English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kibar

Kibar translate Portuguese

3,841 parallel translation
Hiç kibar değilsin, biliyorum.
Sabe, não é muito educado.
Kibar olmaya çalışıyorum.
Eu estava a ser educado.
Toplum, kibar görünmemizi istediği için bizi sosyal ilişkilerde bulunmaya zorlar.
A sociedade exige que nos envolvamos em relações, a fim de parecermos cortezes.
Lütfen, Emma Selznick'in kendi seçimi olan bir parçayı seslendirmesi için bana yardım edin, bu inanılmaz kibar insanlar için.
Por favor, ajude-me a acompanhar a Emma Selznick numa apresentação à escolha dela, para este incrível público.
Zeki, kibar...
List, amigável... - lista...
Sahiden kibar biri. - Evet, evet tabii.
Muito atencioso.
Hayır, kibar biri.
Ele é uma alma gentil.
Bizim kibar Norton'umuz aslında acı ve zihinsel işkenceye bağımlı bir sadistti.
O nosso gentil Norton era de facto um sádico viciado em dor e tortura mental.
Bay Ted Williams onun aşığı, son derecede ateşli ve kibar.
Monsieur Ted Williams, o amante ardente e cheio de cavalheirismo.
Babanız kibar bir beyefendi ve sizi seviyor.
O teu pai é um fino cavalheiro.
Davranışım en kibar deyişle saçmaydı.
O meu comportamento era ridículo, na melhor das hipóteses.
Mutlu, kibar bir çocuktu.
Era um menino feliz, um bom menino.
Kibar bir yalan olurdu arkadaşlar arasında yaşanan bir yalan.
Seria uma mentira honrada... uma mentira vivida entre amigas.
- Biz kibar bir şekilde sorduk.
Vocês perguntaram?
Eminim Elsa çok hoş, çok kibar ve çok cana yakın bir insandır.
Aposto que a Elsa é a mais simpática, gentil e calorosa de todas as pessoas.
Yaşımız kadar mum kibar kaçmazdı.
Na nossa idade, mais do que isso seria indelicado.
Sadece kibar olmaya çalışıyorum.
Apenas a ser educado.
Tüm zamanların en kibar yerli teröristiyle karşı karşıyayız desene.
Estamos a lidar com o mais educado dos terroristas domésticos?
O küçük kızlara oldukça kibar davranmalısın Hank.
Tens de ter cuidado com as meninas, Hank.
Ama birisinin gülümsemesi kibar mı yoksa kaba mı genelde söyleyebilirsin, değil mi?
Mas normalmente dá para ver se o sorriso de alguém é amável ou maldoso, não dá?
Çünkü kibar yaklaşımlarda böyle yapılır, bayan. Bizi maymunlardan ayıran şey bu.
Porque é o que fazemos em sociedade, senhora, é o que nos separa dos macacos.
- Uzun zamandır aklımdaydı bütün hafta bana karşı kibar davrandın o yüzden...
- Estou. Tenho pensado sobre isso. Foste muito simpático toda a semana.
- Ama 50 bini. Bu fazla kibar.
Educado e de que maneira.
Vahşi çingeneden Kibar suikastçiye, Ödül avcıları Kelle sayıları için yarışıyorlardı, ayrıca para ve şöhret için.
De ciganos sanguinários a assassinos graciosos, os caçadores de recompensas competem por quantidade de assassinatos, fama e uma grande quantia de dinheiro.
Sonra aramalarını söyleseniz daha kibar olurdu.
O mais educado é pedir que voltem a ligar.
Arkadaşımı kaçırıyorsun ve bir de kibar olmamı mı bekliyorsun...
Você rapta o meu amigo e espera que eu seja educada...
Çok kibar bir genç.
É um rapaz muito educado.
Beni bundan kurtarırsan sana daha kibar olurum.
Aposto que será ótimo para si. Livrar-se de mim.
Aranız bir tuhaf ve açıkçası ona pek kibar davranmıyorsun.
- As coisas entre vocês são estranhas. E para ser justo, não foste simpático com ela.
- Evet. Çok kibar, komik ve çok zevkli.
É muito agradável e divertida, tem muito bom gosto.
Ben kibar değilim.
Bem, eu não sou educada.
Ne kadar da kibar!
Que simpático!
Kibar ol ve bakma.
Sê gentil, não olhes.
Çok kibar ve sevgi dolu...
Muito querido e carinhoso.
O zaman geri basıp kibar bir konuşma yapayım.
Então deixa-me recuar e fazer conversa educada.
Sana en kibar ve harika kocayı bulmak için yardım edeceğim.
Vou ajudar-te a encontrar o melhor e mais meigo marido.
James Ashford kibar biri değil.
O James Ashford não é bom.
Kibar, sıradan, eksantriklik yok, tamam mı?
Educados, normais, nada de excêntrico. Está bem?
Senin gibi kibar birisi ne zaman ödül avcılığına başladı?
Então, quando é que um bom rapaz como tu começa a caçar recompensas?
Otel çalışanlarına ne kadar kibar olduklarını söyleyip durdu. Onları gönüllü sanıyor olmalı.
Não para de dizer ao pessoal do hotel o amáveis que são, deve achar que são voluntários.
- Orta yaşlı kibar bir adam ve çekici bebek bakıcısı kız.
- Um homem mais velho, distinto... a sua atraente "babysitter"...
Beni aile reisi davet etti, neden kibar olmuyor ya da neden uzamıyorsun?
Sou um convidado do chefe da família, então por que não vais cuidar das tuas tarefas?
Oliver Thredson, nereden bakarsan bak kibar bir kişilik gibi görünüyor babacan bir tavır sergiliyordu.
O Oliver Thredson era, para todos os efeitos, uma figura gentil, paternal à sua maneira.
Briarcliff'i kapattırmak, böyle tartışılamaz bir başarı ise sonraki ifşanız, en kibar şekilde söylersek ihtilaflıydı.
Se fechar Briarcliff foi um sucesso indiscutível, a sua exposição seguinte, digamos, foi controversa.
Bu yüzden, kibar davetinizi alınca hiç tereddüt etmedik.
Quando os nossos amigos falaram do seu convite não hesitámos nem um segundo.
- Çok kibar biriydi. - Kibardı, evet.
- Era muito valente.
Beni yayına kabul etmen çok kibar bir davranıştı.
É uma decisão arriscada.
Hoş, kibar, işi var.
Ele cumpre os requisitos.
- Kibar ol ama.
Se tiveres cuidado...
- Bu çok kibar çünkü...
- É muito gentil, porque...
Onu gördüğümde, kibar bir şekilde selamlayacağım.
E quando eu a ver, vou cumprimentá-la com um educado

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]