Gülerek translate Portuguese
184 parallel translation
daima mutlu ve gülerek... "
Sempre feliz e rindo... "
daima mutlu ve gülerek... "
feliz e rindo.... "
Deli gömleği içinde, gülerek ölmüş.
Morreu a rir, num colete de forças.
Söyle korkmasın... -... gülerek gitsin... " - Daha ne istiyorsun?
Diga-lhe que não tenha medo e que parta a rir-se... "
Gülerek ayakta öylece durdu siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu ve bana hakkındaki her şeyi anlattı.
Ali, a rir, com o seu cabelo negro soprado pelo vento contou-me tudo sobre ela.
Bu yüzden orada gülerek öylece durup...
Por isso que ela ficou a rir quando...
Orada her şeyi bilen bir okul öğretmeni gibi gülerek oturmak zorunda mısın?
Tem que se sentar aí a sorrir... como uma professora sabichona?
Geç vakit olana kadar beklemişti ve sonra gülerek ay ışığının içinden süzülüp içeri girdi.
Esperou até ser tarde, e entrou vinda do luar, a sorrir.
Zarar görse de, daima gülerek yeniden ortaya çıkar.
Mas ergue-se sempre a sorrir.
Her ikisini de gülerek hatırlayacağım.
Lembrarei ambos os dias com risada.
Giysilerimin yarısı patlamada uçmuşken eminim öyledir. Tek yaptığın gülerek "Sırılsıklam olmuşsun" demek oldu.
Acho que, com metade de minha roupa arrancada na explosão... e tudo que você poderia fazer era rir e dizer, "você está tudo molhado."
Gülerek "Belki arkasında ben varımdır" dedi.
Ele sorriu e disse, " Talvez eu esteja por detrás disso.
Gülerek, şarkı söyleyerek! Ancak bu şekilde bu işi gerçekleştiririz!
Todos trabalhando juntos, rindo e cantando... e é assim como deve ser.
Oğlumuz diye gülerek söz ettiğimiz kitap kurdu.
Se não é o estudioso a quem chamamos filho!
Hayatımı seninle birlikte gülerek harcardım.
Eu teria dado minha vida a você.
Sonra bakalım gülerek mi yüzeye çıkacaklar?
Depois, veremos se sobem a rir.
Az sonra bardaki herkes neye gülündüğünü öğrenmişti herkes bergin ısmarlamaya başladı, sipariş verirken gülerek.
E todos souberam a que se devia o riso e todos começaram a pedir bergin e a rir-se quando o faziam.
Bir dağdan aşağı gülerek kaymak istiyor.
Quer descer uma montanha abaixo, a rir.
Bize baktılar ve etrafımızda biraz dolaştılar. Sonra bize gülerek kuzeydoğuya doğru devam ettiler.
Navegaram à nossa volta por um bocado, riram-se e depois partiram em direcção a Nordeste.
Almanlar ürkek, tetikte, gergin bir biçimde gülerek Rus fatihlerini ilk defa olarak görüyor.
Os alemães, cansados, atentos, sorrindo nervosamente, vêem os seus conquistadores russos pela primeira vez.
Gülerek ölürüz desene.
Oxalá morras a rir.
Ayağa kalktı, herkese gülerek baktı.
Mas não. Ele levantou-se, olhou à volta e começou a rir.
Gülerek dedi ki,
A minha mãe sorriu e disse-me
Bayan Anne gülerek geldi.
A menina Anne chegou toda sorridente.
Gazeteciler bıyık altından gülerek ve alaycı bir şekilde arıyorlar.
Estes jornalistas que não param de telefonar... que fazem troça ao telefone...
Bir gün uzun uzun bana baktı ve gülerek şöyle dedi :
Um dia, ele ficou a olhar para mim depois riu-se e disse :
Bir defasında üzülmemeyim diye gülerek
Uma vez disseste : "Devias ser um rapaz". E riste, para eu não ficar chateada.
Gözlerimi ona diktim, gülerek "Kötü çaldığımı düşünüyorsun." dedim.
Eu arregalei os olhos, ri-me e disse : "Eu toco assim tão mal?" "Não", disse ele
Arkadaşlarım dışarıda bir yerde belki de ölüyorken hiçbir şey yokmuş gibi davranıp gülerek vaktimi harcayamam.
