English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ H ] / Havadan

Havadan translate Portuguese

1,264 parallel translation
Havadan.
É o tempo.
Havadan uçaklar düşecek ve dünyanın bütün nükleer silahları patlayacak.
Aviões vão cair do céu e todas as armas nucleares vão explodir,
- Bunlar babama havadan gelmedi, değil mi?
- lsso tudo não caiu do céu, pois não? - Pronto, está bem.
Paniğe kapıldım. Durup havadan sudan mı konuşsaydım?
Não ia ficar ali a falar do tempo.
Havadan sudan konuşmalar sadece başarımı engeller.
Conversa fiada somente compromete a minha performance.
Kız havadan geçen bir hastalık kapmış.
A rapariga deixou-nos. Apanhou um vírus levado pelo ar.
Temiz havadan olmalı.
Deve ser de tanto ar livre.
Volkanik bacalar, zehirli karbon monoksit üretmekte, havadan daha ağır olduğundan dolayı da, yere yakın boğucu bir katman oluşturmuş durumda.
Ventos vulcânicos carregam um perigoso monóxido de carbono, e por causa disso o ar fica mais pesado, formando uma camada sufocante próximo do solo.
Uzayda 4 dakika boyunca düştükten sonra, Kittinger ; koruyucu mavi tabakanın içine girdi ve bulutlardan, gökyüzünden ve havadan oluşan tanıdık dünyaya yeniden adım attı.
Após quatro minutos a cair pelo espaço, Kittinger começou a entrar na névoa azul protectora e entrou no mundo familiar de nuvens, céu e ar.
Bu krater alanı, havadan bakıldığında tıpkı Ay'daki Sessizlik Denizi'ne benziyor.
Este campo de crateras, visto do ar, imitava exactamente uma vista do Mar de Tranquilidade da Lua.
Rahibe, ben buraya havadan sudan konuşmaya gelmedim.
- Não vim para falar de teologia.
Havadan sudan konuşmayı seviyorum.
Adoro esta conversa fútil.
Bunun üzerine bir de Sable Adası'nındakini düşün. Kanada'dan gelen soğuk havadan ve Hurricane Grace'den yararlanacak.
Entra em cena a tempestade na zona de Sable Island, que irá alimentar-se da frente fria do Canadá e do Furacão Grace.
Havadan daha iyi bir şey.
É algo melhor que ar.
Havadan sudan konuş ama sakın...
Fala sobre o tempo ou coisa assim.
Havadan bahset demiştim sana.
- Na TV dá o tempo.
Havadan dolayı falan olmalı.
Que chatice.
Düşman uçaklarına karşı havadan havaya füzeler... ve kara hedefleri için iki tane 20 megatonluk hidrojen bombası.
Mísseis aéreos para usar contra aviões inimigos e duas bombas de hidrogênio de vinte toneladas, concebidas para detonar em alvos terrestres.
- Kaç tane havadan havaya füzemiz var? - İki tane komutanım.
- Quantos mísseis é que temos?
Şükran Günü'nde havadan kargo atıldı.
Houve um abastecimento aéreo no Dia de Acção de Graças, e o presidente Roosevelt disse :
Havadan ikmali, Avrupa'dan yeni gelen bir birim üstlenmişti.
O abastecimento aéreo era da responsabilidade de uma nova unidade vinda da Europa.
Hastalık nasıl yayılıyor bilmiyorum ama havadan değil.
Seja como for que a doença se espalhe, não é pelo ar.
Hartford'daki güzel havadan olsa gerek.
Deve ser os ares de Hartford.
Ve etti, havadan sudan konuştular.
Ele telefonou. Falou do tempo, blá, blá...
Havadan değil.
Não é o ar.
- Sakin ol! - En iyi adamımı vereceğim ve karşılığında havadan rakamlar!
- Dou-lhe um dos melhores homens e só recebo números no ar!
- Havadan sudan mı konuşacağız?
Estás a fazer conversa?
Oh... Komşu ülke bizi havadan bombalamaya karar verdi.
O Estado vizinho decidiu apontar alguns projécteis de canhão na nossa direcção.
Havadan daha fazla bir şey rapor etmek istiyorsanız, bu sizin son şanısınız.
Se quer mesmo relatar mais que o tempo, Agora é a sua hipótese
Havadan havaya canlı ateş testi için ikinci koltuk benim.
Eu vou no segundo lugar para um teste de fogo no ar.
301, 2 adet AIM-120A havadan havaya roket içeriyor.
O 301 tem dois mísseis AIM-120A.
Tamam, roket seçimi AIM-120A'ya. - Havadan havaya radar durumu BORE.
Mudem a selecção do míssil para AIM-120A e o modo do radar para BORE.
Havadan havaya durumu : BORE.
Modo aéreo BORE.
Biliyor musun Fry, yanında havadan sudan konuşacak bir arkadaşının olması güzel birşey.
Sabes, Fry, é bom encontrar alguém com quem posso falar sobre coisas e tretas.
Aynı şekilde düşünüyoruz, havadan sudan ya da başka şeylerden.
Pois. É como se pensássemos o mesmo das tretas e das coisas. Ou isso.
Havadan görülebilecek bir şey olmalı.
Algo que possam ver do ar.
Ilık havadan kaynaklanıyor.
É do tempo mais quente.
Zamanın nasıl geçtiğini unutmak için havadan sudan bahsediyoruz.
O medo do tempo que passa nos faz falar do tempo que faz. Não.
Havadan gördün mü?
Do ar?
Böyle bir havadan kış soğuğuna dönmek gibi mi?
Como a mudança disto para o frio do Inverno.
Havadan hedefe nişan alma alıştırması komutanım.
- Treino aéreo de tiro ao alvo.
Havadan yapabildiğinizi yapın.
Faça o que puder do ar.
Havadan görürseniz mimarisini takdir edersiniz.
Do ar podemos apreciar a sua arquitectura.
- Gerçek havadan mahrum bırakıyorlar.
Eles não querem que respires ar verdadeiro.
Havadan bile.
Até mesmo o ar.
Seninle böyle havadan sudan konuşamam.
Não consigo falar de trivialidades contigo.
... ya da kozmik ışınları, Batı Nil Nehri virüsünü saymıyorum bile,.. ... hatta, şu kimsenin bahsetmek istemediği, havadan bulaşan güvercin hastalığı.
Já para não falar dos raios cósmicos, do vírus do Nilo oriental e da doença dos pombos, aquela de que ninguém quer falar.
- Havadan bulaşabileceğini sanmıyorsunuz? - Tahminimce hayır.
- Não achas que se transmita pelo ar?
Havadan bulaşır hale gelebileceğini düşünüyoruz.
Pensamos que se possa transmitir pelo ar.
Bay Havadan Hafif.
O Sr. Mais Leve Do Que O Ar.
Havadan bile çıkartırım.
- Até tiro do ar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]