Fırt translate Portuguese
8,998 parallel translation
Hatırladığım Fırtına bu değil.
Não é "A Tempestade" que eu me lembro.
Bu, Fırtına'nın ilk tam yazması. El yazması.
É o primeiro esboço completo de "A Tempestade", manuscrito.
Joe, istiyorsan son bir fırt çek.
Joe, dá a tua última chupadela, se quiseres.
Fırtına gibiyiz. California'yıda aldık Janet
Apanhámos a Califórnia em grande, Janet.
Sadece şunu hatırlıyorum. Berbat bir fırtınada arabayla alışverişe gidiyordum. Refuja çarptım.
A única coisa que... me lembro é de conduzir até à loja durante uma terrível tempestade, e... atravessei o rail de protecção, e então... nada durante meses.
Alt tarafı fırtına Pablo.
É só uma tempestade, Pablito.
Lider olmak fırtınayı görüp ona göre hareket etmektir.
É ser capaz de enfrentar a tempestade e seguir em frente.
Bi'fırt ister misin?
Queres inalar?
Fırtına yaklaşıyor.
Vêm aí tempestades.
Bi'fırt da bana verin.
Não tenho direito a um aperitivo ( passa )?
Şu sis makinesinden bir fırt ver bakalım.
Dá-me um trago dessa máquina de fumo.
Hava tahminleri bugün sağanak yağış ve fırtına bekliyor.
A previsão de hoje, chuvas e trovoadas.
Siktir et, ver de bir fırt da ben çekeyim.
Porra.... quero isso.
- Fırtına güneye doğru gidiyor. Ben doğuya, Moloka'i'ye gideceğim. Şimdi açılırsam, tek ıslananalar siz olacaksınız.
A tempestade está a ir para Sul, e vou para Este, em direcção a Moloka'i. Se for agora, os únicos que vão apanhar chuva são vocês.
Bir arkadaşımın çok hoş bir fırtına sığınağı var ilgilenen olursa yani.
Um amigo meu tem um abrigo para tempestades bastante fixe, se alguém estiver interessado.
Şey, fırtına yönünü değiştirdi de.
Parece que a tempestade mudou de rumo.
Kono fırtınanın çevresinden dolanacağım demişti.
A Kono disse que ia contornar a tempestade.
Fırtınayı aşması oldukça mümkün. Yine de... Emin olamıyorum işte.
Parece que ela superou a tempestade, mas... não tenho a certeza.
Doğu yönünden gelen bir fırtına olabilir.
Ouvi dizer que o tempo ficaria mau na Costa Leste.
Fırtınanın dinmesini mi bekleyeceğiz?
Então, o quê? Esperamos até que a tempestade dê algumas tréguas?
Blaze'i oraya sokma teknikleriyle ilgili beyin fırtınası yaparak başlayalım.
Vamos começar a discutir algumas técnicas - para inserir a Blaze.
Düğününün fırtınalı bir günde olması ve uygunsuz bir zamanda seçilen yanlış çatal-bıçak pek ironi sayılmaz.
Uma intempérie no dia do teu casamento e os talheres errados em momentos inoportunos não é irónico.
O gece fırtına vardı, hatırlıyor musun?
Foi na noite da tempestade, lembraste?
Filikalara doluşup fırtınalı denizlerde mi ölecekler?
Utilizarão botes salva vidas e morrerão nos mares revoltos?
Yardım çağrımızı duyan olsaydı bile bu fırtınada gelmeleri günler sürerdi.
Mesmo se alguém tivesse recebido o nosso pedido de socorro, teriam demorado dias até chegarem aqui com esta tempestade.
Spencer, bana fırtınanın ortasında Joe gibi bir buz dağına karşı kürek çekmeyi gösterdin.
Spencer, mostraste que és capaz de salvar o navio da tormenta, enquanto impedes que o Iceberg Joe te afunde.
Adımları iyi ve bir fırtına gibi esiyor.
Está desfilando de forma intensa.
Buralarda çok büyük fırtına kopacak.
Estamos a um passo de uma grande tempestade.
Bu korkutucu. Ama Harmony, gittiği zaman.. .. fırtına dağılacak, gökyüzü tertemiz ve parlak bir hal alacak..
Mas quando a tempestade passar, quando a Harmony for embora, o céu vai estar aberto, e o mundo vai estar certo, e vamos encontrar florzinhas a crescer nos destroços, porque o Fitz não vai mais apoiar
Şu an bir minibüsün tepesinde otoyolda fırtına kovalayan biri gibi. Yüzünü ön cama dayamış birine benzeyen, kocaman bir gülümseme var yüzünde. Herşeyin cehennem gibi olduğunu söylüyor.
Ele é tipo um caçador de tempestades numa carrinha a avançar pela estrada, cara colada no pára-brisas, a sorrir alegremente, a espera de tudo explodir, a querer estar lá quando acontecer.
Abby'e elinde alev fırtınası gibi bir şey olduğunu söyle.
Diz à Abby que há uma tempestade a chegar
Fırtına Vadisi barı.
Um bar no Storm Divide.
- Dolu fırtınasını hatırlıyor musun?
- Lembras-te da chuva de granizo? - Sim.
- Evet. Kum fırtınasının ortasında başlayan dolu fırtınasını söylüyorsun değil mi?
Referes-te ao granizo que começou no meio de uma tempestade de areia, certo?
Sonra toz bulutun ardında güneş gözlerden kaybolur. - En son ateş fırtınası gelir.
E depois uma nuvem de pó obscurecerá o sol e depois chegará a tempestade de fogo.
Gerçek bir kavgada hasar mücadeleyi izler, fırtınadaki enkaz gibi.
Numa luta a sério, os estragos costumam seguir o rumo da luta, como destroços numa tempestade.
Çöl Fırtınası'nda kahramanca görev yaparken kaybolan asker.
Desaparecido em acção enquanto servia corajosamente na tempestade do deserto.
Galiba fırtına nihayet onu bulmuş.
Parece que a tempestade o apanhou.
Tahminim Çöl Fırtınası.
Deixa-me adivinhar, Tempestade do Deserto?
Pardon ama bu haber içimde fırtınalar kopardı.
Desculpe, mas essa notícia fez chover emoções em mim.
# Gönül gemim kapıldı fırtınaya #
Amado
Bill, dünyanın en büyük kar fırtınası varken burda ne yapıyorsun, ahbap?
O que fazes aqui durante a maior tempestade de neve de sempre?
Yılın en büyük kar fırtınasının ortasında canlı şov yapıyorsun.
Estás a fazer um especial durante a maior tempestade de neve do ano.
Fırtına dışarda sürüyor.
A tempestade sopra lá fora.
Yani kar fırtınasına Elliot sebep oldu.
Com que então, foi o Elliot que provocou a tempestade.
# Çıkan fırtınadan nasıl nefret ediyorum #
Odeio sair para a tempestade
- Fırtına dindi.
A tempestade passou.
"Fırtına, yetimhaneyi yerle bir etti" mi?
- Sim, isso é triste, não é?
Chin, fırtınaya yaka...
Chin, fui apanhada no meio...
Komutanım, büyük bir fırtına yaklaşıyor.
GUARDA COSTEIRA DOS EUA ESTAÇÃO DE BARBERS Senhor, estamos a observar ventos com força de uma tempestade.
Orada durup Doğa Ana'nın tüm yüzünüze fışkırtışını izlemek gibisi yok.
É óptimo ficarmos lá parados e deixar a mãe-natureza molhar-te a cara.