Kalıyorsun translate Portuguese
2,209 parallel translation
- Geride kalıyorsun.
- 25. - Estás a ficar para trás.
Şehre geleli daha bir gün bile olmadı ve sen bir arkadaşında mı kalıyorsun? - Bu...
Estás aqui a menos de um dia e já vais ficar com uma "amiga"?
Ama sen kalıyorsun.
Mas fica com ela.
Camelot'ta kalıyorsun.
Ficareis em Camelot.
Birisini erkenden tanıştırmaya getirip birkaç gün sonra da o kişinin neden bir daha asla geri dönmeyeceğini söylediğin milyonlarca sebeple baş başa kalıyorsun.
Quando trazes um rapaz cá a casa, pensas logo num milhar de razões, por que ele nunca mais deveria voltar.
Geç kalıyorsun!
Estas atrasado!
Motelde mi kalıyorsun?
Estás a viver num motel?
Okula geç kalıyorsun!
Tu... vais chegar tarde à escola!
Darwin, planın gerisinde kalıyorsun.
Darwin, estás atrasado.
- Burada kalıyorsun.
- Não vais embora.
Burada neden kalıyorsun?
Porque estás aí parada?
İlk gecende burada benim ağır düşüşümü izlemek zorunda kalıyorsun.
Lamento por ter visto isso, na sua primeira noite aqui
Sana yemek ısıttım çünkü pis bir yerde kalıyorsun, yemeni istedim.
Aqueci-te um prato de comida, porque estás num motel ranhoso e queria que comesses.
- Hayır Brad, sen kalıyorsun.
- Não, Brad, fica.
Bazen dönmek zorunda kalıyorsun.
E, às vezes, até tens de voltar-te.
Tıpkı baban gibisin. Çok zor şartlarda da olsa hep ayakta kalıyorsun.
Tal e qual o teu pai sempre a resistir quando resistir não é fácil.
Bütün gece dışarıda kalıyorsun.
Ficas fora quase a noite toda.
- Burada mı kalıyorsun?
- Esta é a tua casa?
Ve üç tane fahişe ile aynı evde kalıyorsun.
E estás numa casa com 3 putas.
Kendinle kalıyorsun.
Lá você se concentra.
Bunun işini görene kadar burada kalıyorsun.
Fica aqui até terminares isto.
Hayır, sen burada kalıyorsun!
Não, tu ficas aqui.
- Lanet olsun. - Her sabah haberleri kapmada geç kalıyorsun.
Então está a cavar furos todas as manhãs.
Yemeğe kalıyorsun.
Tu vais ficar para o jantar.
Bir otelde mi kalıyorsun?
Estás hospedado num hotel?
Dükkanda kalıyorsun ve ders çalışıyorsun.
Tu... tu trabalhas na loja.
Sanırım onların gerçek insanlar olduklarını unutmak zorunda kalıyorsun.
Acho que esqueces que eles são pessoas reais.
Her zaman geç kalıyorsun.
Sempre atrasado.
Ayrıca, benimle kalıyorsun.
De um modo ou de outro, tu ficarás comigo.
Çok fazla yalnız kalıyorsun.
Tu passas muito tempo só.
Ayakların üzerinde durana kadar bizimle kalıyorsun.
Que é isso! Ficas connosco até te recompores.
Olmaz, kalıyorsun.
Vais ficar. Tens de ficar.
Ne zaman babanla buluşsan kalıyorsun.
Quando o teu pai deixa o covil e procura a filha.
Hayır sen burada kalıyorsun
Tu não vais.
- Hayır, sen burada benimle kalıyorsun
- Tu ficas aqui.
Hoşlanıyor olabilirsin ama ondan hamile kalıyorsun ve kıçın kazan gibi oluyor ve Billy Lavatino'dan bir bebeğin oluyor Yağlarımızı Eritelim programının bağımlısı oluyorsun küçük sürtük.
- Tu gostas dele, mas... vais acabar grávida, com ancas largas. Terás um bebé com o Billy Lavatino, e serás viciada nas dietas, sua puta.
Ben Portland'a gidiyorum ve sen de sen de burada kalıyorsun.
Bem, eu vou para Portland esta noite e tu tu vais ficar aqui.
- Burada mı kalıyorsun?
- Mark? - Moras aqui? - Moro.
- Nerede kalıyorsun?
Onde estás hospedado?
Beş aydır bu otelde kalıyorsun, değil mi?
Está neste albergue à cinco meses, certo?
- Nerede kalıyorsun?
- Onde moras agora?
Bu iş ya çok tehlikeli ve saklanmam gerek ya da çok kolay ki sen kıyıda kalıyorsun.
Ou é perigoso ao ponto de eu me esconder, ou é fácil ao ponto de vocês ficarem à margem da luta.
Tamam, sen kalıyorsun.
Muito bem, tu ficas.
Burada kalıyorsun.
Vais ficar aqui.
Nerede kalıyorsun?
Onde é que vai ficar?
Sen yanında acemi kalıyorsun.
Faz-te parecer um amador.
- Burda mı kalıyorsun?
- Então, vais ficar aqui?
Sen burada kalıyorsun.
Tu vais ficar aqui.
Binlerce yıl evli kalınca repertuarını bilmiyor muyum sanıyorsun?
Achas que não te conheço depois de milhares de anos de casamento?
- Arabada kal! - Baba, ne yapıyorsun?
- Papá, o que estás a fazer?
- Neden onunla kalıyorsun?
Porque continuas com ele?