Kelebek translate Portuguese
1,106 parallel translation
Kelebek.
Butterfly.
Kelebek?
Butterfly?
Kelebek'im misin?
És a minha Butterfly?
Kelebek'ime hiç benzemiyorsun.
Não tens nada da minha Butterfly.
Ben senin Kelebek'inim.
Sou a tua Butterfly.
Madam Kelebek olarak da tanınırım.
Também conhecido por Madame Butterfly.
- Kelebek etkisi hakkında okuyorum.
- Estou a ler sobre o "Efeito Borboleta".
- Kelebek etkisi nedir?
- O que é o "Efeito Borboleta"?
Bir kelebek, Tokyo'da kanatlarını çırptığında Salford'daki yaşlı nine fırtınaya yakalanıyor.
De cada vez que uma borboleta bate as asas em Tóquio, Este velhadas em Salford fica com problemas de vesícula.
Peki ya bir kelebek Salford'da kanat çırparsa?
E o que acontece se a borboleta bater as asas em Salford?
Bir kelebek kanat çırpmış olmalı.
Uma borboleta deve ter batido as suas asas.
Bazılarımız kelebek olacak, diğerleri fil ya da deniz canlıları olacak.
Outros serão borboletas, outros elefantes, ou criaturas do mar.
Bazılarınızın sanki kelebek filan yakalamaya uzanıyormuş gibi hali var.
E alguns de vocês parecem querer apanhar borboletas.
Kelebek olacak da başı göğe erecek.
Tal como se tornar uma borboleta.
Büyükelçi Delenn o garip kozasının içinden çıkmış. Kelebek gibi kanatları var.
A Embaixadora Delenn saiu daquele casulo esquisito... e ela tem asas, tal como uma borboleta.
Oraya gidince bir dövmeci gördü ve beni kaldırımda bırakıp koluna aptal bir kelebek dövmesi yaptırmaya gitti.
No caminho, viu uma casa de tatuagens. Deixou-me ali no passeio para ir tatuar uma borboleta no ombro.
Bu ölümcül kağıt bıçağı ve kelebek gözlük dışında dün sabahtan beri hiçbir şeyin yeri değiştirildi mi veya odadan çıkartıldı mı?
Aparte deste corta-papéis e das lunetas, mexeram ou retiraram algum objecto desta sala desde ontem de manhã?
Ve o kelebek burnuma yapışmıştı.
E uma borboleta mordiana ficou colada no meu nariz.
Az önce ne yaptım, biliyor musun? Kelebek stilinde 30 tur yüzdüm.
Nadei 30 voltas estilo borboleta.
- Ben bir kelebek olacağım.
- Eu serei uma borboleta.
Kelebek yaktı, size söylüyorum.
Garanto que foi a borboleta.
Kelebek!
A borboleta!
Ama bahse girerim, içinden çıkan şey şirin bir kelebek falan değildi.
Mas aposto que o que saiu de dentro não foi uma doce borboleta.
Çünkü onursal Elijah Muhammad Ali Kelebek gibi uçuyor arı gibi sokuyor.
Porque o admirável Elijah Muhammad Ali... flutua como uma borboleta e pica como uma abelha.
West Clare'de bir kelebek görülmüş.
Viram uma borboleta em West Clare.
Tıpkı kelebek kanatları gibi.
É como as asas de uma borboleta.
Günün birinde bir kelebek olacak.
Um dia será uma borboleta.
Bir kelebek Tibet'te kanatlarını çırptığında Toronto'da bir arabanın lastiği patladığında veya bir adam kendine Bangkok'ta sakso çektirdiğinde, hepsi birbirine bağlıdır. Bütün sebep ve sonuçlar birbirine bağlıdır hatta sadece geçmişe bakarak algılansa bile. Claire.
Uma borboleta bate as asas no Tibete... um pneu fura em Toronto, um tipo é chupado em Bancoque... tudo ligado, tudo sujeito às relações de causa e efeito... mesmo quando só as entendemos em retrospectiva.
Ateşe uçan bir kelebek gibisin. Savcılarla, hahamlarla, kiminle çıkarsan çık.
Trabalhares nessa firma é como uma traça a voar para o fogo.
O ne öyle? Mothra mı? ( Godzilla'nın düşmanı dev kelebek )
É alguma coisa?
Uç git, küçük kelebek, uzaklara uç...
Flutua, pequena borboleta, apenas bate as asas...
Uç git, küçük kelebek, uzaklara uç.
Flutua, pequena borboleta, apenas bate as asas...
Birgün güzel bir kelebek olacağım, ve herşey daha iyi olacak.
Um dia serei uma bela borboleta, e tudo será melhor.
Sonunda güzel bir kelebek oldum!
Finalmente, sou uma linda borboleta!
Kelebek.
- Uma borboleta. - Sim!
"Kelebek gibi uç. Arı gibi sok."
"Borboleta que pica como vespa."
Buna "Kelebek Etkisi" denir.
chama-se o efeito mariposa.
Bir kelebek kanatlarını Çin'de çırpmaya başlar, ve zaman içerisinde bu küçük hava hareketi Teksas'ta bir kasırgaya neden olur.
Uma mariposa começa a bater as asas suas asas na China e ao passar o tempo, esse pequeno movimento de ar, converte-se em um furacão no Texas.
Ve küçük kelebek, bunu bilmez bile.
A pequena mariposa não podia sabê-lo.
Ayrıca kelebek subabı tam olarak kapanmıyor.
E a válvula do ar não está totalmente fechada.
Sanırım teorisi kelebek olmadan önce kozaya girmen lazım.
Acho que a teoria dele é que tem de estar num casulo
St. Thomas'ta bir kelebek çiftliğinde evlenme teklif etmişti.
Declarou-se numa quinta de criação de borboletas em Saint Thomas.
Çirkin kozasından çıktı ve güzel bir kelebek oldu.
Saiu do seu feio casulo e converteu-se numa bonita borboleta.
Dodge bulmamız gerek. - İşte Patty Valentine'ın anlattığı gibi kelebek şeklinde farlar.
Tem farolins em lacinho como disse a Patty Valentine.
Kelebek dövmesiyle, ayak bileklerime melek kanatları yaptırmak arasında kaldım. Kelebeği yaptır.
Estou em dúvida entre a borboleta e os asas de anjo.
Büyü ve bu çiçek kadar renkli bir kelebek ol.
Tornam-se em borboletas, tão bonitas como uma flor.
- 22 kelebek nerede?
- Onde está o exame que eu pedi?
İki daire sekiz rakamı yapar. İki sekiz rakamı bir kelebek yapar.
Se uma coisa é boa e nenhuma é má, duas coisas são melhor ainda...
Ve peki ya kelebek gözlük?
E as lunetas?
- O bir kelebek değil.
- Não é nada delicada.
Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım!
Você, importa-se de se apressar?