Istediğim bu translate Portuguese
6,562 parallel translation
Hayır, demek istediğim bu değil.
- Não, não é isso que estou a dizer.
Tek istediğim bu. 24 saatiniz var.
- Isso é tudo o que peço.
İkisi de Üstçavuş Roe'ya ait ama sana göstermek istediğim bu değil.
As duas são do Roe, mas não é o que quero mostrar.
Tüm istediğim bu.
É tudo o que eu estou a pedir.
Hepsi sırayla, tek istediğim bu.
Um de cada vez, é tudo o que peço.
Evet, ama tek istediğim bu değil.
Pois, mas isso não é a única coisa que eu quero.
10 mikrogram, tüm istediğim bu.
10 microgramas, é tudo aquilo que peço.
Demek istediğim bu.
É isso que quero dizer.
Tek istediğim bu işte.
É tudo.
Demek istediğim bu orana karşı yine de hayatta kalmaya bakıyoruz.
O meu ponto é que nos preocupamos com a nossa sobrevivência, mesmo contra estas probabilidades.
Demek istediğim, ben bu adamdan iki kapı uzakta oturuyordum.
Só estou a dizer que vivi a duas casas do tipo.
- Bu gece tanışmanı istediğim birisi var.
Quero que conheças alguém, esta noite.
Yapmak istediğim şey bu mu emin olmalıyım.
Tenho de ter a certeza que seja um passo que quero dar.
Benim demek istediğim tam olarak bu değildi.
Não... foi bem isso que eu quis dizer.
Demek istediğim, bu şekilde bir grup için bile içeri girmek neredeyse imkansız.
Digo, deve ser quase impossível lá entrar, mesmo para um grupo como aquele.
Yani bu durumu değiştirmek için istediğim şeyi bana hemen söyle ve senden zevk çıkarmamı engelle.
Então a única forma de sair desta situação é dizer-me o que quero saber agora e negar-me o prazer de o arrancar de si. Não?
Demek istediğim, bu yüzden mi annem ben eve geri dönmeye karar verir vermez verir vermez büyülü bir şekilde ortadan kayboldu?
Foi por isso que a minha mãe desapareceu como que por magia, assim que decidi voltar a casa?
Jason, ailesinden biri evden dışarı çıktığı an bu haber olur ve istediğim en son şey... gidip bir gazeteciye... konuşman olur.
Sempre que alguém desta família sai de casa, há uma história nova. E a última coisa que quero é que fales com um maldito repórter.
~ O zaman istediğim şey bu.
Então... É o que eu quero.
Hayatının kalanında bunun için benden nefret edebilirsin. Beni yetkililere de teslim edebilirsin. Senden tek istediğim onu bu evden ve hayatımızdan çıkarana kadar bana destek olman.
Tudo o que vos peço, é que me ajudeis a pô-lo fora desta casa, e das nossas vidas.
- Kaçıp kahraman olabilesin. - İstediğim bu mu sanıyorsun? Ne istediğini bilmiyorum.
Quebrais a vossa palavra, abandonais-me para poderdes fugir e ser herói.
Senden istediğim, bu doktoru bulman. Böylece biz de onları Chicago'ya postalayabiliriz.
O que eu quero é que você localize este médico e depois podemos mandá-las para Chicago.
İstediğim şey bu.
É isso que eu quero.
Bu olmak istediğim bir kral türü değil.
Não é esse o tipo de rei que eu quero ser.
Yapmak istediğim şey bu, Romina.
Isso é... O que eu gostaria, Romina.
Sana sormak istediğim de bu zaten.
Isso é o que queria perguntar-lhe.
Tek istediğim ne olursa olsun sakın bu gemiyi kurtarmaya kalkma.
Apenas quero... Faças o que fizeres... não recuperes a nave.
Tek istediğim de bu zaten, biraz olsun kontrol.
É tudo o que eu queria, um pouco de controlo.
İstediğim bu.
É isso mesmo que eu quero.
Bütün istediğim de bu.
É só isso que peço.
İstediğim kesinlikle bu.
