English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kalıyorum

Kalıyorum translate Portuguese

3,788 parallel translation
Calculus'ten kalıyorum.
Reprovei a Cálculo.
Sam, ben burada kalıyorum.
Sam, vou ficar aqui atrás.
Michigan'a bağlı Jackson Bölgesinde Parnall Islahevinde kalıyorum.
Frank Peel. Resido na Penitenciária Parnall, no condado de Jackson, Michigan.
Ben kalıyorum, Eğer o kameraları alamazsam...
Vou ficar. Se não levar as câmaras e as fitas, não vou ter filme, não é?
Nigel, geç kalıyorum bir kerecik olsun bir faydan dokunsa ve Ava'yı hazırlayıversen?
Nigel, estou atrasada, por isso, só por uma vez, faz alguma coisa de útil e ajuda a Ava a preparar-se.
Kendime ait bir dairem var,... ama bazen onun evinde de kalıyorum.
Tenho o meu apartamento, mas às vezes fico na sua casa.
Şunu söylemek istiyorum, Ben kalıyorum.
Só queria dizer que vou ficar.
- Geç kalıyorum.
- Estou atrasado
Hadi bana kahvaltı hazırla, geç kalıyorum.
Serve-me o pequeno-almoço, estou faminta.
Nana, geç kalıyorum.
Nana, vou chegar tarde.
Kiliseye geç kalıyorum.
Estou atrasada para a igreja.
Ben kalıyorum.
Eu fico.
Zaten çoğu gece sende kalıyorum.
De qualquer modo, passo a maior parte das noites em tua casa.
Şu evde kalıyorum.
- estou a tomar conta da casa.
Dışarıda beni kazığa bağlayıp yakıyorlarken gelip seni bulmak zorunda kalıyorum!
Estão a queimar tudo lá fora e tenho de vir à sua procura? !
- Delireceğim. Sürekli bana kibar davranmakla meşgul anlayacağın bu yüzden ona ve ondan ihtiyaç duyduğum şeylerin altında kalıyorum..
Ele respeita-me tanto que nem sequer me vê nem vê o que preciso dele.
O zaman, o kalıyorsa ben de kalıyorum Sen istediğini yapabilirsin.
Ela vai ficar, eu vou ficar, e tu podes fazer o que quiseres.
Pekala, eğer bu kadarsa avukatımla yapacağım bir toplantıya geç kalıyorum.
Se é tudo, estou atrasado para uma reunião com o meu advogado.
Vardiyama geç kalıyorum.
Cheguei atrasado ao meu turno.
Evde kalıyorum.
Vou ficar em casa. Mãe.
Onunla kalıyorum.
Eu fico com ela.
Ben kalıyorum. Sen gidecek misin?
Ele quer que eu fique, sais tu?
Deluxe Otel'de kalıyorum.
Ficarei no Deluxe.
Ben kalıyorum. Burada olmayı seviyorum.
Quero ficar mais um bocado.
20 dakika geç kalıyorum, sözünü bile etmiyor sonra da. O kadar şikâyetçi olduğum da söylenemez yani.
Mas se chego 20 minutos atrasada ele não diz nada, por isso não me vou queixar.
Sesli konuşamıyorum ama bana bir oda verdi ve galiba bu gece burada kalıyorum.
Não posso falar muito alto, mas ele deu-me um quarto e eu... acho que fico cá esta noite.
23 saat hücrede kalıyorum.
23 horas na cela.
Hayır, ben burada kalıyorum.
Não, eu vou ficar aqui mesmo.
Teşekkürler. Zamandan bahsetmişken, geç kalıyorum.
Por falar em tempo, estou atrasado.
İşe geç kalıyorum.
Já estou atrasado para o trabalho.
Evet dediğim gibi geç kalıyorum...
Sim, bem, como eu disse, estou atrasada. Por isso...
Hadi, geç kalıyorum. - Olmaz.
- Vamos, estou atrasado.
- Sergei! - Buraya kendin gelmedin mi? Bilgi almak için bana geliyorsun ve bu muameleye maruz kalıyorum.
Vem aqui para conseguir informações e vem com esta loucura para cima de mim?
