Gelenek translate Portuguese
924 parallel translation
Başka bir gelenek Bayan Dillard.Zette istedikleri zaman gelebileceklerini söyleyin.
É uma tradição nossa, Mrs. Dillard. Diz à Zette que venham quando quiserem.
Saçma bir gelenek ki biz Güneyliler bunu kahramanlık olarak görüyoruz.
Um costume tolo, mas faz parte do nosso código de honra.
Doğruluğuna inanmasak bile itaat etmek zorunda olduğumuz... gelenek-göreneklere bağlıyız.
Nascemos dentro de uma tradição. Há um código ao qual temos de obedecer, mesmo que não acreditemos nele.
Anlayacağınız, bu çok normal bir durum. Gelenek hukukuna göre öyle yani.
Está bem, perceba... é um pormenor legal.
Yasal olmasa bile gelenek hukukuna göre evliyiz.
Estamos casados. Se não for no papel, é por união de facto.
Gelenek hukukuna göre bir ilişkiniz olduğunu reddetmiyorum.
Não nego que o vossa relação possa ser válida perante a lei.
Onun kupayı kazanması gelenek oldu gülleri de onun için çok önemlidir.
É tradição ela ganhar a taça e as rosas dela dizem-lhe tanto.
Tabii Apache Kalesi'nde ikinci sınıf teğmenlere ulaşım sağlayıp birinci sınıf subayları yürümeye bırakmak gelenek değilse.
A menos que seja hábito no Forte Apache... fornecer transporte a segundos tenentes... e deixem um oficial em Comando ir a pé.
Bay Adare oldukça haklı. Burada bir gelenek var. Bir insan cezası tamamlandıktan sonra majestelerinin konuğudur ve geçmişi hakkında asla soru sorulmaz.
É costume aqui, após um homem ter cumprido a sua pena, come convidado de Sua Majestade, não questionar o seu passado.
Bir zamanlar, uzak bir ülkede, aşk ve gelenek açısından huzur dolu, başarılı ve küçük bir krallık varmış.
Era uma vez, numa terra distante, um pequeno reino pacífico, próspero e rico em amor e tradição.
Düğün törenleri için yerel bir gelenek.
É um costume local para celebrar os casamentos.
Amerikalılar için bu çok garip gelebilir ama bu, burada eski bir gelenek ve inan bana iyi bir gelenektir.
Pode-lhe parecer estranho para si, um americano, mas é uma tradição muito antiga, e acredite-me, uma boa tradição.
Tehditlerle sindirildiğinizi biliyorum, ama bu ülkede... bir gelenek var, o da baskıya karşı mücadele etmek.
Eu sei que estão a ser ameaçados, mas há uma coisa... que temos neste país, formas de reagir.
"Gelin için bu gelenek hala var. Evin eşiğinden kendi başına geçmemeli. Hoyratça alınan Sabin kadınları anısına, kocasının kucağında geçmeli."
"E continua o costume até hoje para a esposa, não de passar o tesouro do seu marido, mas para ser erguida em memória das mulheres de Sabine que foram levadas com violência."
Uzun zamandır ailemizin olan evden vazgeçmeyi düşünüyorsun. Bir gelenek var. Hem de ne uğruna?
Vai renunciar a casa da família que cuida há décadas... e que tem uma tradição a ser zelada.
Aralarında bir gelenek vardı.
Tinham um costume.
Soytarıyı getirin ve mümkün olduğunca çabuk onu ritüelden geçirin. Ama majeste, gelenek...
Traga o Bobo e façam o ritual o mais rápidamente possível.
Gelenek askıya alındı!
- Mas Sire, a tradição. - Esqueça a tradição.
Gelenek gibi bir şey bu.
É uma espécie de tradição.
Her zaman tehlikeli bir gelenek olduğunu düşünmüşümdür, efendim.
Um hábito perigoso, como sempre pensei, senhor.
Hangi kadınların daha Avrupalı durduğunu bana söyleyecek ve onlara Avrupa gelenek ve görgülerini öğreteceksin.
Vai me dizer quais damas mais se parecem com européias e educá-las na etiqueta européia e no modo de se apresentar.
