Fırsatım olmadı translate Portuguese
714 parallel translation
Dişçiden geç döndünüz, size söyleyecek fırsatım olmadı.
Mas foi ao dentista e voltou tarde e não lhe pude contar.
- Yeni geldim, sana haber vermeye fırsatım olmadı.
Minha queria amiga! Não tive tempo de avisar. Acabei de chegar.
Yaptıkların için sana teşekkür etme fırsatım olmadı.
Ainda não te agradeci o que fizeste.
Aşağıya indirmek için hiç fırsatım olmadı.
Não tive oportunidade das descarregar.
Brody'i arayıp ona kitabı okuma fırsatım olmadığını söyle.
Telefona ao Brody e diz-lhe que não li o livro dele.
Tüm bunları yapmayı öğrendim, sadece birisi için bunları yapmaya fırsatım olmadı.
Aprendi todas essas coisas. Ainda não tive foi ocasião para o fazer a ninguém.
Onları yakından inceleme fırsatım olmadı.
Ainda não estive perto deles para poder observá-los a sério.
Hiç fırsatım olmadı.
Nunca me resolvi a fazê-lo.
Bir türlü fırsatım olmadı.
Eu nunca fiz.
Merhaba, Timmy. Üzgünüm, sana biraz çiçek ya da şekerleme almak için fırsatım olmadı.
Olá, Timmy desculpa, mas não tive tempo para te trazer flores ou doces.
Hayır, fırsatım olmadı.
Não, eu não tive tempo.
Ama bir kez bile giyme fırsatım olmadı.
E não tive a oportunidade de usá-lo, nem mesmo uma vez.
Bana saldırdı. Hiç fırsatım olmadı.
Bem, ele... apareceu de repente.
Daha önce söyleme fırsatım olmadı ama Stapleton bizi bu akşam yemeğe çağırmıştı.
O Stapleton convidou-nos aos três para jantar com ele, esta noite.
Wichtown, Kansas'tan beri banyo yapma fırsatım olmadı.
Não mudo de roupa desde Wichita.
Efendim, özür dilerim ama sizinle yalnız konuşma fırsatım olmadı.
Meu Capitão... É a primeira oportunidade que tenho de falar consigo a sós.
Aradaki farkı öğrenmek için fazla fırsatım olmadı.
Não tive muitas oportunidades para aprender a diferença.
Fırsatım olmadı.
Não tive oportunidade.
- Fırsatım olmadı.
- Não tive oportunidade.
- Teşekkür etmek için fırsatım olmadı.
- Não lhe pude agradecer.
Mace, söylemeye fırsatım olmadı ama seni gördüğüme çok sevindim.
Mace, näo te tinha dito, mas é muito bom ver-te de novo.
Yiyecek alma fırsatım olmadı.
Não tive oportunidade de conseguir nenhuma comida.
Yoo, özel bir sorudan ziyade... toplam tam olarak ne kadar kazandığımı hesaplamaya fırsatım olmadı.
Ainda não contabilizei... as compras que fizemos... e o que recebemos.
Ama Earl'le hiç yarışma fırsatım olmadı.
Nunca corri com Earl.
Hiç bunu düşünme fırsatım olmadı.
Ainda não tive tempo de pensar nisso.
Evet ama benim okuma fırsatım olmadı, onları yakmıştı.
Sim, mas não me deixava Iê-Ias. ele as queimava.
Hayır, henüz fırsatım olmadı.
Não, ainda não tive tempo.
Fırsatım olmadı.
Não me deram oportunidade.
Doldurmaya fırsatım olmadı.
Não a enchi.
Çünkü gördüğüm en güzel ışıklardan biri, salonu aydınlatıyordu. Ama onların kim olduğunu görebilmek için bir fırsatım olmadı.
Do corredor vinha uma luz ténue, mas nada que me permitisse ver quem eram.
Sallamaya bile fırsatım olmadı.
Ah, quase não tenho tempo para abaná-la.
Yeterince fotoğraf çekme fırsatım olmadığı için, sınır savaşını çekmeye iki hafta sonra tekrar gideceğim.
Não tive ocasião de tirar fotografias suficientes por isso volto dentro de duas semanas para fotografar a guerra.
- Evet geldi, ama okumaya fırsatım olmadı.
- Sim, mas não pude ler.
- Size teşekkür etme fırsatım olmadı.
- Não tive tempo de vos agradecer.
... fırsatım olmadı.
... dar-lhe as boas-vindas.
Sadece fırsatım olmadı, çünkü...
Bom, ainda näo tive oportunidade, desde...
Sayın Başkan, henüz bütün gerçekleri inceleme fırsatım olmadı.
Sr. Presidente, eu não tive a oportunidade... de rever os factos todos ainda.
- Fırsatım olmadı.
- Ainda não tive oportunidade.
İsveçli, hapiste olmadığım zamanlarda kadınları az çok tanıma fırsatım oldu.
Sueco, eu estudei as miúdas quando não estava na prisão.
Fırsat olmadı. Onu yakalayalım görürsünüz.
Mais rápido, senhorita, por favor.
Hayır, hiç fırsatım olmadı.
Não, não tive hipótese.
Henüz kendimizi tanıtmak için fırsatımız olmadı.
Ainda não tivemos hipótese de nos apresentarmos.
Maalesef birbirimizi tanıma fırsatımız olmadı ama hepiniz beni duydunuz.
Infelizmente, não houve tempo para nos conhecermos melhor mas todos conhecem a minha reputação.
Rehberlerinin Zachary Shawn olduğunu gördüğümde inanamadım. Kendimizi savunmak için fırsatımız olmadı.
Não tivemos tempo para nos defender.
Bakmaya fırsatım bile olmadı!
Nem sequer as vi!
Tanışma fırsatımız olmadı.
Não tivemos oportunidade de nos conhecermos. Chave Inglesa.
Daha önce bunu yapabilme fırsatım hiç olmadı.
Não acostumei.
Fırsatım olmadı daha.
Não.
Büyük kahraman olma ve büyük konuşmamı yapma fırsatım hiç olmadı.
Nunca tive a possibilidade de ser o grande herói e fazer o meu discurso.
Emrettiğiniz gibi sinyal aygıtını yok etme fırsatımız olmadı.
Não destrui-mos o transmissor como mandou.
İstediğim şeyleri yapacak fırsatım olmadı.
Nunca tive a oportunidade de fazer o que quero.