English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Karşıda

Karşıda translate Portuguese

19,009 parallel translation
Bazen odada karşıdan sana bakmak hoşuma gidiyor... ♪ Mutlu yıllar sana ♪
Às vezes, gosto de olhar para ti do outro lado da sala...
Robyn'nin cinayetini çözmeye yardım ettiğini mi yoksa addlete karşı geldiğini mi?
Que ajudou a solucionar o assassinato da Robyn, ou que obstruiu a justiça?
Karşındaki kişiye onun da mahvolduğunu söylememen gerektiğini biliyorum. Ama sen de mahvoldun.
Sei que não devemos dizer que a outra pessoa fez asneira, mas também fizeste asneira.
Tokyo Metropolitan Polis Departmanı'ndaki bağlantılarımız bizi karşılamaya geliyor.
O nosso contacto no departamento da polícia metropolitana de Tóquio está a caminho para cumprimentar-nos.
Yukarıdan ulaşmak imkansız görünüyor ama bu eski haritaya bakıp,... Wheal Leisure'ın şu anki kazılarıyla karşılaştırırsanız Trevorgie yönüne doğru oldukça yol almış olduğumuzu görürsünüz.
impossível de alcançar a partir dos prados, mas se ver-mos este mapa velho, e compará-lo com o mapa atual da mina Wheal leisure, veremos que nós nos estendemos consideravelmente na direção de Trevorgie.
Bazıları da buna hayati gereksinimleri karşılamanın tek yolu diyor.
Alguns chamam-lhe a única maneira de suportar as necessidades da vida.
"Tam olarak iyileştiğimden emin olmak ve yeteneğinizin karşılığı olan ücreti almak için uğrarsanız bunu iyilik olarak değerlendiririm."
"Eu gostaria, no entanto, estima-se um favor " Se você chamaria para certificar-se da minha recuperação completa " E para receber o pagamento para a sua habilidade.
Bence siz ona NZT'nin yan etkilerine karşı bağışıklık kazandırıyorsunuz o da bizim öğrendiklerimizi size söylüyor.
Acho que lhe deve ter dado a imunidade contra os efeitos secundários do NZT e ele conta-lhe o que se passa por aqui?
Ya biri evin borcunu ödediyse ve karşılığında işlemediği bir suç için itirafta bulunduysa?
E se alguém liquidou a dívida da casa e, em troca, confessou um crime que não cometeu?
Yani Dr. Gilroy'un, Nolan Bale'in Bay Tereyağlı Ceviz olduğunu anladığını ve Nolan'ın milyarder babasıyla, tıbbi araştırmalarına kalan hayatı boyunca kaynak oluşturacak bir bağış karşılığında anlaşma yaptığını söylüyorsun.
Achas que o Dr. Gilroy descobriu que o Nolan Bale é o "Sr. Manteiga com Nozes" e que fez um acordo bilionário com o pai para incriminar o Hannan em troca de um donativo que suportará a pesquisa médica para o resto da vida dele?
Sokağın karşısındaki mavi binada, 3A numaralı dairede Kayleigh adında örgü ören bir kız yaşıyor.
Vai ao edifício azul do outro lado da rua, no 3ºA, uma rapariga chamada Kayleigh vive lá e faz tricô.
Ailesinin Chelsea'deki evinin karşısındaki bir otoparkta oturuyordu.
Ele estava sentado num estacionamento na rua em frente à casa da família.
Rüzgar yanığından şikayet etmiyorum fakat Daire, krem paramı karşılarsa sevinirim.
Não estou a reclamar da queimadura, por si só, mas tinha sido bom se o FBI pudesse recompensar-me com algum Aloé Vera.
Cyrillus Holding'e karşı dava açtığımız saniyede dava, Mavi Sınır'ı da, çalıştıkları diğer gizli işleri de kapsayacak.
No segundo em que abrirmos um processo contra a Cyrillus Holdings, esse processo abrangerá "O Limite Azul", e qualquer outro negócio obscuro que tenham feito.
Sharpe orantısı gizli ağlarla karşılaştırılamaz bile. Market derinliği olmayan bilgiyle risk sanal bir şeye dönüşüyor.