Bu gelenek yumuşak huylu beyaz yakalıları dört kollu bir vahşi bir yırtıcıya dönüştürür.
É o evento que transforma um pacato trabalhador de colarinho branco numa besta repleta de azar.
Kudüs'te bir gelenek vardır, bayram vakti... mahkumlardan biri serbest bırakılmalıdır.
há um costume em Jerusalém que nesta época da festa... seja libertado um homem condenado.
Bazı cahil 19.yy gelenek düşmanları kendilerine... nasıl desem - 17.yy sanat eserlerini... kendi zırvalarıyla değiştirmeyi görev edinmişlerdir... bu pisl-affedersiniz - bu saçma ve tiksindirici av ve sevinç sahneleriyle hem de.
Algum incauto iconoclasta do 800 com o objetivo de embelezar seu próprio lar, fez pintar em cima da decoração original que é seguramente do baixo 600 estas... desculpe ridículas lâminas que reproduzem vomitivas cenas do gênero, de caça e outras...
Bu bir gelenek.
Aqui, é um hábito.
Evet doğru kışlaya, en iyi askeri gelenek.
Temos de ir directamente para os nossos quartéis. E a vida dum soldado.
Çocukken buna ilk tepkim... hayaletler gibi yararsız ve gelenek dışı bir şey seçmek oldu.
Então a minha primeira reacção... foi escolher algo menos útil e convencional. Como fantasmas.
Araçlar gelenek, disiplin ve kurallar olmalı
Tradiçao, disciplina e regras Devem ser as Ferramentas
Araçlar gelenek, disiplin ve kurallar olmalı
Tradiçao, disciplina e regras Sao as Ferramentas
Gelenek bozulur!
Isso vai quebrar uma tradição, Inspector-Chefe!
Irkınızın gelenek ve tarihi tutsaklığa karşı ilginç bir nefret sergiliyor.
Os costumes e a História da vossa raça mostram um invulgar ódio pelo cativeiro.
Onların gelenek ve iklimine göre normal giyiniyorlar.
estavam vestidas convenientemente.
Bunlar gururlu insanlar kendi gelenek ve hukukları var.
Este povo é orgulhoso. Tem os seus costumes e leis.
"timsahlara atılması gibi iyi bir eski gelenek üzülerek, bugünlük ihmal edildi."
"são atirados aos crocodilos, um bom e antigo costume, caído em desuso."
- Nasıl halletin bilmiyorum, - fakat eminim ki bir gelenek şehre gelince bu araba gerçek bir şaklaban olur.
- Não sei como o consegue, mas tenho a certeza de que este carro fará um espectáculo, quando vier uma convenção
Gelenek ve biraz nezaket için küçük bir hissin var, şaşıracaksın.
Se tivesses algum sentimento por tradição e alguma cortesia, ficavas surpreendido.
Gelenek'in sırrı, ama yasal.
A Ordem é legal.
Evet, birkaç silah sesi duyup bir kaç ceset gördüm ama yerel bir gelenek olduğunu düşündüm.
Eu ouvi uns tiros e vi uns corpos, mas... pensei que era costume local.
Gelenek.
Tradição!
Bu gelenek nasıl başladı diye sorabilirsiniz?
Você deve querer saber... como começou esta tradição?
Ama bu bir gelenek.
Mas é uma tradição.
Bu bir gelenek.
É a tradição.
Gelenek.
Tradição.
Orası muazzam dengesiz bir ülkedir. Ve şiddet gelenek haline gelmiştir.
É um país imenso, desequilibrado e com tradição de violência.
Fakat bunlar da sizin "gelenek, aile ve mülkiyet" anlayışınızda.
Porém, pertence a "Tradição, Família e Propriedade"?
Bu öyle bir gelenek değil.
Isso não é um ritual.
Nedir bu, bir tür yerel gelenek mi?
Uma espécie de costume nativo?
Gelenek bu.
- Esta é a tradição.
Olağanüstü bir gelenek, aşırıya kaçılmadığında.
Um belo costume, se não for levado a extremos.
Burada eski bir gelenek var.
Temos um velho costume aqui!
Gelenek...
Tradição