Güçlü translate Portuguese
25,862 parallel translation
Teknik bilgilerde dahi olmak güçlü olduğun yanın değil.
O conhecimento técnico não é o teu forte.
Ya onlar bizi aramıyorlar, ya da sinyal çok güçlü değil.
Ou não estão à nossa procura, ou o sinal não é forte o suficiente.
Her iki olay da güçlü mercilerin lehine sonuçlandı.
Em ambos os casos, interesses poderosos tiraram proveitos.
Demek ki güçlü ve bekleyebilir.
Significa que ela é forte e pode esperar.
Sinyal çok güçlü.
O sinal está muito forte.
Hem suçlu hem güçlü.
Assumidamente poderoso.
Büyüdüğüm zaman çok güçlü ve cesur bir kahraman olacağımı söylerdim ona hep aynı kitaptaki Gideon gibi.
Costumava dizer-lhe que quando crescesse ia ser uma heróina corajosa. Assim como o Gideon no livro.
Benim Gideon'um cesur ve güçlü tüm zamanların kahramanı.
Meu Gideon. Forte e corajoso. Um herói de todos os tempos.
Sinyal güçlü.
O sinal está bom.
Biliyor musun, kinesiyoloji ve biyoloji hakkında bilgin olduğunu biliyorum isteseydin en az Tim kadar güçlü olabilirdin.
Sei que, com o teu conhecimento de cinesiologia e biologia, podias ser tão forte como o Tim se quisesses.
Peki aynı kişiyse 3 çocuğu kaçıracak kadar güçlü olabilir mi?
A pergunta é, se for o mesmo criminoso, seria ele forte o suficiente para raptar 3 rapazes?
Çocukları tutup kapan kuracak kadar güçlü olabilir mi?
Podia ser forte suficiente para agarrar os rapazes e montar as armadilhas? Acho difícil.
Yunanlılar Kudüs ten çıkana kadar Yahudiler güçlü kaldılar.
Os judeus lutaram até os gregos fugirem de Jerusalém.
Yaptığımız yama da makina da yeterince güçlü değil.
O remendo não é tão forte.
Elinden geleni yaparak, güçlü bir çocuk yetiştiriyorsun.
Estás a criar um rapaz forte o melhor que sabes.
Habercilerimiz ne kadar güçlüyse ülkemiz de o kadar güçlü olur.
Acredito que um país é tão forte como o jornalismo que pratica.
- Pardon. - Güçlü olduğumuzu gururlu olduğumuzu ve tekrar birlik olduğumuzu görüyorum.
- Vejo que somos fortes, que estamos orgulhosos e que voltámos a unir-nos.
Güçlü olsalar da çuval bezinin ipleri suda çözünür ve cesetler doğal güçlere maruz kalır. Böylece çürüme hızlanır ve cesetleri teşhis etmek imkansıza yakın olur.
- Apesar da sua força, as fibras naturais do saco desfazem-se nas aguas profundas, expondo os corpos ao ambiente, a decomposição é mais rápida, e identificar os corpos é mais difícil senão impossível.
Ama Cherry güçlü olmamızı söyledi.
Mas a Cherry disse que temos que ser fortes.
Böyle bir hayat güçlü hayatta kalma becerisi gerektirir.
Esse tipo de vida exige capacidade de sobrevivência.
Sadece en güçlü ejderler çiftleşme hakkını kazanır.
Apenas os dragões mais poderosos ganham o direito de acasalar.
Doktor Reifler, sizin hakkınızda çok şey bilmiyorum ama nedense güçlü bir dejavu hissi yaşıyorum.
Dr. Reifler, não sei quanto a ti, mas estou a experimentar uma tremenda sensação de déjà vu.
Hem zeki hem güçlü!
Cérebro e músculos!
Onu uyandırmak için güçlü bir birleşim olması gerekir.
Tem de ser uma mistura forte para acordá-la.
Uzaydaki çok küçük, çok belirsiz, çok acınası hiç bir enkaz parçasının kaçamayacağı güçlü...
Nenhum pedaço de lixo cósmico é suficientemente pequeno, insignificante ou patético, para escapar ao seu poderoso...
