Ince translate Portuguese
4,106 parallel translation
" Ancak büyülü olabilir belinin ince kıvrımı,
" Cintura fina, de uma forma mágica,
Siyah bir sarmal, içinde ince sarı bir halka var.
Uma espiral negra, com uma fina espiral amarela no interior.
Sence de ince buzun üstünde dans etmiyor musun?
Estás a exagerar um pouco, não achas?
En ince detayına kadar.
Cada detalhe específico.
Uzun, ince.
Boa altura, boas linhas!
Arada çok ince bir çizgi vardı.
Há uma linha muito ténue.
- Ben "ince" kelimesini tercih ederim.
Prefiro a palavra "subtil".
Çok ince bir şekilde gizlenmişti.
Estavam subtilmente escondidos.
En ince eşofmanımla koşacağım tabii.
Ou seja, com calças de fato de treino fininhas.
Tekrar benden kaçarsan ince topuklu pembe ayakkabı giyersin.
Se voltas a fugir-me, passarás a usar sapatos rosa com salto de agulha.
Gümrük ince eleyip sık dokumak istiyor.
A alfândega quer passar a pente fino o navio.
Kan sudan daha incedir ama hiçbir şey paradan daha ince değildir.
O sangue é mais espesso que a água, mas nada é mais espesso que o dinheiro.
Victor'la, Çağdaş Sanatlar Müzesi için düzenlenen ince kum müzayedesinde tanıştık.
O Victor e eu conhecemo-nos num leilão para o Museu de Artes Contemporâneas.
Tezimi okudu ve bana harika, ince, karışık öneriler verdi. - Resmen... - Hannah.
Leu a minha tese e deu-me umas notas complexas, brilhantes e atenciosas que eram...
Çok ince bir düşünce, efendim.
Muito bem senhor.
Hıristiyan azizi John'ın yazmaları, Rumi'nin şiirleri, ya da Hindistan'ın tantra öğretileri. Bütün bu farklı öğretiler, kalbin ince gizemini ifade etmeye çalışırlar.
Seja nas obras de São João da Cruz, os poemas de Rumi, ou os ensinamentos tântricos da Índia, todos esses diferentes ensinamentos tentam expressar o sutil mistério do coração.
Şu droidler, ihtiyacımız olan tüm bilgiyi ince teneke kafalarının içinde saklıyorlar, değil mi?
Aqueles dróides devem ter toda a informação de que precisamos guardados naquela lata toda, não é?
Ross, ince bağırsağa bak.
Ross, vamos ver o intestino delgado.
Doku bu kadar ince ve hassas olduğunda organları ayırırken parmak kullanmak daha kolaydır. Tamam o zaman.
Quando o tecido é fino e frágil, os dedos são melhores para isolar a anatomia.
Profesör Hawking aramanız ne kadar ince.
Professor Hawking, que simpático da sua parte ter ligado.
Jane'nin küçük kasaba kızı olduğunu biliyorum ama içinde ince zevklere sahip olan biri var.
Sei que a Jane é uma rapariga do campo, mas lá dentro, ela é sofisticada.
Evet, sol köprücük kemiğinde bu senaryoyu destekleyecek ince bir çatlak var. NOT :
Sim, há uma fratura muito fina na clavícula esquerda... que corrobora essa possibilidade.
En ince ayrıntısına kadar araştırıp,... hiçbir masum hayatının zarar görmesine izin vermeyeceğiz.
Vamos procurar minuciosamente, e não deixar que nenhuma vida inocente se magoe.
Daha hafif, daha ince.
Mais leve, mais fino.
Fakat bu en büyük değişikliği bu yapacak bir kağıt kadar ince ve öncekinden daha güçlü bir kuyruk.
Isto vai fazer toda a diferença! Uma cauda tão fina como papel e muito mais forte do que a outra.
Bu yüzden ince bacaklı ve geniş göğüslü biri olmuş. Bu özelliği onu iyi bir yüzücü yapmış.
E foi isso que lhe deu o peito enorme e as pernas magricelas, que fizeram dele um óptimo nadador.
Daha genç, daha ince ve daha yakışıklı hâli tabii.
Só que mais novo, mais magro e mais bonito.
- Çok ince.
- Tão bonito.
İşlerin yolunda gitmesi için bizi seven ve ince ayarlar yapan birinin varlığı inancına bilimsel bir alternatif var.
Há uma alternativa científica à crença de que há alguém que nos ama, puxando os cordelinhos com muito cuidado para que tudo corra bem.
Bu devasa çoklu evrenin içinde, sadece ince bir kıymıkta küçük bir kısım tamamen tesadüfi sebeplerden, bu numaraların özel değerler alır. Bu da yapının büyümesine sebep olur ve yıldızlar oluşur, galaksiler oluşur.
Apenas numa pequena fresta, numa pequena parte deste gigantesco "multiverso", por razões completamente acidentais, é que estes números têm os valores muito especiais que permitem o desenvolvimento de estruturas, e a formação de estrelas e galáxias.
Bu, zeki tasarımcıların ince ayar olarak adlandıracağı şeyin tam da karşıt ucunda bir yorumdur.
É uma interpretação extremamente oposta à presença de um "afinador" como os defensores do design inteligente tentam passar.
Adamız uzun ve ince.
A nossa ilha é comprida e estreita.
O kadar ince ve perişan haldesin ve hala ölümden korkuyor musun?
Voce é magro e voce carregado sofrimento e medo morrer?
İnsan nasıl ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiyi geçiyor.
Como as pessoas cruzam dramaticamente a fina barreira entre a vida e a morte.
Babam "Hayır, buz çok ince olur" dedi. Kardeşim dedi ki, kardeşimi çok severim -
O meu pai disse : "Não, o gelo está fino de mais".
Rocco, tavuk istiyoruz ama çok ince olsun.
Rocco, sabes como é o frango, muito fino, certo?
- İnce. Çok ince. - Kesinlikle.
Fino, muito fino.
Çok ince, öyle bir yapıyor ki - - Kırmızı sosla yap, tamam mı? - Çok güzel.
Ele cozinha tão bem o frango, com molho de tomate.
Oradaki buz ne kadar ince gördün mü?
Vês aquele gelo fino ali?
Bilirsin, süper ince tilkiler, itler, tam itler.
super doce, doce, normal, feia e super feia.
İnce silikon kesenin içine yerleştirilmiş.
Armazenado numa bolsa de silicone.
İnce bir dosyaymış değil mi?
Que ficha grande, não é?
İnce bacaklı giy. İnce bacaklı kotlardan giy.
E umas calças de ganga justas.
İnce bacak. Tamam mı? İnce bacak.
Calças de ganga justas.
İnce bağırsak tıkanıklığı ameliyatı yapasınız da geldi mi?
Que tal se quisesses ajudar-me numa obstrução intestinal?
İnce bağırsak tıkanıklığı ameliyatına ne oldu?
O que se passou com a tua obstrução intestinal?
İnce sesli olanı...
Aquele com os guinchos mais baixos?
- İnce olanı mı?
- O volumoso?
İnce ayrıntıları geç.
Não revelem os pormenores.
İnce bir zarf.
- Viva. É um envelope fino.
Not : Bryce yanılmış. Sen "Süper İnce Tilkisin."
P.S. " Bryce estava enganado.