Fizik translate Portuguese
1,563 parallel translation
Hemen oracıkta Rutherford fizik altınını isabet ettirdiğini biliyordu.
Logo ali, Rutherford percebeu que tinha atingido o ouro da Física.
Daha sonra, hacminin çoğunun boşluk olduğu ortaya kondu, ve şimdi bilinen fizik yasalarına uymadığı...
Depois revelou que era composto principalmente por espaço vazio. E agora não obedecia às leis conhecidas da Física.
Gelenekçilerin öncüsü fizik dünyasının devi Albert Einstein'dı.
A liderar os tradicionalistas estava o gigante do mundo da Física, Albert Einstein.
Daha sonra 1925'te masasına fizik cennetinden çıkan talih kuşu gibi bir mektup bırakıldı.
Então, em 1925, apareceu uma carta na sua secretária que viria a revelar-se como o maná do céu da Física.
Bu enstitü, o güne kadar ayakta kalmayı başarabilen teorik fizik araştırma merkezlerinin öncüsüydü.
Este instituto tornou-se num centro líder na investigação em Física Teórica, que sobreviveu até aos dias de hoje.
Başka bir fizikçi Schrödinger'in cinsellikten ilham alan fizik haftası için şöyle der :
Um físico disse sobre a semana de Física sexualmente inspirada de Schroedinger :
Dahası, bu dalgaları ve dolayısıyla bütün atomu geleneksel fizik üzerinden tanımlayan güçlü yeni bir denklem ortaya attı.
Além disso, ele produziu uma nova e poderosa equação, que descrevia completamente esta onda, e, consequentemente, descrevia todo o átomo, em termos de Física tradicional.
Schrödinger'in fikrinin geleneksel fizik topluluğuna getirdiği ferahlığı abartmak zor.
É difícil de estimar o alívio que a ideia de Schroedinger trouxe à comunidade da Física tradicional.
" Schrödinger denkleminin fizik kısmını düşündükçe,
"Quanto mais reflicto na parte física da equação de Schroedinger,"
Fizik hesaplaşması için, Brüksel'deki Solvay Kongresini seçerler. Dünyanın önde gelen tüm atom fizikçileri katılacaktır.
Para esta batalha da Física, escolheram a Conferência Solvay, em Bruxelas, onde estariam presentes todos os principais físicos atômicos mundiais.
Araştırmalarımda kullandığım fizik, öğrencilerime öğrettiğim kuantum mekaniği, raflarımı dolduran kitaplar 1927 Ekim'indeki Solvay Konferansında şekil verilen va aydınlatılan fikirlere dayanır.
Toda a Física que uso na minha investigação, certamente a Mecânica Quântica que ensino aos meus estudantes e que enche os livros nas minhas estantes, é baseada em ideias que foram forjadas e cristalizadas aqui, na Conferência Solvay, em Outubro de 1927.
Professor Mussardo, yaşamını Boltzmann'ın hayatının sonlandığı yere pek uzak olmayan Adriatik kıyısında, Trieste'de sürdürmektedir. Boltzmann üzerine uzman, ve O'nunla aynı tür fizik çalışıyor.
Prof. Mussardo mora e trabalha em Trieste na costa adriática, não é longe de onde Boltzman morreu, ele é um especialista em Boltzman e trabalha no mesmo ramo da física.
İnsanların göremediği bir şeylerin gerçekliğinde ısrar etmekten daha kötüsü, fizikte atomları dayanak almak, yani davranışları öngörü yapmak için çok karmaşık olan bir şeyleri temel almaktı. Ki bu, tamamen yeni bir tür fizik anlamına gelmekteydi. Kesinliklere değil olasılıklara dayanan bir tür...
Pior que insistir na existência de algo que era invisível, basear a física nos átomos significava basea-la em coisas cujo comportamento era muito complexo para prever, o que implica num tipo completamente novo de física baseada em probabilidades e não em certezas.
Ayrıca devrimci olduğu gibi, ikinci bir yönü de vardı, bu fiziği ve dolayısıyla olasılığın rolünü fizik dünyasında öne çıkarmakta ısrar etmek..
Também havia um segundo aspecto revolucionário que consiste em enfatizar o papel da probabilidade no mundo físico.
İnsanlar fizik kanunlarının ve bilimin "kesinliğine" alışıktı.
Eles estavam acostumados a leis da ciência e da física definidas.
Geleneksel fizik, mekanik fizik gibi şeylerin ; asla yapamadığı gibi...
Coisas que a física tradicional, a física da mecânica, jamais entenderia.
Klasik bilim, klasik fizik... mükemmel ve sonsuz kurallara göre her şeyin kayalara kazındığı "Tanrı düzeni" resmi vermektedir.
Ciência clássica, física clássica, passa a imagem de uma criação feita por Deus na qual tudo é determinado de acordo com regras perfeitas e eternas.
Hiç bir düzenin, tanrı vergisi olanın bile, sonsuza dek duramayacağını, fizik şimdi ilan etmiştir...
A física declarou que nenhuma ordem, nem mesmo feita por Deus, iria durar para sempre.
