Hâli translate Portuguese
706 parallel translation
- Evet bayım, ne olmuş krala? - Kralın hâli çok kötüydü giderken.
- Retirou-se indisposto.
Bu hâli, bu acısıyla taşlara seslense, taşlar duygulanıp oynar yerinden.
Com semelhante forma e causa, comoveria até as pedras!
Biliyor musun... bunu bazen iliklemeden de giyiniyorlar. İliksiz hâli de hoş gibi, ne dersin?
Sabes, às vezes, usam-se desabotoados.
Bu hâli daha çok hoşuma gitti.
Gosto dele desabotoado, tu não?
Ve 20 kat daha büyümüş hâli.
Com mais poder de reprodução.
Annen ve babanın hâli...
O jeito de sua mãe e de seu pai...
Tıpkı eski hâli.
Ainda é igual.
Tam hâli aklımda değil ama şöyle diyordun :
As pessoas não podem lembrar-se de tudo, esta era sua crença :
- Evet, çocukluk hâli.
- Sim, quando era muito pequena.
Birazdan ben ve Fransa kralı sıcak bir sohbet yapacağız ki hâli hazırda çok yakın ilişkilerimiz var.
O rei de França e eu iremos ter uma conversa de muito tacto.
Ya öldüğünde, üzülürüz ama dünyanın hâli budur deriz. Ya o nazik Alais ve ucube prensin hâli ne olacak?
E quando morreres, o que é lamentável mas necessário, que será da frágil Alais e do seu pequeno príncipe?
Karısını koruyabilmek için cinayet işleyen kocasının davranışlarını açıklayabilmek için onun da korkmuş bir ruh hâli içinde olduğunu düşünebiliriz.
Para explicar o comportamento do seu marido, que cometeu várias tentativas de assassínio para proteger a esposa, temos de supôr que ele sofria de uma psicose induzida.
Yanlarında cüce gibi göründükleri ancak onlara yüz kızartıcı bir tutsaklığa düşen beyazların bu hâli Japonları yenilmez olduklarına ikna etmeye yardım etti.
Ao verem os prisioneiros caucasianos serem levados pelos japoneses para um aprisionamento desonrado, convencia-os da sua própria invencibilidade.
O zamanlar evli değildim. Çok dokunaklıydı. Sanki kız kardeşine yardım eder bir hâli vardı.
Na altura ainda não era casada, mas a maneira como ele cuidava da irmã era tocante.
Tenha bir yolda tek başına yürüyen hâli vakti yerinde birini görür.
Ele avista um cavalheiro bem vestido, sozinho, na estrada deserta.
Beyaz Patron'un ruh hâli çok kötü.
Está mesmo de mau humor o patrãozinho branco!
Artık onun sürücülük yapacak hâli kalmadı.
Ele já não tem tomates para conduzir.
Yani ruh hâli nasıl?
Quero dizer, de humor.
Dikkatli olsan iyi olur, bu gece tuhaf bir hâli var.
É melhor termos cuidado, o humor dele está estranho.
Özellikle bu noktayı seçtim şeyden dolayı... Tam burada. Biraz Kentucky'nin eski hâli gibi gözüküyor.
Escolhi este lugar específico porque daqui parece o Kentucky de antigamente.
Bir de, anlayamadığım tıbbi sebeplerden, sabit bir ereksiyon hâli vardı.
Por razões médicas que desconheço, tinha uma erecção permanente.
Bu nedenle, iyi hâli yarı açıkta devam etmediği görülenler kapalı cezaevine iade edileceklerdir.
Aqueles que continuassem mantendo um comportamento irregular, serão reenviados à prisão vigiada.
Deli hâli daha iyiydi!
Melhor estava ele doido.
Ve sürekli mahmur bir hâli.
Está sempre meio dormindo.
Evin hâli için özür dilerim.
Desculpe o estado da casa.
Yolculuk programının son hâli onaylandı.
O itinerário final foi aprovado pelo pessoal de ambos os líderes.
