Içime translate Portuguese
1,638 parallel translation
- Pardon? Çünkü, o gözlerle tam içime baktın ve her şey değişti.
Olhaste para mim com esses olhos e tudo mudou, sem mais nem menos.
Aletini içime soktu. ve seni seviyorum dedi.
Meteu a piça dele em mim, enquanto dizia "amo-te".
Evet, bu günün geleceği içime doğmuştu.
Tinha o pressentimento que este dia chegaria.
Tanrı benim içime tesir ediyor.
Sou um instrumento do Senhor.
Şu kocaman jel kutusu olmasa senin o 10 santimlik aletini içime asla alamazdım.
Nunca iria conseguir enfiar a tua pila minúscula na minha rata sem esse tubo gigante de lubrificante. "
... içime girmeni gerçekten istiyorum.
- Eu quero-te dentro de mim.
Bir süre bunu içime atacağım.
Vou tentar não reagir a quente.
Parmaklarını içime lütfen.
Põe os teus dedos dentro de mim. Por favor.
Ölümü içime dokundu,... ve onu öldüren adamı al aşağı etmek için biraz araştırma yaptım.
A morte dele... Fi-lo pessoalmente, e fiz tudo o que pude para descobrir o que quer que fosse acerca do homem que o matou.
Birşeyler içime sinmedi.
Mas, houve qualquer coisa que não me cheirou bem.
Clark, içime bakmanı istiyorum.
Clark, preciso que me faças um raio-X.
Öylece gitmek içime hiç sinmiyor.
Não me parece bem ir assim.
Hayır, yani, içime doğmuş gibiydi sanki, bilirsin.
Não é isso. Tipo, a expectativa, percebes?
Öfkemi daha fazla içime atamam.
Já não consigo viver com esta raiva.
Sigarayı bu kadar şiddetli içime çekeceğimi kim hayal ederdi?
Quem poderia imaginar que esse seria um último cigarro, não é?
Yine de ben içime külot giydim hem ayrıca annemin de, seks partilerine katıldığını sanmıyorum.
Mas eu usei cuecas e não acho que a minha mãe tenha ido a muitas orgias.
Çok gizli bir görev içime öylesine doğamaz ya.
Não posso ter deduzido uma missão confidencial.
Neden tekneye binince içime güverteyi silmek gibi bir istek geliyor?
Por que é que, sempre que estou numa coisa destas, sinto que devia estar a esfregar o convés?
Hayır, seni içime çekiyorum.
Não, estou a respirar-te.
Ve içime niye aygıt koyup hemen ardından çıkardıklarını da.
E porque me puseram um implante para depois o removerem.
Yani, içime bir balık girmedi ama kesinlikle kolay zamanlar geçirmedim.
Não tive um peixe no pipi, mas garanto que não foi fácil.
Vücudum acı çekmeye başladı onun içime girmesine ihtiyacım var.
O meu corpo está a começar a doer-me e eu preciso de o ingerir.
Sadece küçük bir oyun olduğunu söylemiştin, gizli bir oyun sonra da koca şeyini içime soktun!
Disseste que era só um pequeno jogo, um jogo secreto e depois puseste a tua coisa de homem grande dentro de mim!
Bu lanet savaş gerçekten içime sıçtı!
A merda da guerra já está realmente a chatear-me.
Pompala, doktor, içime.
Dê-me tudo, doutor!
Bunu begendim ama su tek omuz olayi içime sinmedi.
- Eu gosto deste. - É fixe. Mas não estou segura acerca disto de um só ombro.
Yeni ayakkabılarımdan içime işleyen ölüm.
Morte, subindo pelos meus sapatos novos.
Bir şeyin ters gittiğini biliyordum, içime doğdu.
Eu sabia que havia algo errado. Pressenti-o.
Şu anda daha çok içime göz yaşları döküyorum.
Muito parecido com a esperança perdida dentro de mim agora.
Her şeyi içime attım, ama dehşete düşmüştüm.
Guardei-o para mim, mas estava apavorado.
Makarnayi sapirdatarak içime çekerken çeneme degmesin diye hayli zorlandigimi hatirliyorum.
Lembro que eu sugava o espaguete, tentando não sujar o queixo de molho.
İçime girmesine izin veren bir kölesi gibiyim.
Eu torno-me na sua escrava, ao deixá-lo fazê-lo.
Müdür muhafazakarmış meğer. İçime penis şeytanının girdiğini sandı.
Acontece que o tal Reitor era um fanático religioso e ele pensa que eu estou possuído por uma espécie de Demónio das pilas.
İçime girmeni istiyorum.
Quero-te dentro de mim.
İçime boşalma.
Não te venhas dentro de mim.
İçime baktı.
Olharam para dentro de mim.
Jay'i görmüş. İçime doğdu.
Ela esteve com o Jay, eu sei que esteve.
İçime sindirmek istiyorum.
Deixa-me absorver.
İçime işledi, senin de içine işledi mi?
Eu senti. Também sentiste?
Sonra da içime başka bir şey daha yerleştirin, öyle mi?
Para que coloques outra coisa dentro de mim?
İçime de doğmuyor.
- Não tenho intuição.
İçime öyle doğdu diyelim!
Digamos que tenho um bom palpite sobre este.
İçime bir kurt düştü, ve takip etmeye devam ettim.
Estranhei, mas segui-o outra vez.
İçime girdin, yerleştin ve artık iç organlarımı kemiren bir şey olduğunu düşünmeden ne hareket edebiliyorum, ne konuşabiliyorum, hatta işeyemiyorum.
Nadaste e alojaste-te e, agora, não me posso mexer nem falar, nem pensar ou urinar sem pensar que algo está a destruir os meus órgãos. Não tens pénis.
- İçime doğdu diyelim.
- Chama-lhe um palpite.
İçime giren bu adamın damarlarında Hint kanı dolaşıyordu.
Um tipo com sangue índio a vibrar dentro de mim.
İçime girmeni istiyorum.
Quero que entres em mim.
- İçime girmek istiyor musun?
Queres entrar em mim?
İçime nasıl girecek?
- Ele entra como?
carsaflarin kokusunu icime cekiyorum.
" Inalando a fragrância dos lençóis.
İçime bir şeyler soktular.
Puseram cenas dentro de mim.