Boltzmann'a yüzyılının nasıl hatırlanacağı sorulduğunda "fizik" çi seçmedi. "Darwin'in yüzyılı olacak"
Quando perguntaram a Boltzman como seu século seria lembrado, ele não escolheu um físico, ele disse que seria o século de Darwin.
Fizik tedavi departmanımız var. Röntgen makinelerimiz var.
Temos um departamento de terapia física, temos capacidades de raios X com raios X digitais.
Evet, fizik bunu yapar... Yerçekimi, kamyonlar, beton.
Pois, a física faz-te essas coisas... gravidade, camiões, cimento.
Evrenin fizik kurallarıyla yönetilen.
É governada pelas leis da física de todo o universo.
- Üniversitede aynı fizik sınıfındaydık. - Oh, merhaba.
Tivemos aulas de Física juntos na universidade.
Şu anda fizik tedavi uygulamasındayım. Ki biliyorsun bunu da sana borçluyuz.
Estou a fazer fisioterapia, graças a ti.
İlginç geldi dedim ki, bu fizik problemi, babana sor.
Parecia legal e, já que é problema de Física, quis perguntar.
Fizik ne zamandır ilginç oldu?
- Desde quando Física é "legal"? - Não sei.
Bu fizik. Babam fizik hocasıdır.
Física, meu pai é professor.
Birinci sınıfta fizik dersinde çaktığım sırada neredeydin?
Onde estavas tu quando eu chumbava a física no primeiro ano?
Profesör Jeff Wagner'ı arayın. - Brown'un fizik bölümü başkanı.
Porque você não liga para o professor Jeff Wagner... ele é o diretor do Departamento de Física em Brown...
Bir fizik enstitüsünde genç bir araştırmacıydım.
Eu era investigador estagiário num instituto de física.
Howard Wolowitz, Caltech'ten, uygulamalı fizik bölümü.
Howard Wolowitz, Departamento Caltech de física aplicada.
Onu fizik tedaviye aldılar.
Anda em fisioterapia.
Bradley, spor salonundan. Fizik tedavi uzmanı.
- A casa é do Jimmy, ele é fisioterapeuta.
Nerede o üniformasının altına iç çamaşırı giymeyen ve fizik dersi çıkışında bana gösteren Jess? Hatta Jenny Bradley ona sürtük demesine rağmen.
Que aconteceu à Jess que se vestia à tropa por baixo do uniforme, e me mostrava as mamas fora da aula de ciências, mesmo apesar da Jenny Bradley a chamar pêga.
Mesela bu fizik. Ve bunu da spor yap.
Aqui, o departamento de Física, e aqui o desportivo.
Çocuklar bununla gaz, buharlaşma yer çekimi fizik, yüzey gerilimi prizma ve daha birçok şeyi öğrenecekler.
As crianças aprendem acerca de gás, evaporação, gravidade, física, tensão superficial, prismas e muitas outras coisas, tudo através do estudo das bolas de sabão.
Üçüncü dönem fizik dersinde senden kopya çeken kişiyim.
Eu sou o mesmo cara que colava de você, no terceiro ano em física.
Fizik dersi aldın mı? Hayır.
- Já estudou física?
Dr. Cooper, fizik bölümü dekanlığı, izne ayrılmayı reddettiğinizi bana iletti.
"Por que é que ninguém acha o Sheldon um génio?"
Şunu da bil, fizik alanında o kadar küçük parçacıklarla çalışıyoruz ki locus coeruleus ile şişko diye dalga geçiyorlar.
- Foste a um bar de cowboys? - Eu... não!
Aferin sana, Fizik.
Bom para ti, Phys, uau.
Yürüyebilmesinin tek yolu, yıllar süren acı verici fizik tedavilerden geçmek, ama buraya gelip bana "zor mu olacak?" diye sorarsa, ona derim ki "Kesinlikle zor olacak".
A única forma de alguma vez voltar a andar é passando por anos de dolorosa fisioterapia. Mas se ele chegasse aqui e me perguntasse, "vai ser difícil?"
Birkaç dakika içinde nükleer fizik uzmanı bir konuğumuz olacak.
Dentro de momentos iremos ter um perito em física nuclear no nosso programa...
Biraz fizik tedavi görmek isteyebilirsin.
Faça fisioterapia.
Atomik parçacıkların fizik kurallarına nasıl uymadığını bilir misin?
Sabes como as partículas subatómicas não obedecem às leis da física?
Şimdi maddenin değişimini ve temel fizik yasalarının nasıl kırıldığını izleyin.
Vejam agora, há medida que a matéria é mudada e as leis da natureza são quebradas.
Ben de sürekli film izleyen bir fizik öğretmeniydim.
Eu era um professor de Educação Física, que via demasiados filmes.
- Merhaba, ben Ann Chase. - Brian'ın fizik tedavi uzmanı.
Olá, chamo-me Anne Chase, fisioterapeuta do Brian.
Fizik tedavi çok ağır, hiçbir yere varamıyorum.
A fisioterapia é muito difícil. Não vou chegar a lado nenhum.
Sen fizik tedaviye devam et, ben de Ann'a çıkma teklif edeyim.
Aguentas a fisioterapia e eu convido a Anne para sair. - Certo?
Fizik doldurmaca.
Vamos lançar o novo medicamento que deve durar uns 6 minutos.