Hayâl translate Portuguese
231 parallel translation
Ve ayrıca destek de veriyoruz, örnek vermek gerekirse,... Peteluma'daki tüm yumurta çiftlikleri. Gerisini sen hayâl et.
E nós fornecemos, por exemplo, para a amioria dos donos de granja em Petaluma, então você pode imaginar.
Hitler, hayvanlar kadar vahşi, Hıristiyan duyarlılığından ve diğer dejenere fikirlerden arındırılmış, silkinmiş bir gençlik hayâl etmişti.
Hitler sonhara com uma juventude feroz como animais. Desprovida dos ideais de compaixão cristã e de outras fraquezas morais que lhe foram extirpadas, essa juventude estava agora prestes a atingir a maioridade.
O zaman bana dedi ki... Bu gerçekten hayâl ürünüydü.
Fiquei absolutamente pasmado.
Fakat sonunda başlarına yukarıdan gelecek olan karşı konulamaz hayâl edilemez mantara benzeyen bir şeydi.
No final, quando veio, caiu do céu. Irresistível, inimaginável... em forma de cogumelo.
Köylerden ve şehirlerden, herhangi bir direnişle karşılaşmadan geçip gittiğiniz nerdeyse hayâl gibi gelen ve gerçek olmayan durumlarla karşılaşıldığı oldu.
6ª Brigada Blindada A situação era quase irreal : cidades e aldeias abandonadas sem resistência.
Eğer ki 6.000 ölü bedenin, ekvatorun hemen bir derece kuzeyinde bulunan yani havanın sıcaklığını hesaba katıp bu denli küçük bir adada yarattığı etkiyi hayâl edebilirseniz bir ya da iki gün içerisinde burnunuza gelen çürümüş et kokusunu tahmin edebilirsiniz.
Imaginem o que é, cerca de 6 mil mortos, numa ilha daquele tamanho e considerando que está a um grau do Equador, o calor que se faz sentir lá podem imaginar o cheiro, ao fim de um ou dois dias, de toda aquela carne em putrefacção.
Hayâl kırıklığına uğramıştık. Herkes bizi unutmuştu.
Ficámos terrivelmente desiludidos por o mundo nos ter esquecido.
Hepsi hayâl mahsûlüydü.
Era a sua fantasia.
Bütün subaylar, özellikle genç olanları sonuna kadar savaşılmasını isteyenler doğal olarak hayâl kırıklığına uğradı.
e todos os oficiais, principalmente os mais jovens, que disseram que iriam lutar até ao fim, ficaram naturalmente desiludidos.
Çocukken gözümün ucundan birşey geçmişti, hayâl gibi.
Quando era miúdo Tive um vislumbre fugaz de qualquer coisa Pelo canto do olho
Unutulmuş milletlerin geçtiği, uğursuz görünümlü bu atmosferin gizem ve câzibe dolu anıları dostumun hayâl gücüne hitâb ediyordu.
O mistério e o fascínio do local, com o seu ambiente sinistro de nações esquecidas, apelava à imaginação do meu amigo.
Şeyy, galiba, hep Dodge kullanan bir erkek, arada bir gözlerini kapatıp, Ferrari sürdüğünü hayâl etmek istiyor.
De vez em quando, um tipo que conduz um Dodge, gosta de fechar os olhos e imaginar que está a conduzir um Ferrari.
Bu bir hayâl.
Isso é uma ilusão.
Hayâl ya da halüsinasyon görmüş olmalısın.
Foi a tua imaginação ou alucinação.
Babamın bana doğru gelişini hayâl ederdim.
Costumava imaginar que via o meu pai a vir na minha direção.
Ve ben de hep uzaklardaki bir kalede yaşayan bir dük olarak onu hayâl ettim.
Como um duque que vivia num castelo longínquo.
Hayâl gücümüzü kullanırdık.
Tínhamos de usar a imaginação.
- Sen başlı başına bir hayâl kırıklığısın. - Gösterişli laflar.
- É por me teres desiludido consistentemente.
Bir ânı yıllar boyunca hayâl edersin ve o an gelince bir şekilde kaybedersin.
Podemos sonhar com um momento durante anos e, ainda assim, perdê-lo quando chega.
Hiç olmayacak birşeyi hayâl etmeyi göze alamam.
Não me posso dar ao luxo de pensar em algo que nunca serei.
Bu ışığın söneceğini hayâl bile edemiyorum.
Não consigo imaginar aquela luz se apagando.
Hayâl bile edemiyorum.
Não consigo imaginar.
Onları hayâl kırıklığına uğrattım. Ve bu hayatımın sonuna kadar beraber yaşayacağım bir şey benim için.
Desapontei-as, e isso é algo com que vou ter de viver o resto da minha vida.
Bahse varım ki, İngiltere'de, hüzünlü bir şarkı eşliğinde evine hoşgeldin partisi hayâl etmemişsindir.