Peninsula'da kalıyorum.
Estarei na península.
Bundan nefret ediyorum ama geç kalıyorum.
Odeio isto mas vou atrasar-me.
Hayvan dişlerinin kalıplarını çıkarıyorum.
Estou a fazer moldes das arcadas destes necrófagos.
Evet bayanlar, bir iş gezisi için bir kaç haftalığına şehir dışına çıkıyorum ve burada kalıp eve ve Natali'ye bakacak birini arıyorum.
Minhas senhoras, vou ausentar-me numa viagem de negócios durante 15 dias e queria contratar uma governanta para tomar conta da casa e da Natalie.
Denek dönüştükten sonra kalıntı bellek ve bilinç bir arada olabilir mi diye araştırıyorum. Temel alacağım bir şey olmadı. Şimdiye dek.
Tenho tentado determinar se a memória vestigial e a consciência humana existem, depois do sujeito transformar-se, mas não tinha onde basear o meu trabalho, até agora.
Nolan, ben kalıyorum.
Nolan, eu vou ficar.
O zaman geç kalıyorum.
Então, estou atrasada.
İnanıyorum ki insanlar kasten, amaçlarına uygun şekilde ve neşeyle birinin itibarını lekelemek için Amerikan halkına yalan söyleyebiliyor. Sabıkalı bir seks suçlusu gibi yasalar gereğince ömür boyu taşıyacakları bir etiketleri oluyor.
Acho que as pessoas que mentem voluntária, propositada e alegremente ao povo americano para denegrirem a reputação de alguém deveriam, tal como um criminoso sexual, ser obrigadas por lei a andar com esse aviso para o resto da vida.
Peki neye bakıyorum? Bunu mülkünüzdeki ceset kalıntılarının yanında bulduk.
Encontramos isto na sua propriedade junto com os restos do esqueleto.
Kalırım gözüyle bakıyorum.
Não me encaixo.
Hatırlıyorum da, Mitchell bir keresinde kalın bir pencere camını eliyle kırmıştı.
Lembro-me que, uma vez, o Mitchell partiu uma janela de vidro com um golpe de karaté.
Bende bitki kalıntısını tanımladığınıza inanamıyorum.
Não acredito que identificou a vegetação.
Sadece prezervatif kullanmayı akıl edemeyen insanlar için pek sempati duyamıyorum çünkü insanlar böyle hastalık kapıp, hamile kalıyorlar.
Só quis dizer que não tenho pena de quem não usa preservativos. Porque é assim que se engravida e apanha doenças.
Varsayım yapıyorum, Bay Holmes bir adam çok zengin bir kadınla evlendiği zaman ilişkilerinin gideceği noktayı bilir, bir evlilik öncesi sözleşmesi imzalar bu sözleşme, eğer kadını terk edecek olursa, adama hiçbir şey bırakmaz ama eğer kadın ölürse, her şey adama kalır durumu da vardır.
Hipoteticamente, Sr. Holmes... um homem quer divorciar-se da esposa muito rica. Sabe que durante a relação assinou um acordo pré-nupcial que não lhe dá nada se a deixar, e um fundo que lhe dá tudo se ela morrer.
Kalıyorum.
Vou ficar.
Sanmıyorum ama insan bedeni böylesi bir kaza sırasında aşırı güce maruz kalır.
É pouco provável, mas o corpo é sujeito a uma força extrema numa pancada como esta.
Madene girebilmek için gergedan derisinden 300 katman daha kalın bir derimiz olmalı. Bu yüzden giysinin astarı için kullanabileceğimiz metal ya da alaşımı bulmaya çalışıyorum.
De acordo com o braço, precisaríamos de pele 300 camadas mais espessa que um rinoceronte, para entrar na mina, por isso, estou à procura de um metal ou uma liga que possamos usar para compor o fato.
Bir kaç kalıp tür için aramaya çalışıyorum işte- - başlıklar, yayın tarihleri, konular, bağlama yöntemleri- -
Estou a tentar encontrar algum tipo de padrão... Títulos, datas de publicação, assunto, tipos de capa...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]