O rácio de Sharpe não é remotamente comparável às dark pools, isto é, sem especulação da profundidade de mercado, o risco torna-se inexistente virtualmente.
İki günlük ciddi iş ilişkisinden sonra Mavi Sınır'ın, Lucy'nin muhbiri dahil olmak üzere kadınları öldürmek için para ödediği kişinin adresini bulduk ama bir sorunla karşılaştık.
Após dois dias de colaboração profissional, conseguimos o endereço da pessoa que recebia da Blue Limit para matar as mulheres, incluindo a fonte da Lucy, mas deparámo-nos com um problema.
Samimiyetle bana olan ilginizden dolayı teşekkür ederim ve karşı teklifimin şartlarını kabul ederseniz sanırım bu iş olur.
Agradeço o seu interesse em mim, sinceramente, e... se aceitar os termos da minha oferta, podemos esquecer isto.
Cyrillus Holding ve Mavi Sınır'da tutuklamalar yapmaya başladıklarında dokunulmazlık karşılığında Friedrich'in rolünü doğrulayacak tonla kişi bulduk.
Assim que começaram a fazer detenções na Cyrillus Holdings e na Blue Limit, encontrámos muita gente disposta a colaborar contra o Friedrich em troca de imunidade.
"Bunu sana nasıl söyleyeceğimizi bilmiyoruz ama Brian..." - "İki hap aşırmış." - "Karşı da koyamadık."
" Olha, não sabemos como te dizer isto, mas o Brian levou duas pílulas.
Yardımın karşılığında da her şeyin sonunu sana söylermiş.
E em troca da ajuda, ele está disposto a contar-te como é que a história vai acabar.
Heyetin karşısında da yeniden şansını görmek için pek istekli değildi.
E não estava ansioso a arriscar-se frente ao júri novamente.
Hikayenin yarısı ile karşıma geldin.
Tu chegaste cá com apenas metade da história.
Fakat annen doğduğunda, onlarla arasına mesafe koydu ama ihtiyaçlarını da karşıladı.
Mas quando a tua mãe nasceu, ele distanciou-se delas, mas assegurou que elas eram bem cuidadas.
Mayfair'in karşı koyamayacağı bir suçlamada bulunmak için yasadışı istihbarat ve muhbir kullanacağız.
No caso da Mayfair utilizar informação ilegal e informadores falsos a forçar condenações que nunca deveriam ter sido submetidas. "Daylight."
Ve söyleyebilirim ki karşılaştığımız zorluklar karşısında onun düşünceleri ortak paydada çözümler üretebilme yeteneği ve ihtiyaçları karşılamak için sarsılmaz bağlılığı Portland'ın tam da ihtiyacı olan şey.
E posso dizer que a sua visão... sobre os reais problemas que enfrentamos, a habilidade em encontrar boas soluções para todos... e o seu comprometimento em atender às necessidades... de cada comunidade desta cidade... é exactamente o que Portland precisa.
Diğer taraftan ihanet ve karşı istihbarat sağlamak gibi suçlarla da suçlanıyorsunuz.
Além disso, há acusações de traição e espionagem, que também são crimes capitais.
Hükümetim adına işlediğiniz insanlık karşıtı savaş suçlarından dolayı Cenova Konvansiyonu'na karşı hareket etmekten ve 1998 Roma Tüzüğüne karşı eylemlerinizden dolayı uluslararası hukuk sistemine göre tutuklu olduğunuzu söylemek isterim.
Em nome do meu governo, você está preso por crimes de guerra e crimes contra a Humanidade, violação da convenção de Genebra e da Lei Internacional, como determinado no estatuto de Roma de 1998.
Daha önce hiç karşılaşmamış ya da randevuya bile çıkmamışlar.
Nunca se tinham encontrado ou saído antes.
Ateş edemeyecek kadar nazik bir ajan. Ve ayrıca karsını kurtaramayan bir polis memuru.
Uma pirralha agente da RAW que não consegue disparar e um agente da Polícia que não conseguiu salvar a esposa.
Babam tam 30 yıl hayatını ülkesine ve RAW'a adadı ama karşılığında ne aldı?
E morreu em desgraça. Todos os agentes da RAW sabem as consequências de serem apanhados.
Bu gece aileler söylediğiniz söyler karşısında evlerinde mutluluk gözyaşlarına kapılmış durumdalar.