Manyetik kaldıracı kullanmak için yan rüzgarlar çok güçlü.
Os ventos são demasiado fortes para se usar a grua magnética.
Ama telsiz yayının en kötü yanı birisi daha güçlü bir sinyal yayarsa, sizin sinyaliniz gürültü içinde kaybolur gider.
E o problema com os rádios é que, se mais alguém está a transmitir com mais potência, perderás o sinal no ruído.
Yaptıklarımız onlara çok güçlü gelmiş.
"Os nossos reforços demonstraram serem demasiado fortes para eles".
Korkutmaktan hoşlanıyorsun çünkü seni daha güçlü hissettiriyor.
Algumas ficam sobre o preto. Então, se isolarem essas secções e alterarem os valores para branco...
Fakat onları güçlü kılan bu gezegene olan bağlarıydı.
Mas foi a ligação com este planeta... que as fez fortes.
Belki daha güçlü olduğunu kanıtlarsan.
Talvez. Se provares ser mais forte.
Her zamanki gibi en güçlü olan, aslan payını alır.
Como sempre, o mais forte ganha a parte de leão.
Yavrunun güvenliğe geçebilmesi için vücuduyla bir köprü oluşturabilecek kadar iri ve güçlü.
Ele é grande e forte para fazer uma ponte com o corpo para que ela possa sair com segurança.
Kapibaralar güçlü ve dayanıklı.
As capivaras são fortes e atentas.
Kediler arasında en güçlü çeneye sahip olanlar jaguarlardır.
As onças têm a mordida mais forte de todos os felinos.
İnanılmaz bir şekilde, yumurtadan çıkmamış yavrular tehlikeyi algılar ve en yaşlı ve güçlü olanlar kıpırdanarak kurtulup alttaki çaya düşerler.
Por sorte, os girinos conseguem notar o perigo, os mais velhos e fortes eclodem e caem no riacho abaixo.
Güçlü, saldırgan ve birlik halindeler. Yani bir aslanın karşılaşabileceği en tehlikeli hayvanlar.
Fortes, agressivos e unidos, são o animal mais perigoso que um leão pode enfrentar.
Güçlü ön ayakları sayesinde bir termit evini kolayca parçalayabilir.
As fortes patas dianteiras permitem-lhe destruir a construção das térmitas com facilidade.
Buradaki diğer hayvanların hiçbiri kemiği parçalayacak güçlü çeneye sahip değil.
Nenhum outro aqui tem mandíbulas para triturar ossos.
Nasıl bir süper güçlü şeytan kendisini camdan attırır ki?
Que tipo de demónio Todo-poderoso se deixa atirar por uma janela?
Ya yeterince güçlü kalamazsam?
E se eu não for forte o suficiente?
Tüm hayatım boyunca tanıdığım en güçlü kişi olabilirsin.
Podes ser a pessoa mais forte que já encontrei em toda minha vida.
Bizim gibi bir takım sadece birbirine güven duyarsa güçlü olabilir.
Uma equipa como esta, só é forte quando há confiança.
Yeşil iş arkadaşını oluşturan bombadan tam 10.000 kat daha güçlü.
É 10000 vezes mais potente do que aquela que criou o teu colega verde.
Daha güçlü olmalı.
tem de ser mais forte.
Hulk birçok yönden çok güçlü ama en güçlü olduğu şey kendini kontrol etmek.
O Hulk é poderoso em muitas formas, mas a sua maior habilidade é o auto controle.
Gama çok güçlü ve dünyalara son verebilecek reflekslere sahip.
Repletos de raios gama com reacções imprevisíveis que podem acabar com mundos.
Hepimizin toplamından çok daha güçlü.
Ele é demais para todos nós combinados.
Düşündüğümden çok daha güçlü.
Mais forte do que imaginava.
Güçlü ol ve buna bir son ver.
Sê forte e acaba com isso.
Sadece en güçlü hayvanların hayatta kalabildiği bir dünya. Dünyanın çatısındaki yaşam işte bu.
Esta é a vida no telhado do mundo.