É exactamente o que eu quero.
Yanıma oturdun ve benimle konuştun. Bu ise beklediğim ve istediğim tek şeydi.
Sentaste-te ao meu lado, falaste comigo... eras a única coisa que me dava forças.
Bak, sen dünyayi gördün. Her zaman yapmayi istedigim birsey bu.
Olha... viste o mundo, algo que sempre quis fazer.
Sırrını çözmek istediğim şey şu ki neden sana bu kadar çok ödeme yapmamız gerekiyor?
O que eu gostava de saber é porque é que devemos pagar tanto.
Demek istediğim şey şu : Bu ikisinin bahçede dövüşmek için milyonlarca sebebi olmasına rağmen onlar olgun olmayı seçtiler. Tamam.
Eles os dois têm milhões de motivos para andar por aí à chapada, mas escolheram ser maduros.
Bu hafta her gün, tam ondan istediğim gibi saat 5'te eve geldi.
Caso contrário, ela vai ficar preocupada, sem saber onde estou. Não, duvido disso.
Her zaman iyi bir katolik olmuşumdur bu yüzden yapmak istediğim son şey bir pederi tutuklamak olur ama mecbur kalırsam yaparım.
Eu sou uma boa católica e a última coisa que quero é prender um padre, mas, se for preciso, fá-lo-ei.
Şu anda yapmak istediğim son şey bu daireden dışarı çıkmak.
A última coisa que quero fazer, neste momento, é sair deste apartamento.
- Demek istediğim birine en fazla bu kadar yardım edebilirsin.
Só quis dizer que apenas podes ajudar alguém até certo ponto.
Yumurtalari da seviyorum ama bu hayatimin sonuna kadar omlet yemek istedigim anlamina gelmez.
Bem, eu adoro ovos, mas isso não significa que só queira comer omeletes para o resto da vida.
Demek istediğim, bu yaşam formları bize doğru geliyor.
Estas formas de vida estão a vir até nós.
Bu her şeyden çok istediğim bir şeydir.
E isso, mais do que tudo, é o que quero para ti.
Bütün gece Atlas Teknoloji'de tuvalet ovdum ki bu istediğim olmasa da,... ihtiyacımız olanı almayı başardım.
Limpei casas de banho a noite inteira na Atlas Tech. Não era nada que precisasse, mas consegui o que procurávamos.
Ve bu şirketle ilgili istediğim şey ise onu soymak ters çevirmek -
E o que quero fazer com esta empresa é desmontá-la, vendê-la...
Kamp 4'de bir haftadan fazla kalamadığım ve hep tırmanmak istediğim ve bu yer benim evim olduğu için kayalıklarda yaşıyorum.
Não posso ficar no Campo 4 mais de uma semana e só quero escalar aqui, por isso, esta é a minha casa. Vivo aqui, nos rochedos.
Bu istediğim şey senin için de geçerli.
Que é o quê?
İstediğimi her zaman elde ederim... Ve bu şirketle ilgili istediğim şey ise onu soymak ters çevirmek ve sonra -
Eu tenho sempre o que quero e o que eu quero fazer com esta empresa é despi-la, virá-la do avesso, e depois..
Ve bu da hesaplayarak yapmak zorunda olduğum bazı şeyler hakkında bir sorunun olmayacağını bilmek istediğim anlamına geliyor.
E isso significa que eu vou ter de fazer algumas coisas, e precisava de saber se tu não te importavas com isso.
Demek istediğim, niye adamın bu kadar çok nakit parası var.
Digo, porque é que tinha tanto dinheiro com ele?
Demek istediğim, bundan sonra her şeyi yapabilirsin, uyuşturucu bağımlılığı değil ki bu.
Só estou a dizer que podes fazer uma coisa depois disto, que não seja traficar drogas.
Şimdi, ben jüri olsaydım bu hikâyenin doğru olamayacak kadar iyi olduğunu düşünürdüm. Demek istediğim, hiçbir ilişki kusursuz değildir.
Se estivesse num júri achava a história demasiado boa.