Dına translate Portuguese
20,660 parallel translation
Adına ihtiyacım yok kimleri tanıdığı önemli benim için.
Não preciso do nome para saber quem ele é.
Yani, hepinizin "Yasa, Yasa'dır." dediğine göre bu anlaşmayı kabul etmeme engel olacak bir şey yok.
Portanto, visto que vocês dizem todos "a Lei é a Lei," nada me impede de aproveitar esta falha na mesma.
- Getireceğini söyleyeceksin, ama asıl planın dışarıdaki gayet etkileyici olduğunu düşündüğüm polis sayısına dikkat etmemi engellemek.
E vai dizer que vai trazer aqui, mas o verdadeiro o plano é distrair-me do que é, certamente, uma resposta policial impressionante lá fora.
D.C.'de yaşadığını öğrenince de ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsin sanırım.
E provavelmente deve imaginar a minha surpresa quando descobri que ele na verdade mora aqui em D.C.
Bana sarhoşken çıtlattığın şu bebek ayı mıdır nedir almayı unutmam.
Eu vou dar-lhe na mesma aquele Nenuco no qual me fizeste clicar quando eu estava bêbado.
Samantha Wade cinayetinin vahşi ve kışkırtıcı doğası yüzünden büyükelçimiz ve Fransa Dışişleri Bakanı bizden yardım istedi.
Devido à natureza brutal e provocante do assassinato da Samantha Wade, o nosso Embaixador e o ministro externo Francês pediram a assistência do I.R.T na investigação do homicídio.
Rue d'Étoile'den kuzeye doğru gidiyor.
Ele está a ir para norte na rua d'Étoile.
Stephen'ın saf dışı kalması sözleşmenin iptali anlamına geliyor.
Sem o Stephen, você está livre do contrato.
Ragnor, Valentine büyücüleri avlamaya başladığından beri Londra'nın dışındaki gizli kır evinde saklanıyor.
Desde que o Valentine começou a caçar feiticeiros, que o Ragnor tem estado escondido na casa de campo secreta dele em Londres.
En iyi dostların bir araya gelip birbirlerini daima öyle kalacaklarına inandırmalarıdır.
Trata-se de reunir os melhores amigos e de garantir um ao outro que sempre o serão os melhores amigos.
Onu Operasyon Merkezi'ne taşıdılar.
Mudaram-na para o Centro de Operações.
Linda şehir dışındaydı, bende Robyn'e Linda ile bir buluşma ayarladım.
A Linda não estava na cidade, então... Disse a Robyn que a Linda ia falar com ela no trabalho.
Jack. Kapıdaki aralık, kirli tabaklar, dışarıdan söylenen yemekler, bunlar bana yolda okuduğum bir şeyi hatırlattı.
A abertura na porta, pratos sujos, tudo embalado, lembra-me uma coisa, Li a caminho daqui.
Gelecek hafta, yurt dışında bana eşlik edecek misin?
Você vai se juntar a mim a bordo na próxima semana?
Güvenlik görevlilerinin sana verdiği tanıma uyan bir kadın şehir dışında terk edilmiş bir binada saklanırken bulundu. SWAT aldı.
Uma mulher com a descrição que os seguranças te deram foi encontrada abandonada num edifício na zona chique.
Yani biri güvenlik kamerasını devre dışı bıraktıysa bile bu o anda Boyle'la ben hemen yanlarındayken kanıt odasında ceketi değiştiriyor olabilirler demek oluyor.
Se conseguiram mesmo desligá-las, estiveram na sala das provas, trocaram os casacos, enquanto eu e o Boyle estávamos quase a chegar.
Dükkanın sahibiyle konuştuk ve Spike'ın her sabah D.C.'deki bir adrese mektup yolladığını söyledi.
Questionámos o dono, disse-nos que o Spike envia um envelope todos os dias para o mesmo remetente na Capital.
NZT almamıştım, bu yüzden oraya varmadan yaklaşık bir saat önce Everywhere'deki hacker dostlarıma servisi devre dışı bırakan bir virüsü Alman Ağırlama Derneğinin sunucularına yüklettim ve böylece Wi-Fi'larını göçertip dışarıdan teknik yardım almalarını sağladım.
Agora, já não tinha NZT, portanto, uma hora antes da minha chegada, pedi aos meus amigos piratas da Everywhere para lançarem um vírus de Negação de Serviços no servidor da Caridade Alemã para mandar o wirless abaixo. Forçando uma chamada a pedir apoio técnico.
Dışışlerine göre Moskova'da biri bir rulet tekerinde kumar oynayarak bir kumarhaneden epey para kaldırmış.
Muito bem, então o Estado disse-nos que alguém em Moscovo levou o banco do casino à falência a apostar na roleta.
E-postalarına göre bu adam, türlü gizli karakterlerin bulunduğu düzinelerce kayıt dışı ameliyatta bulunmuş.
Segundo os seus e-mails, estava envolvido em dezenas de operações ilegais com vários figurantes suspeitos.
Hizmetçiye biz şehir dışına giderken geçtiğimiz yolda insanlardan yardım istediğini söylemesi için para ödedim.
Paguei à empregada para dizer que ela estava a ajudar, na rua, no momento em que íamos para a cidade.
Taylor'ın yayınlanmamış "Lacivert Tennessee" isimli "single" ına sahip birini tanıdığını söylediğini duymuştum.
E tenho a certeza que a ouvi mencionar que conhece alguém que tem uma música não lançada da Taylor : "Tennessee Azul Escuro."
Çünkü Dışişleri Bakanı Vekili Christine Poule yerine geçecek kişi ve antlaşmaya çok sıcak bakıyor.