Aposto que nunca sonhaste, em Inglaterra, que serias recebido em casa com uma música tão triste?
Kurşun geçirmez hayâlık mı?
Protector à prova de bala?
- Öyle mi? Pekalâ, büyük hayâl kırıklığı ne söyledi bakalım?
E posso perguntar o que disse a grande desilusão?
Ancak, istediğini sandığın şey tam olarak istediğin şey değilse çünkü gerçekten istediğin şeyi hayâl etmiş ve mümkün olmayacağını düşünmüşsündür.
A não ser que o que pensávamos que queríamos não era o que queríamos porque o que queremos realmente não pensávamos imaginável, possível.
Verdiğin sözler de tek hayâlı yüzünü güzel bir kadının "lotusuna" gömmek olan ağzı süt kokan Hintli bir çocuğa verilen sözler de mi boş?
assim como uma promessa... feita a um puto da India que o seu único sonho... era enterrar a sua cara na flor de lotus de uma mulher bonita.
Ailem ve kendi adıma çok utanıyorum çünkü o dönemde yazdığım her şey tamamen hayâl ürünüydü.
Sinto-me constrangido por mim e pela minha família, ao dizer-vos que a maior parte do que escrevi nesse tempo foi ficção.
Hayâl kırıklığına uğramışa benziyorsun.
- Pareces desapontada.
Kevin Costner'ı hayâl ediyordum ama aynı tarzda oldukları söylenemez.
Ele não faz exatamente o tipo Kevin Costner.
Hayâl aleminde yasadığımı mı sanıyorsun? Hayır öyle değil.
- Acha que sou uma mitomaníaca?
İnsanlar seni hayal kırıklığına uğratabiliyor, bunu biliyorum, buna hazırlıklıyım da ama bilemiyorum, ya bir gün uyanıp da gerçek hayâl kırıklığının kendin olduğunu farkedersen?
Já percebi que as pessoas me vão desiludir. Já estou à espera disso. Mas, e se acordares um dia e perceberes que és tu a desilusão?
Sana hayatımdaki en önemli şeyi emanet ettim ve sen beni hayâl kırıklığına uğrattın.. ... hem de tam bazı şeyleri yakaladığımızı düşündüğüm anda.
Deixei-te com o que de mais importante tenho na vida... e deixaste-me ficar mal... num momento em que pensei que tínhamos algo especial.
Bütün takım arkadaşlarını hayâl kırıklığına uğrattın.
Desapontaste os teus colegas.
Takım arkadaşlarını hayâl kırıklığına uğratmaktan bahsediyorsun.
Estamos a falar em desapontar os colegas.
Ben sadece... Biraz hayâl kırıklığına uğradım.
Contigo, estou desiludido.
Bazen insanlar seni hayâl kırıklığına uğratır.
Às vezes, as pessoas desiludem-nos.
Hayatım boyunca bir gün işi büyüteceğimi hayâl ettim.
Sempre pensei em expandir o negócio.
Bir çocuğun hayâl gücü.
A minha imaginação de criança.
İkincisinde, o hayâl yok oluyormuş.
À segunda vez como no queres que elas sejam.
Bana hayâl gibi gelen şeyler burada gerçeğin ta kendisi.
Real. O que eu pensei ser um sonho.
Bunun dışındakiler hayâl.
Tudo o resto é irreal.
Neler hayâl edersin?
Com que sonhas?
Hayâl meyâl bir şeyler. Ama ne onlardan ne benden ne de Daniele'den bir anı yok.
Algumas imagens, mas sem lembranças claras deles, de mim mesmo, de Daniele.
Her şeyi midesine indiren devasa bir hayvanın kokuşmuş işkembesinin tam ortasında konuşuyorlar ve hayâl kurmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar.
Que falam, e não podem deixar de sonhar mesmo no meio do mau cheiro e barulho..... da draga que está mastigando tudo.
Sizi hayâl kırıklığına uğratmak istemem ama birkaç hafta sonra dönecek.
Bem, odeio desapontá-los, mas ela voltará dentro de semanas.
Çok büyük bir hayâl kırıklığıydı.
Foi uma desilusão enorme.
- Sizi hayâl kırıklığına uğrattım.
- Eu falhei.
Hep bunu hayâl etmiştim.
Há tempos que tenho sonhado com isto!
Hayâl bile edemezdim.
Nem sonhes.
hayal 40
hayalet 78
hayaller 22
hayal et 37
hayal kırıklığı 16
hayal meyal 31
hayal bile edemezsin 21
hayaletler 48
hayalet mi 23
hayal gücü 25
hayalet 78
hayaller 22
hayal et 37
hayal kırıklığı 16
hayal meyal 31
hayal bile edemezsin 21
hayaletler 48
hayalet mi 23
hayal gücü 25