Fark ettim translate Portuguese
6,053 parallel translation
Buraya çok sık geldiğini fark ettim.
Reparei que vens aqui muitas vezes.
- Ben fark ettim.
- Eu reparei.
- Seri katil çoktan yemek servisimi yapmaya çalıştı ama bana kokteyl borcu olduğunu fark ettim.
O assassino em série já tentou servir-me o jantar, pensei que ele me devia uma bebida.
22'nci doğum günümde uyandım ve şunu fark ettim, yedi kıta arasında sadece ikisine gitmişim.
Acordei no meu 22º aniversário e percebi que apenas conhecia dois dos 7 continentes, então, parti.
Daha sonra onların köpeklerin tutulduğu kafesler olduğunu fark ettim.
Mais tarde, descobri que eram canis.
Ama tüm bunlardan sonra fark ettim ki başından beri Oliver Lawless içimdeymiş.
Mas foi preciso tudo isto para eu perceber que o Oliver Lawless esteve sempre dentro de mim.
Şimdi fark ettim de, bu paket Theresa Cook'a gelmiş.
Acabo de perceber que essa encomenda é, na verdade, para Theresa Cooke. E não Theresa Burke.
Ama sonra fark ettim ki artık buradayım ve şu anda tek yapabileceğim yeni seçimler yapmak.
Mas então percebi que estou aqui, agora. E tudo que posso fazer agora são novas escolhas.
Geçen gün gözümü ovarken tırnağımın arasında bebek kakası olduğunu fark ettim.
Outro dia cocei o olho, e vi que tinha cocô do bebé debaixo da minha unha.
Sevginin gerçek olduğunu fark ettim.
Eu percebi que é amor verdadeiro.
Bir şey fark ettim.
Apercebi-me de uma coisa.
Josh ve Emily'ye verebileceğim tek şeyin herhangi birine verebileceğim tek şey olduğunu fark ettim.
Percebi então que a única coisa que posso dar ao Josh e à Emily é a única coisa que tenho para dar a quem quer que seja.
Kocaman kadın olduğunu fark ettim.
E percebi que já era uma mulher.
Ve bu gece buradaki insanlara bakıyorum, aileme, ve her şeye. Fark ettim ki doğru yolda ilerlemiş.
E olhando para todas estas pessoas aqui hoje, e para a minha família e tudo, vejo que ela tinha razão.
Sinirlenirim ve ona vururum diye yaptığını fark ettim.
Percebi que tinha feito aquilo para eu ficar zangado e lhe bater.
İnan bana, seni fark ettim.
- Acredita-me, reparei em ti.
Bunu şimdi fark ettim.
Eu reconheço, agora.
Evet, fark ettim.
Sim, eu percebi isso.
Okul bahçesinde bir çocuk fark ettim.
No pátio da escola, reparei num rapaz.
Seni bir tek Creek Kavşağı'ndayken fark ettim.
A única vez que te notei foi no cruzamento da Creek.
Burada istemediğin birini eve getirerek haksızlık ettiğimi fark ettim.
Ouve, sei que não é justo trazer alguém para tua casa que não queres cá.
Tam platformun Ocağa kadar hazır olmayacağını fark ettim fakat Nucleus bölümüm bu mücadeleye hazır olduklarını garanti ediyor.
Sei que a plataforma não estará totalmente pronta, antes de janeiro, mas a equipa do Nucleus garante estar pronta para este desafio.
Ama ona dokunduğum anda fark ettim ki kadın çok güçlüydü.
Mas no momento em que lhe pus as mãos, dei conta... que ela era forte.
Yine de, beni tatmin ve mutlu etmiş olsan da şunu fark ettim ki, gerçekten değer verdiğin tek insan kendinsin.
Mas mesmo assim, mesmo que me tivésseis feito feliz e realizada, tenho vindo a aperceber-me que a única pessoa por quem vos preocupais é por vós.
Birkaç şeyi fark ettim, Charles.
Reparei em algumas coisas, Charles.
Kankamı zor durumda bırakamayacağımı fark ettim.
Percebi que não te podia deixar na merda.
- Aslında şimdi fark ettim. İkinci mesajını size iletmemem gerekiyordu.
Na verdade, estou a ver que não lhe devia dar a segunda mensagem dela.
Sonra fark ettim ki çocukluğumuzdan bu yana ilk defa aramızdan bu kadar çok su sızdı.