Porque a Subsecretária de Estado, Christine Poule, é a próxima na linha de sucessão, e ela é a favor do tratado. assim que o acordo estiver em vigor, a "Legião de Quem?"... Portanto...
Masamda biraz D-tipi ip var.
Tenho alguns rolos de fios entrelaçados na minha secretária.
Bryce'ın babası bizi ilik naklinin gizlice, kayıt dışı yapılmasına ikna etti.
E então... o pai do Bryce, convenceu que nos deixassem ser os primeiros a fazer o transplante, em segredo, sem que se soubesse.
Burada da diğer suçların görevi dışında bir polisi vurup kaçmak.
Há outras acusações. O polícia baleado na sua fuga.
Pekâlâ, belki de sizi de bizden biri yapmanın zamanıdır Bay Gecko.
Talvez esteja na altura de o tornarmos um de nós, Sr. Gecko. Como o seu irmão.
Soyunma odasının dışında altına işediğin zamanı hatırlıyor musun?
Lembras-te de quando mijaste nas calças no balneário?
Buradan çıkıp eski hayatına dönebilir ama Vibora, seni dışarıda ne bekliyor biliyorsun.
Ele pode sair e voltar à sua antiga vida, mas, Víbora, já sabe o que lhe espera.
Birkaç gün içinde eyaletin dışına nakledilecek.
Vai ser transferido a qualquer momento.
Onu şehir dışına sürüklerim.
Eu levo-o da cidade.
D.P.S. kızı Beaumont yakınlarındaki petrol sahasında bulmuş.
Encontraram-na junto aos campos de petróleo.
Suyun dışına çıkmış balık gibi kıpırdanır ta ki biri ortaya çıkıp onu yiyene kadar.
Fica a estrebuchar como um peixe fora de água, até que aparece alguém e a come.
O gemi altı aylığına yurt dışına çıkıyordu.
O navio ia estar fora seis meses.
Dışarı çöp bıraktığımız için bizi azarlamadın bile.
Não disseste nada por deixarmos o lixo na rua.
Sigortaya bu kadar çok ihtiyacın varsa, belki de kendini dışarı atıp kendine bir iş bulmanın vakti gelmiştir.
Bem, se precisas assim tanto do seguro, talvez esteja na altura de ires procurar um trabalho para ti.
O adamı kapıdan dışarı çıkarıp sizi getirmeye yardımcı olursam Britanya halkına ve bu ülkeye hizmet etmiş olacağımı düşünüyorum.
Acredito que eu faria um favor ao povo e ao país se ajudasse a tirá-lo e a trazer o senhor de volta.
Şimdi de D-Day'den beri seninle beraber olan ölmekte olan bir askerle konuşuyormuşsun ve onun St. Christopher madalyonunu annesine götürmek zorudaymışsın gibi söyle.
Agora di-lo como se estivesses a falar com um soldado no seu leito de morte que esteve contigo desde o desembarque na Normandia, e tens que levar até à mãe dele a sua medalha de São Cristóvão.
Hala duruşmaya gidebileceksin, Donna'yı ve babasını işin dışında tutacağız ve ikimiz de bu savaşa devam edeceğiz.
Você consegue ir a julgamento na mesma, tiramos a Donna e o pai de cena e ambos vivemos para lutar mais um dia.
Bunu yapmak için Harvard dışına çıkmak istemiyorsan o zaman Cambridge'a gidip... Sheila'yı bize dişe dokunur bir kaç başvuru yollaması için ikna etmelisin.
Portanto, se não queres ir para além de Harvard para o fazer, sugiro que vás até Cambridge e convenças a Sheila a começar a enviar-nos candidatos dignos.
Kafamda, dışarıdasın. Kimse evlendiğinde başına ne geleceğini bilmiyor.
Na minha mente, estás em liberdade e ninguém sabe o que vai acontecer depois do casamento.
Müşterileri, Shell Island buluşmasına taşıdığını biliyoruz.
Sabemos que um teu cliente vai à Ilha das Conchas.
Bana verdiğin günden beri cüzdanımda taşıdığım bir şey.
Algo que mantenho na carteira desde o dia que me deste.
Evet. Onun talimatlarına göre yolsuzluğun kökünü kazıdın. Vatikan Bankası daha fazla kara, para aklama piyasasında olamadı Aristo'nun dediği gibi "Yolsuzluk boşluk istemez."
Na instrução dele, ajudou a acabar com a corrupção para que o banco do Vaticano deixasse de ter dinheiro sujo.
Çalışma tarzları olağanüstü bir biçimde basit kendi takip cihazlarını kargo araçlarına yerleştirip limanın dışına kadar takip edip, kargonun en zayıf anında saldırıyorlar.
Os métodos deles são muito simples. Colocam os seus próprios dispositivos de localização em contentores de carga, seguem-nos para fora do porto e atacam-nos quando estão vulneráveis.
Yandaki odanın havalandırmasından odasına kamera sokacağız. Bir de dışarıdaki park alanına çıkan kapı var.
Introduzimos uma câmara pela conduta de ar a partir do quarto contíguo.
Emad, giyin ve dışarı çık.
Emad, esperam-te na maquilhagem.
Herkesin bina dışına çıkmasını rica ediyoruz.
Se todos puderem, por favor, sair do edifício.
Şafak sökmek üzere, dışarıda bu şekilde kalamam.
Já está quase a amanhecer, não posso ficar na rua assim.
Dışarıda hava çok sıcak dedi dantelli kıyafeti ile terlemiş alnına dokunurken. "
Lawson. Então as paramédicas,
Bunun dışına çıkmaya çalışıyorum.
E estou a tentar fugir disso.