English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kanıyorsun

Kanıyorsun translate Portuguese

708 parallel translation
Brad, sen kanıyorsun.
Brad, estás a sangrar.
Brad, zıpkın yemiş balık gibi kanıyorsun.
Brad, estás a sangra imenso.
- Ama sen hep yıkanıyorsun.
- Mas tomo sempre um banho!
- Hep yıkanıyorsun.
- Já te disse, tomas sempre banhos!
Kanıyorsun.
Estás a sangrar.
Benden sık yıkanıyorsun.
Mas lavas muito mais vezes do que eu.
Ama kanıyorsun.
Mas estás a sangrar.
Hemen kanıyorsun.
Cais que nem um patinho.
Kanıyorsun!
Tu precisas de ajuda.
- Kanıyorsun.
- Estás a sangrar.
500 dolara bahse girerim ki tıkanıyorsun.
Aposto 500 em como vacilas.
Jim, bu kan davasını unutmaya çalışıyorum, neden sen de aynısını yapmıyorsun?
"Jim, tenho tentado esquecer esta disputa, Porque não podes fazer tu o mesmo?"
Bu eve girip çıkan insanları tanımıyorsun.
Não conheces os homens em geral.
- Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
- O que estás a tentar provar?
Kızdığımı düşünüyorsun, bana inanmıyorsun. Sana kanıtlayacağım.
Não estou zangado, eu vou provar isso.
- Seni çözmekte zorlanıyorum. Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
- Não posso imaginá-la longe daqui.
Kanıtları yok etmeye çalışıyorsun, tamam mı?
Para tentar apagar as provas, entende?
Birinin indiğinde ne yapıyorsun? Kimseyi geçirmiyorsun biri içeri girerse bir uyarı olarak ortaya çıkan bir bayrak var.
Uma bandeira é hasteada no topo como aviso se alguém for a descer.
- Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? - Hiçbir şey.
- O que queres provar?
Çalmadığını kanıtlayamıyorsun.
Näo podes provar que näo a roubaste.
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Que estás a tentar provar?
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
Nenhum de meus rapazes morrerá em combate por ser preguiçoso.
Jube, tatlım, neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Querido, o que podes provar?
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
O que estás a tentar provar?
Önüme çıkan her kıza böyle davrandığımı sanıyorsun.
Pensas que és tão atraente que qualquer rapariga morreria para ser beijada por ti. Oh, Deus.
Yardım etmeye mi çalışıyorsun yoksa telefona çıkan uyuzlardan biri misin?
Está mesmo aí, ou é um daqueles atendedores irritantes? - Fala do serviço.
Deli olduğunu mu kanıtlamaya çalışıyorsun?
Com esse gesto, espera alegar insanidade.
Böyle yaparak senin için ne kadar önemsiz olduğumu mu kanıtlıyorsun?
Que você, de uma forma muito humilhante, mostra o quão pouco significo para você.
Varlığının bir kanıtı olarak kansız cesetler bırakıyorsun.
Deixando, como evidência da sua existência, cadáveres dessangrados.
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
Que trata de demonstrar?
Evlat! Şaka yapıyorsun, Siringo. Max De Winton'ın Bennet'ın Haydutları ile işbirliği yaptığını kanıtlayabilirim,... ve Beau'yu yakalayabirim.
Posso provar que Max De Winton trabalha com o Salteadores de Bennet e capturar o Beau.
Kanımca sen yaşlanıyorsun.
Na minha opinião, estás a ficar velho.
- Nefes aldığını söylüyorsun, kan pompalıyorsun, sıcaklığını koruyorsun.
Diz que está a respirar, a bombear sangue, a manter temperatura?
Kanıyorsun! Sen kanıyorsun, Kirok!
Tu sangras!
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
O que pretendes provar?
Erkekliğini böyle mi kanıtlıyorsun?
É assim que provas a tua virilidade?
Bunda neden bu kadar çok uğraşıyorsun, orospu çocuğu olduğunu kendine kanıtlamak için mi?
Porque se empenha tanto nisso, para provar que é um filho da mãe?
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun dostum?
O que tentas provar?
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun
O que querias provar?
Hangi doğru ile kan akıtıyorsun?
- Que direito tem de matar?
Sen benim için bir tarih dersisin, Sejanus. Şunu kanıtlıyorsun ki insanlığın... her şeyden önce...
És para ti uma lição de História, Sejano, a prova de que, acima de tudo, a humanidade...
Ne kanıtlamaya çalışıyorsun?
O que queres provar?
Ama sen onun, ordudan ayrılışından düne kadar geçen süre içinde var olduğunu bile kanıtlayamıyorsun.
Desde a altura em que deixou o Exército até ontem.
- Tanrım, olamaz. - Kanımı dondurmaya mı çalışıyorsun?
Você quer gelar ainda mais o meu sangue?
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun bilmiyorum. Ama orada bunu çözeceğim bir zaman olacak
Não sei o que estás a tentar provar, mas haverá uma altura e um local para resolvermos isto.
Ona olan bağlılığımızı göstermek için ona et ve kan... Ne yapıyorsun? ... kurban ediyoruz.
Demonstramos a nossa devoção com uma oferenda de carne e sangue.
Neyi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Que queres provar?
Sen de benim kanımı taşıyorsun.
Bem, tu és sangue do meu sangue!
Sen de biliyorsun ki, yaşadığın her geri çevrilmeyi yeteneğin olmadığına dair bir kanıt olarak algıIıyorsun.
Sabes que encaras todas as rejeições como uma confirmação de que não tens talento.
Birşey mi kanıtlamaya çalışıyorsun?
Para provar alguma coisa?
Kanıyorsun.
Estás a sangrar!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]