Esses agentes da RAW cumpriram o seu dever e eu estou a cumprir o meu. Lembrem-se que estão a ver...
Ruiz'in Lobos'a karşı tanıklığına başladığımıza göre bence artık dava öncesi hazırlıklara da başlamalıyız.
Agora que vamos ter o depoimento do Ruiz contra o Lobos, acho que devia começar as moções pré-julgamento.
Ben adamlarımla karşıya geçiyorum.
Levo os meus homens para o outro lado da rua.
Kimse o Tanrıça'yı da hoş karşılamıyor.
E também não gostou de La Diosa.
Ve onlara karşı bir eylemde bulunamadan önce bana INS Mysore'da bir görev verdiler.
E antes de conseguir fazer o que fosse contra eles, colocaram-me no INS Mysore.
Başkentin büyük bir kısmında hayatı durduran büyük sis bu sabah da devam ediyor. Acil hizmetler zorluklarla karşılaşırken ülkenin genelinde büyük bir karmaşa yaşanıyor.
O denso nevoeiro que paralisou grande parte da capital ontem continua hoje cedo, com os serviços de emergência lutando para dar conta e a desordem generalizada por todo o país.
Karşılığında da Dışişleri Bakanlığı brifingi alırım.
Em troca de um relatório do Ministério do Exterior?
Eğer girersen, çıkarsın... ve ben orada olurum. Bir daha da başımızda böyle bir... sıkıntı olmaz.
E, se fores, hás de sair eu estarei lá e não ficará suspenso sobre as nossas cabeças nunca mais.
Şimdi de, karşınızda yeni TOMA'mız.
E agora aí vem o novíssimo tanque da SWAT.
Şimdi de masum bir adama karşı saçma bir dava üretiyorsun.
Agora, está a fabricar um caso da treta contra um homem inocente.
Anita Gibss'in kız kardeşine karşı bir şeyler bulmalıyım.
Preciso que alguém comece um processo - contra a irmã da Anita Gibbs.
Son bir hakaret olarak da bu acılı kadını karşınıza çıkardım sizi kendime hayran bıraktırmak için.
E, como insulto final, exibi esta senhora de luto à vossa frente simplesmente de forma a ter a vossa admiração.
Müşterim olarak, kaçak durumundaki Ajan Elizabeth Keen'in güvenini kazanmak adına yanıma alma karşılığında, düzenimizi yerle bir etmek için kimin sorumlu olduğunu ondan öğrendim.
Recebi a agente Elizabeth Keen como uma cliente quando era uma fugitiva para ganhar a confiança dela em troca da informação de quem era o responsável por dizimar a nossa categoria.
FBI'ın onu bulamaması karşılığında... Vehm'e son bir para aklayıcısını öldürtmeyi kabul etti.
Em troca da promessa de impedir o FBI de encontrá-lo, ele concordou em anunciar um último lavador de dinheiro.
Şekil değiştirenlere karşı hep bir sempatim vardı tatlı ve iyi gözükürlerdi ancak onlar akıl almaz derecede karanlıkla da doluydu.
Sempre gostei dos metamorfos que parecem bons e doces, mas estão cheios de uma escuridão inimaginável.
Dışarıda da bekleyin. Geri gelme ihtimaline karşı.
Preparem-se para o caso de ele voltar.
Sonra da senin ölmeni isteyen patronuma karşı bir koz elde etmek için...
Depois, foi atrás de mim para ter uma moeda de troca com o meu patrão, que quer vê-la morta.
FBI karşı istihbarattanım.
Sou da Contrainteligência.
Sizde bunun karşılığında şimdi ya da gelecekte, okula karşı iddialarınızdan vazgeçmeyi kabul edeceksiniz.
Desde que concordem em retirar quaisquer alegações que possam ter contra esta escola agora ou no futuro.
Merhaba, seninle burada karşılaşacağımı sanmıyordum. Joan toplantıda olduğunu söylemişti.
Não pensei que fosse apanhá-lo.
Eğer Bay Jacobs masumsa Ellen'in hamileliğini olumsuz karşılayan diğer adam olabilir.
Se Mr. Jacobs é inocente, outro homem na vida da Ellen reagiu mal à gravidez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]