Relaciona-se com divertir-me, como se nada se passasse, enquanto amigos meus morrem em local desconhecido.
Eve gülerek ve şarkı söyleyerek dönerdik.
Chegamos a casa rindo e cantando.
Nedense bana tuhaf bir şekilde gülerek istediğim türde bir kitap verdi.
E por alguma razão que na altura não percebi, ela sorriu, e foi buscar outro livro, um dos que eu queria.
Neden hafta sonunu burada, yorganın altında televizyon seyrederek, ter dökerek, gülerek geçirmiyoruz?
E se passarmos o fim-de-semana aqui, debaixo dos lençóis, a ver televisão, a suar, a rir? .
"Ağlama, küçük kız", "Gözyaşlarını gülerek sil"... ve diğer bütün hitler bu iki sette bir arada.
"Não chore, garotinha", "Seque as suas lágrimas"... e muitos outros sucessos neste disco duplo.
Ho ho ho, diye gülerek, eşinden söz edeyim mi diye ekledi.
" "Oh, oh", disse o Pai Natal, " E a tua mulher?
Yatağa mutlu girip... gülerek uyanacaksın.
Irás para a cama feliz... e acordarás a rir.
Gülerek üstesinden geldik.
Conseguimos ultrapassá-lo a rir!
Katillerin gülerek gelirlerdi.
Os assassinos vêm a sorrir.
İleride bunları gülerek hatırlayacağımı söylediler.
Disseram-me que um dia hei-de ver tudo isto, com grande carinho e nostalgia.
Gülerek yalan söylersiniz.
Sorriem quando mentem.
Bu kız temelli kafayı sıyırmış. Hayatının geri kalan kısmını gülerek geçireceğini söyleyebilirim.
Acho que ela nunca mais vai parar de rir.
Ancak uyuduğu zaman hüzünlü olur. Hatta o zaman bile, mutsuz bir rüya görüp gülerek uykudan uyandığını anlatmıştır kızım bana.
Só está triste quando dorme, e nem sempre é assim, pois ouvi a minha filha dizer que muitas vezes sonha com infortúnios e acorda a rir.
- Gülerek el salliyordu.
- Ria-se e acenava.
dedi Slip kahkahayla gülerek. "
berrou o Slip, a rebentar a rir. "
Fakat aklımız öyle savaştı ki yüreğimizle matem içinde sağduyumuzu yitirmeyip hep onu düşünmekle beraber kendimizi de unutmayalım diyoruz artık. Onun için, eskiden kardeşimiz bugün kraliçemiz bu yiğit memleketin taç ortağı olan kadın yaslı bir sevinçle bir gözümüz ağlayıp bir gözümüz gülerek düğünde cenaze, cenazede düğün türküleri söyleyerek acıyla tatlısını birleştirmesini bilerek eş ettik kendimize, evlendik.
Portanto, esta, que já foi nossa irmã, agora nossa rainha... soberana deste estado guerreiro... tomamos, pela ocasião, com alegria abatida... com um olho esperançoso e outro lacrimejante... com júbilo e exéquias, num enlutado matrimônio... com iguais medidas de deleite e dor... como nossa esposa.
Günlerini havuz başında gülerek futbol takımlarımızdan birini izleyerek ya da vitrin bakarak da vakit geçirebiliyorlar.
Podem passar o dia a preguiçar na piscina, a ver jogar uma das nossas melhores equipas, ou a ver lojas.
Biraz haklı olamasa, gülerek geçiştirmek çok daha kolay olurdu.
Seria mais fácil rirmo-nos dela, se ela não estivesse a tocar no ponto.
- Gülerek bankaya gidecek.
- A rir-se até ao banco.
Bunu gülerek söyleyeceğimi hiç sanmazdım.
Nunca pensei dizer isso com um sorriso na cara.
Hepsini sonuna kadar açıp, park yerine kaçıp, gülerek, birbirimizi çalılıklara yuvarlayacağımızdan mı?
Abri-las ao máximo, fugir para o parque de estacionamento, a rir, a atirar-nos uns aos outros para atrás dos arbustos?
Kendi kendine şakalar yapıp gülerek saatler geçirebilirsin.
Podes passar horas a fio a partir o coco a rir.
Eminim, gülerek ölmüştür.
A sério?