessas, que fala sobre viver o momento, de fazer playback com algo que gravámos há alguns meses atrás.
Kum dolu çorapla bir tane vurursun, dudakların da biraz viski damlatırsın hiçbir şey hatırlamazlar.
Mocada na cabeça com a meia cheia de areia e uma gota de uísque, e não se lembra de nada de manhã.
Pekala dudakların ve ellerin çalıştığı yeter.
Chega de lábios e mãos.
Dudakları da koparılmış.
Meu Deus.
Dudaklarını bile kıpırdatma.
Não mexas os lábios.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]