Icabına bakarım translate Portuguese
532 parallel translation
Ben icabına bakarım.
Vou tratar disso.
Her şeyin icabına bakarım.
Eu trato de tudo.
Bir şekilde yaşlı Henry'nin icabına bakarım.
Eu tratarei do velho Henry de algum modo.
Eğer öyleyse söyleyin, icabına bakarım.
Se estiver, apenas me avise. Eu tomarei conta dele.
Bana Jonathan deyip durma, ben onun icabına bakarım.
Eu cá trato dele! Trate de si!
Bağırarak, "Burası benim mekanım ve eğer hile yaparken yakalarsam, senin icabına bakarım." dedi.
Ele gritou, "Este é o meu clube..." "se te apanho a fazer batota, tramo-te."
Polislerin icabına bakarım.
Eu dou conta da Polícia.
Yarın icabına bakarım.
- Tratarei disso amanhã.
Çıkınca onların icabına bakarım.
Tratarei deles quando sair.
Onun icabına bakarım.
Eu lido com ele.
Hemen icabına bakarım.
Vou já tratar disso.
Etraflarından dolanıp bir kaçının icabına bakarım.
Posso ir à volta e eliminar alguns.
Siz bekleyin, ben icabına bakarım.
Fiquem aqui, que eu trato disto.
Ben onun icabına bakarım.
Eu trato dele.
Bir neden olursa o zaman icabına bakarım, bu kasaba ondan korkuyor.
Mas isso não é assunto nem razão para o matar.
Ben Ringo'nun icabına bakarım.
Eu encarrego-me do Ringo.
Şimdi icabına bakarım.
Vou apanhá-lo.
Ben icabına bakarım, aynı senin yaptığın gibi.
Ocuparei-me de tudo como se fosse você.
Asinin icabına bakarım. 500 dolara.
Encarrego-me do vosso rebelde. 500 dólares.
O samuraya gelince, ben icabına bakarım.
Eu mesmo me encarregarei dos Samurai do moinho.
Pekala, yemeği bana bırak, icabına bakarım.
Sim, bom. Hoje saímos. Convido você para jantar.
Ben onun icabına bakarım.
Deixe-o comigo. Rápido.
Tamam, ben icabına bakarım.
Está bem, eu trato dele.
Ben senin icabına bakarım, inan bana.
Quem trata sou eu, acredita.
Sen Ned'in peşine düş, ben Chaney'nin icabına bakarım.
Aponte para Ned, eu me ocupo do Chaney.
Merak etmeyin, ben kuşun icabına bakarım.
Eu arrumo aquele pássaro.
Ben icabına bakarım.
Sei cuidar de mim.
Bu süre içinde ben herşeyin icabına bakarım.
Cuidarei de tudo. Os jornais, as providências...
Bu hiçbir şey, ben onların icabına bakarım.
Não é nada. Posso tratar deles.
Ben onun icabına bakarım.
Eu me assegurarei disso.
Eğer canını sıkacak olursa, ben onun icabına bakarım.
Se ele o chatear, posso tratar dele.
Ben onların icabına bakarım.
- Eu trato deles.
Ben icabına bakarım.
Eu trato disso.
Sonra, Cray'in icabına bakarım.
Depois trato do Cray.
- Önemli değil. Ben icabına bakarım.
- Está bem, eu trato disso.
Ben onların icabına bakarım.
Eu trato destes dois!
Tamam, ben hemen icabına bakarım.
Sim, bem, vou já verificar.
Onları yendikten sonra, Moğolların icabına bakarız. O halde Cermenlerle başlayalım.
Uma vez vencido... trataremos dos tártaros.
- İcabına bakarım.
- Eu encarrego-me disso.
Onun icabına ben bakarım, Amos.
Eu trato disso, Amos.
Şu ikisinin icabına ben bakarım.
Eu vou-me encarregar daqueles dois.
- İyi öyleyse. - İcabına bakarım.
Sim, tomo conta de tudo.
- Onu buraya getir, ben onun icabına bakarım, merak etme.
Trás para aqui, que eu trato dele.
İcabına bakarım.
Não, senhor.
Onun icabına da bakarım.
Eu cuidarei dela
Devereau'un icabına ben bakarım.
- Eu me encarregarei do Sr. Devereau.
Onun icabına ben bakarım.
Eu trato do assunto, capitão.
Meseleyi benim için kontrol eder meselenin ve icabına bakar mısın?
Importa-se de verificar isso, e de tratar do assunto, se faz favor.
Ben icabına bakarım.
Me apresente a ela.
Anna, lütfen acele edip şunun icabına bakar mısın?
Sim. Anna podes tomar conta disso e despacha-te.
- İcabına bakarım, Miss Balbricker.
- Eu trato disso, Miss Balbricker.