English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kanıyorum

Kanıyorum translate Portuguese

1,221 parallel translation
Kanıyorum ama yaram yok!
Estou sangrando e não estou ferido!
- Ben kanıyorum! Yardım edin!
- Eu estou sangrando!
Kanıyorum... - Buradayım!
- Eu estou aqui!
Heran ölebilirim, Ama günden güne tıkanıyorum.. Çünkü Sana özel birşeyler bırakarak ayrılmak istiyorum - - bir iş...
Posso morrer a qualquer momento, mas dia após dia tenho afastado essa situação... porque quero deixar-te com algo de especial.. um negócio...
Kanıyorum!
Estou a sangrar!
Ben kanıyorum.
Estou a sangrar.
Kanıyorum, ben...
! Estou sangrando.
Tanrım, kanıyorum.
Meu Deus, estou a sangrar.
Kana kan, seni çağırıyorum Kana kan, bana geri dön
Sangue a sangue, eu te convoco, Sangue a sangue, volta para mim.
Hâlâ kanıyor mu? Sanmıyorum.
- Acredito que não.
Seni duyamıyorum. Kan bankası iki ünite daha yolluyor.
- Que Nosso Senhor Jesus Cristo...
- Kan bankasını arıyorum. - Sekiz ünite 0-negatif kan ve hastanedeki tüm laktatlı ringer'ları getirin.
Quero oito unidades de O-negativo e todos os sacos de Ringer.
Biraz kan kaybettim, efendim ama pek ciddi olduğunu sanmıyorum.
Perdi um pouco de sangue, mas acho que não é grave.
Ayrıca internetten Monica ile akraba olduğumu kanıtlamaya çalışıyorum.
- Que raio fazes? - Estou em pânico.
Kan tadı alıyorum.
- Sinto o gosto a sangue.
Ben de bir şeyi kanıtlamakta zorlanıyorum Bayan Pearce.
Eu próprio estou com algumas dificuldades em provar uma coisa.
Ne balistik var ne de adli tıp bulgusu. Sedelski'nin öldüğünü bile kanıtlayamıyorum.
Não há balas, impressões digitais, nem sequer posso provar que há morto.
Çıkanı tanıyorum.
Aquele'conheço-o bem.
Eğer sizi kopya kalıcı olarak sabıkanıza geçer... o yüzden bunu düşürerek... okul malına zarar vermek yapıyorum.
Se te castigo por batota... tem que ficar no registo permanente... por isso vou reduzir... para destruição de propriedade escolar.
- Bir noktayı kanıtlıyorum.
- A mostrar um ponto.
Bazen ağzımdan çıkan saçmalıklara inanamıyorum.
Às vezes não consigo acreditar na merda que me saí da boca.
Kan kokusu alıyorum.
Cheiro sangue...
Tamam, şov yapıyorum, ama çoğu zaman içim kan ağlıyor.
Digo-te, pareço bem, mas por dentro, mas... muitas vezes estou a chorar.
Bunların hiç birini kanıtlayabileceğinizi sanmıyorum.
Suponho que consiga provar o que está a dizer.
Bir şey kanıtlayabilir mi? Sanmıyorum.
- Ela pode provar alguma coisa?
Aslına bakarsan Keith aleyhine olan kanıtların zaten icabına bakıyorum.
Até já estou a tratar das provas contra o Keith.
Onun nereden yola çıktığını anlıyorum, ama yanılıyor, ben de bunu kanıtlayacağım.
Diz-lhe que entendo porquê que ele o diz, mas está enganado e eu vou prová-lo.
Numarasının açığa çıkmasını istemediğini anlıyorum ama bu kanı nasıl açıklayacak?
Compreendo que ele não queira revelar o truque. Mas será que ele me explica este sangue?
Kan damlaları üzerindeki yatay hareketlilik üzerine bir test yapıyorum.
Vou testar o movimento horizontal em nódoas de sangue.
Ama o eldiveni hatırlıyorum, her yerinde Kelso'nun kanı vardı.
Mas eu me lembro da luva.
- Haklı olduğumu kanıtlıyorum.
- Provar que tenho razão.
Kendi kanı olduğunu sanmıyorum Arkadaşın kim?
Ei, quem é o seu amigo?
Kan basıncı ve su için ilaç alıyorum.
Tomo pastilhas para a tensão e para a água.
- Hayır, sadece kanıta bakıyorum. - Kanıta mı? Hangi kanıta?
- Não, estou apenas a olhar para as provas.
Kanıyorum!
Estou sangrando!
Neden bu kaltağı kendi kanı içinde bırakıp gitmediğimizi anlamıyorum.
Não percebo porque é que não deixámos aquele sacana numa poça do próprio sangue.
Neden bu kaltağı kendi kanı içinde bırakıp gitmediğimizi anlamıyorum.
Não sei porque não o deixámos numa poça de sangue.
Ama kendini kanıtlamak istediğini anlıyorum, öyle değil mi?
Mas entendo. Crie que deve te provar e tudo isso, não?
Kan basıncını artırmaya başlıyorum.
As chapas estão espalhadas por todo o lado! O teste de Hunt e Hess dele baixou 3 gramas, por isso estou a começar a aplicar compressas...
Çünkü kanıtlayamıyorum.
Porque não tenho provas.
Ama üstünden çıkan 8 adet 1 0 dolarlık eroin poşetini hatırlıyorum.
Mas lembro-me das oito doses de heroína pura que tinhas.
Sokağın ortasında yattığımı hatırlıyorum, kan gözüme akıyordu farlarının uzaklaşmasını izledim.
Lembro-me de estar deitado na rua, o sangue a escorrer para os olhos a ver as luzes de trás do seu carro a desaparecerem.
- Aortayı bulamıyorum. Kan basıncı 60!
Pressão Sanguínea a 60!
Ne yapıyorsun? Ajan Doggett'in yanıldığını kanıtlıyorum. O Mulder değil.
- A provar que o agente Doggett se enganou, e que aquele não é o Mulder.
Yürürken, yerdeki kanın nasıl ses çıkardığını hala hatırlıyorum.
Ainda me lembro da sensação de pisar o sangue.
Hayır, haklılığını kanıtlıyorum, anne. Çünkü haklısın. Ya?
Estou só a tentar provar que tens razão, mãe.
Mutantlarla senin kadar uzun süredir çalışıyorum..... ama en canımı sıkan şey sayıları ve nasıl bulunacaklarını kimsenin bilmemesi.
Trabalho com mutantes há tanto tempo quanto você, mas o mais frustrante é ninguém saber quantos há e como encontrá-los.
Kareenah ve ben sahibi olma hakkında konuşuyoruz, kan basıncım düştü, ve fellas, öteki penisi yetiştiriyor olduğuma inanıyorum.
E a Kareenah e eu estamos a ter conversas de bebés, a minha pressão arterial baixou, e rapazes, creio que me está a crescer outro pénis.
Şimdi, kızlarıma bakıyorum ve kocama ; bana çok uzun zamandır destek çıkan adama.
E, agora eu olho para as minhas meninas, e e pro meu marido que está ao meu lado por tanto tempo.
Kulaklarında kan var mı diye bakıyorum.
Sr. Spearman, estou a verificar se há sangue nos seus ouvidos.
Modern dünyanın kanını pompalıyorum geri kalmış damarlarınıza sizi kokuşmuş nankör et kafalı ahmaklar!
Eu estou a sugar o sangue do mundo moderno para as vossas veias, seus fedorentos... Ingratos... "Oompa Loompa"...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]