Apercebi-me que era a primeira vez que eu e tu tínhamos sido separados por tanta água desde que éramos crianças.
Ona yer verdiğim ve alıştığım süre boyunca hayatımın 20 yılının geride kaldığını fark ettim.
Aconchegando-a na rua e acomodando-me a ela, descobri que 20 anos da minha vida se tinham ido.
O şarkıyı neden hatırladığımı fark ettim.
Lembro-me porque é que conheço esta música.
- Lenslerini seni görür görmez fark ettim.
Reparei nas suas lentes mal chegou.
Az önce bir şey fark ettim.
Acabei de perceber uma coisa.
Seni aradım çünkü sana hiç veda edemediğimi fark ettim.
Só telefonei porque eu, apercebi-me de que não me despedi de ti.
Şeker yok çünkü böyle sevdiğini fark ettim...
Eu... Não tem açúcar, pois reparei que é como gostas e...
Kız arkadaşımla çıkıyordum. Bir gün fark ettim ki onun kim olduğunu dahi bilmiyordum.
Uma vez, andei com uma rapariga e percebi que nem sequer sabia quem ela era.
- Şunu fark ettim...
Percebi que... O quê?
Onu aldığımda boğazındaki şişliğin gittiğini ama tümüyle kan içinde olduğunu fark ettim.
Levantei-o. O edema na garganta tinha desaparecido e estava coberto de sangue.
Mucizevi bir şekilde oldu. Sonra bunun faydalarının olabileceğini de fark ettim.
Uma vez que as suas origens foram sobrenaturais, percebi que os benefícios também poderiam ser.
Fakat zamanla anlattığı hikayelerin yalan olduğunu fark ettim.
Mas com o tempo, apercebi-me que todas as suas histórias estavam impregnadas de mentiras.
Ancak yakın zamanda kardeşimle konuşup bir sır sakladığını fark ettim.
No entanto, recentemente pude falar com o meu irmão, e apercebi-me que ele tem um segredo. Um que protege desesperadamente.
Nihayet uzun süre sonra bambaşka yollara girdiğimizi fark ettim.
Finalmente, após algum tempo, vimos que estávamos a seguir rumos diferentes.
O iki yerimi de oldukça beğeniyorum, yeni fark ettim.
Acabei de perceber que estou muito satisfeita nesses dois departamentos.
- Hiç arkadaşın olmadığını fark ettim.
Já reparei que não tens amigas.
Biliyor musun, biraz düşününce fark ettim sen ve Amiral bildiğin aynısınız.
Nunca tinha pensado nisso, mas tu e o Almirante, realmente, têm semelhanças.
- Buraya geldim çünkü tek arkadaşımın sen olabileceğini fark ettim.
Eu estou aqui, porque me apercebi de que podes ser a minha única amiga.
Tam bu sırada ödülün kaybolduğunu fark ettim.
Foi aí que o meu troféu, desapareceu.
Az daha panikliyordum ki aniden onu duyabildiğimi fark ettim.
Senti o pânico a aumentar, mas, antes que me dominasse, de repente, consegui ouvi-la.
Ayrıca bu cesur davranışım sonucu şu an benim için işlerin gayet tıkırında olduğunu fark ettim.
E sabes de uma coisa? Por este acto de bravura, vim a perceber que as coisas têm-me corrido muito bem.
Ama bugün şunu fark ettim.
Mas percebi uma coisa hoje.
Kalacaktım da Penny'yle konuştuktan sonra bir şey fark ettim.
E ficava, mas depois de falar com a Penny, percebi uma coisa.
Leonard, hep sevgimi kazanmanı sağladım fakat bugün fark ettim de çocuk yetiştirmek için birden fazla yöntem varmış.
Leonard, forcei-te sempre a conquistar a minha afeição, mas hoje percebi que existem outras maneiras de criar um filho.
fark ettim ki 18
ettim 71
fark etmez 562
fark eder 16
fark ettiniz mi 20
fark eder mi 94
fark ettin mi 69
fark etmedim 46
fark etmedin mi 48
fark etmemişim 21
ettim 71
fark etmez 562
fark eder 16
fark ettiniz mi 20
fark eder mi 94
fark ettin mi 69
fark etmedim 46
fark etmedin mi 48
fark etmemişim 21