Silahsızlanma antlaşmasının bütün dünyada yarattığı sevinç bugün de devam etti. Ama başkentte daha sıkıntılı bir ruh hâli vardı. Çavuş John Gallagher, kapalı kapılar ardında yapılan bir görüşmede Genel Sekreter'i öldürmek ve antlaşmanın imzalanmasını önlemek için yapılan garip komplo hakkında bildiklerini anlattı.
Continuou hoje o júbilo mundial pelo Tratado de Desarmamento, mas em Capitol Hill, há um estado mais sombrio dado o Sargento J. Gallagher ter de depor perante uma Comissão para relatar o que sabe sobre o plano para matar o secretário-geral
Sonra onun yüzüne makyaj yapıyorum, çünkü şu anda yüzünün hâli epey makyaj gerektiriyor.
Depois, começo a fazer na cara dela, porque precisa de maquilhagem.
Birgün öldüğümde, tek bacaklı ama ruh hâli daima iyi olan bir avukat bulmanız çok zor olacak.
Quando eu vos deixar vão descobrir o quão difícil é de encontrar um advogado perneta que esteja sempre bem disposto.
Artık aklında ondan önce de pek çok centilmenin yaptığı gibi hâli vakti yerinde bir kadınla evlenmek vardı.
E começou a ponderar, como muitos cavalheiros antes dele, o casamento com uma mulher de fortuna e condição.
Bu baştan çıkarma sahnesi güzel bir örnek. Bir çeşit trans hâli oluşuncaya kadar sahneyi uzatıyor.
Um bom exemplo é esta cena de sedução que ele alonga até se tornar uma espécie de transe.
Şimdiki hâli bana garip ve korkunç geliyor.
Agora, não é essa a moda e o que está na moda é esquisito e assusta-me.
Ucubelerim sağlığı ve iyi hâli dışında hiçbir şey benim için önemli değildir.
Nada é mais importante que a saúde e o bem-estar das aberrações.
- Korkuyormuş gibi bir hâli var.
- Ele parece abalado...
Bu, 27 kilo zayıflamış ve sonra da bayağı bir uğraşılmış hâli.
Tem 30 quilos a menos...
Seahaven, dünyanın olması gerektiği hâli.
Seahaven é como o mundo devia ser.
Tıpkı Amerikan tarzının turtalarda şekil almış hâli gibi.
É como se fosse o inicio de Amor, estilo Americano em tartes.
Gayet egoist bir hâli var.
Sente-se radiante.
Geldiği zaman da Elizabeth Taylor'un cadaloz hâli gibi oluyordu. Ve turneye çıkmak istemiyordu ki her şey iyi gidiyorken, turneye çıkmanın tam zamanıydı.
E não queria ir de gira, no momento perfeito para ir de gira.
Yakında bu ruh hâli beş gün sürecek.
Em breve, vai ficar de mau humor durante cinco dias.
Sen farkına varmadan o kötü ruh hâli artık onun tek ruh hâline dönüşecek. Daha sonra bir hafta.
Depois, será uma semana.
Ona Bay Sinirli diyorum. Her zaman bir problem yaşayacakmış gibi bir hâli vardır.
Chamo-lhe "Sr. Nervoso", parece que tem sempre algum problema.
Bizim yüzümüzden. Bir daha hep onun merdivenlerde çalışırkenki hâli ve o küçük kel kafanın birden kaybolması aklıma gelecek.
E agora, sempre que... pensarei nele a reparar as escadas, quando, de repente, a careca dele desapareceu de vista.
Küçük Emrah'ın zayıf hâli gibisin.
És como o Garth Brooks magro.
D-A-R-N. ( "Damn" in hafifletilmiş hâli. )
Não sou organizada.
'İç çamaşırı giyinmiyorum'un biraz şifreli söylenmiş hâli olur.
Parece um código para : "Não trago roupa interior."
Hâli hazırda iki tanesinden kaldın ve üçüncüyü de geçecek gibi görünmüyorsun.
Já falhaste dois testes e estás prestes a falhar o terceiro.
Odanın hâli çok tuhaf. Bence...
É muito estranho tudo isto.
İnsanlık hâli.
- Acontece.
Artık antlaşmanın son hâli imzalanıyor.
Agora, a assinatura final da Carta.
- Ruh hâli.
Não está bom da cabeça.
halı 22
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17